Kürt meselesi, yüz yıldan fazladır Türkiye gündemini meşgul ediyor. Bu mesele cumhuriyetin kurulduğu yıllardan bu yana çözüme kavuşturulması gereken bir mesele olarak ortada duruyor.

Ama bir türlü çözülemiyor. Çözüm konusunda tarihi süreç içerisinde bazı adımlar atıldı. Maalesef atılan tüm adımlar neticesiz kaldı.

Yüz yıldan fazla bir zaman içinde Kürt meselesinin bir türlü çözülmemesi ve neticesiz kalması bizleri ümitsizliğe götürmemeli, bilakis daha fazla ümit-var olmalıyız.

HÜDA PAR’ın, 15-16 Şubat'ta Diyarbakır’da "Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" düzenlemesi ümitlerimizi birkaç kat daha artırdı.

Diyarbakır’da düzenlenecek çalıştayda çözüm odaklı güzel bir sonucun çıkması ve hükümetin de muhalefetin de çıkan sonucu dikkate alarak, mecliste ortak adım atılması ile çözüme kavuşacağına inanıyorum.

Kürt meselesinin çözüme kavuşmasına yönelik olumlu adımların atılması, kimin ve kimlerin çözümü istediğini ortaya çıkaracak bir samimiyet testi olacaktır.

En başta şunu belirtmekte fayda görüyorum. Kürt meselesini şiddet faktörü ile ilişkilendirmek yanlış korelasyon olacaktır kanaatindeyim.

Şiddet, bir meselenin ortaya çıkmasına sebep değil, hatta bazen sonuç bile olamayabiliyor. Şiddet, mesele ve sorun olmadığı gibi, mesele ve sorun da şiddet değildir. Demem o ki PKK, Kürt meselesi ve sorunu olmadığı gibi, Kürt meselesi ve sorunu da PKK değildir.

Dev-Sol, DHKP-C, TKP-ML ve TİKKO gibi şiddete başvuran Türk solunun varlığı Türk meselesi ile ilişkilendirilmiyorsa PKK’nin varlığı da Kürt meselesi ile ilişkilendirilmemelidir.

Şiddete başvuran Türk solunun terör faaliyetleri Türk meselesi diye bir meseleyi karşımıza getirmiyorsa aynı şekilde şiddete başvuran Kürt solunun terör faaliyetleri de karşımıza Kürt meselesi olarak getirmemelidir.

İster Türk solu olsun ister Kürt solu olsun fark etmez, her iki sol hareketin şiddeti bir hak arama aracı olarak görmesi Türk meselesi gibi bir meseleyi doğurmadığı gibi Kürt meselesi diye bir meseleyi de doğurmamıştır.

PKK’nin ortaya çıkması 1970’lere dayanıyor, Kürt meselesinin ortaya çıkması ise cumhuriyetin ilk yıllarına dayanıyor. PKK terör örgütü ortaya çıkmadan çok yıllar önce Kürt meselesi vardı ve halen devam ediyor. Kürt meselesi ayrı bir konu, PKK terör sorunu ayrı bir konu, ikisin birbirine karıştırmadan bu mesele çözülmelidir.

PKK ve uzantısı olan DEM’in şiddete başvurması ve şiddeti bir tercih meselesi olarak görmeleri çatışmacı Marksist bir paradigmadan gelmeleri, şiddeti sosyalist ideolojilerinin bir parçası olarak görmeleri Kürt meselesini doğurmamıştır. Sebebi, sonucu ve nedeni de olmamıştır. Kütlerin yüz yıldır mağduriyetlerini artırmaktan başka bir işe de yaramamıştır.

Şiddet meselesi ile Kürt meselesini ilişkilendirmek bizi meselenin sonucuna götürmediği gibi meseleyi çözümsüzlüğe de götürecektir. Terör sorununu çözmek ayrı bir kategoride ele alınmalı, Kürt meselesini çözmek de ayrı bir kategoride ele almak gerekiyor.

Bu yüzden Kürt meselesi ele alınırken, insani tüm hakları teslim edilmelidir. Birilerinin silaha sarılmasını durdurmak için değil, insani olduğu için verilmelidir. Silahı eline alan PKK ve DEM’in Kürt meselesinde de samimi olmadıklarını ileri ki zamanlarda göreceğiz.

