Teknolojinin baş döndürücü hızla ilerlediği çağımızda, hayatımıza giren her yeni araç ve dijital yenilik, sadece yaşam tarzımızı değil; değer yargılarımızı, ahlaki duruşumuzu ve toplumsal ilişkilerimizi de derinden etkilemektedir.

Ahlaki Dönüşüm: Değerlerden Vazgeçiş mi?

Teknoloji, sağladığı konforla birlikte, insanın fıtratına aykırı pek çok davranışı da görünür ve yaygın hale getirmiştir. Dijital çağın “görsel” yapısı, mahremiyet sınırlarını bulanıklaştırmakta; iffet, haya, tevazu gibi İslami ve insani değerleri yıpratmaktadır. Eskiden ayıplanan ve gizli kalması gereken davranışlar bugün alkışlanmakta, hatta “trend” olmakla övülmektedir.

Ekran karşısında büyüyen nesillerin neye gülüp neye üzülmesi gerektiğini “algoritmalar” belirlemektedir..

Sosyal Medya Platformlarında Fuhşiyatın Normalleştirilmesi

TikTok ve Instagram gibi platformlar, kısa süreli fakat yoğun etkili içeriklerle insanları sürekli uyarılmış bir zihin yapısına maruz bırakmaktadır. Özellikle gençler arasında yaygın olan bu platformlarda beden teşhiri, açık saçıklık, cinsellik çağrışımlı danslar ve müstehcen ifadeler sıradanlaşmakta, hatta ödüllendirilmektedir.

Görüntülenme ve beğeni almak uğruna edep, haya, iffet gibi temel değerler feda edilmektedir. Bu durum yalnızca bireysel değil, toplumsal olarak da ciddi bir bozulmanın işaretidir. Gözlerin ve kalbin korunması emri, artık sadece sokaklarda değil, avuç içindeki ekranda da sınanmaktadır.

Bir Müslümanın Dijitaldeki Sınırları ve Sorumluluğu

Bir Müslüman, dijital ortamda da sorumluluk sahibidir. Zira Rabbimiz her an bizi görmekte, melekler her an kaydetmektedir. Bu bilinçle hareket eden bir Müslüman, sosyal medyada da takva elbisesiyle dolaşmalıdır.

Özellikle davetçi konumundaki kişiler için bu sorumluluk daha da büyüktür. Zira halk onları örnek alır, sözlerinden ve davranışlarından etkilenir. Bir davetçi;

  • Trend olmak için değerlerinden taviz vermemeli,
  • Mahremiyeti zedeleyen içeriklerden uzak durmalı,
  • Hayâ, edep ve vakarı içeriklerine yansıtmalı,
  • Helal-haram sınırlarını iyi bilmeli,
  • Alternatif ve temiz içerikler üretmeye odaklanmalı,

Unutulmamalıdır ki davet sadece sözle değil, hal ve duruşla da yapılır. Dijital ortamlarda, “izlenmek” uğruna ahlaki sınırları zorlayan davetçiler, aslında mesajlarının tesirini zayıflatırlar. Çünkü İslam, izlenmek için değil, yaşanmak için gönderilmiştir.

Topluma ve Aileye Zarar: Dijital Ahlak Erozyonu

Sürekli teşhir kültürüne maruz kalan bireyler, evlilik hayatında da doyumsuzluk ve mutsuzluk yaşamaya başlar. Aile içi mahremiyet bozulur, eşler birbirine karşı yabancılaşır. Çocuklar, ekranlardan gördükleri hayatlara özenir; kendi ailesini ve ortamını yetersiz görür. Bu da hem aile bağlarını hem de toplumsal dayanışmayı çökertecek bir süreci tetikler.

İslam’da aile, ahlakın korunduğu, neslin muhafaza edildiği bir kaledir. Teknoloji bu kaleye zarar verdiğinde, toplumun temeli de sarsılır. Bu yüzden Müslümanlar olarak sadece bireysel değil, ailevi ve toplumsal bilinç de geliştirmeliyiz.

Teknolojiye Teslim Olmak Değil, Onu Terbiye Etmek

Teknoloji elbette tamamen zararlı değildir. Ancak onu nasıl kullandığımız, hangi ölçülerle yönlendirdiğimiz belirleyicidir. Müslümanlar olarak bize düşen, gelişen teknoloji karşısında edilgen değil, ahlaki sorumluluk bilinciyle hareket eden etkin bireyler olmaktır. Aksi takdirde, ekranların rengine kapılarak fıtratımızı, ailemizi ve imanımızı zedelemiş oluruz.

Rabbimiz buyurur:

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakýtý insanlar ve taþlar olan ateþten koruyun.”
(Tahrîm Suresi, 6. Ayet)

Bu çağda bu koruma, dijital ekranlarla başlar.