Yaklaşık yüz yıldır, Kürt meselesi yerel, ulusal ve uluslararası aktörler tarafından sürekli olarak çözümsüz kalacağı halde bırakılmak isteniyor. Bunun neticesinde şiddet sarmalı ve çatışma ortamında bu mesele daha fazla çözümsüz bırakılmaktadır.

Batının dayattığı ulus devlet paradigması ile bin yıldan fazla kardeşçe aynı kaderi yaşayan Kürtler ve Türkler arasında kalın duvarlar örüldü.

Tek parti döneminde CHP’nin inkar ve asimilasyon politikaları, Zilan ve Dersim katliamları, askeri darbelerle yönetimi ele geçiren cunta yönetimlerinin baskıcı ve jakoben dayatmaları bu meseleyi daha da baltalamış ve yara bağlatmıştır.

Türkiye’nin acı gerçeği olan bu mesele ile ilgili tabuların yıkılması için bazı dönemlerde çözüm odaklı yaklaşımlar olmuşsa da bu yaklaşımlar dönemin ırkçı, inkarcı, darbeci, siyasi, askeri, bürokratik ve akademik çevrelerce ve şovenist zihniyet tarafından akamete uğratılmıştır.

Bu meselenin çözümünü şiddete arayıp, şiddeti hak arama aracı haline getirilmesi, meseleyi daha da çıkmaz bir duruma getirmiştir.

Şiddetin bir hak arama aracı ve yöntemi olmadığını, İspanya’da ETA, İrlanda’da IRA meselesinde gördük. Ama bazı karanlık odaklar ısrarla şiddeti bir hak arama aracı gibi göstererek, Kürt meselesinin daha fazla yara almasına neden olmaktadır.

Bu meselenin çözümü için mutlaka, tarihi süreçte devletin yanlış politikaları masaya yatırılmalı, bu yanlışlara bir daha dönmemek adına ortak bir konsensüste buluşmak gerekiyor.

Bu mesele CHP başta olmak üzere sözde Kürt olup Kürtlerin değerlerine savaş açmış, şiddeti bir hak arama aracı olarak gören kesimlerin şiddetten vaz geçmesi için atılacak adımlar ayrı bir kategoride değerlendirilmelidir.

Türkiye yeni yüz yılında Kürt meselesi ile ilgili geçmişin tüm kara izleri silinmeli, geçmişe ait ne kadar ağır ihlaller varsa bu ihlallerin telafisi yapılmalıdır. Berrak, şeffaf, beyaz bir sayfa açılmalıdır.

Kürt meselesinin köklü çözümü için, en başta Devletin asli kurucu unsurlarından biri de Kürt milleti olduğu kabul edilmelidir.

Kürtçe ikinci bir resmi dil olmalı, anadilde eğitimin önü açılmalı, okullarda Kürtçe eğitim verilmesine zemin hazırlanmalıdır.

Resmi yazışmalarda Türkçe ile birlikte Kürtçe de bulunmalıdır.

Ekonomik kalkınma hamleleri yapılmalı, Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelere sanayi ve istihdam hamleleri başlatılmalıdır.

Demem o ki; Kürt meselesinin çözümünde kardeşliğin hukukunu yerine getirecek bir sonuca gidilmelidir.

Halkların kardeşçe bir arada yaşayacağı bir atmosfere büyük bir ihtiyaç olduğunu hepimiz görüyoruz.

Şiddeti hak arama aracı haline getiren PKK ve uzantısı olan DEM parti, bu meseleyi şiddet sarmalına bağladığı günden bu yana Kürt meselesi daha fazla zarar görmüştür.

Oysa ki HÜDA PAR’ın Kürt meselesine şiddete başvurmadan siyaset yolu ile ve konuşarak çözülmesi yönündeki adımları büyük bir ilgi görmekte ve Kürt meselesinin çözüme kavuşmasına bir adım daha yaklaştırmaktadır.

Bu kapsamda HÜDA PAR’ın, 15-16 Şubat'ta Diyarbakır'da, "Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" düzenlemesi Türkiye yeni yüzyılda barış, kardeşlik, hak ve hukukun tesisi için önemli bir kazanım olacaktır.

HÜDA PAR’ın bu adımı yüz yıldır görülmek istenmeyen Kürt meselesinin insani yönden çözüme kavuşmasına büyük bir katkı sunacaktır.

Diyarbakır’da HÜDA PAR’ın düzenleyeceği "Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı"nda hayırlı ve güzel sonuçların çıkması dileğiyle.