Günümüzde teknolojik savaşın en çarpıcı silahlarından biri hâline gelen drone teknolojisi (İnsansız Hava Araçları), artık sadece askeri bir araç değil, aynı zamanda stratejik bir varoluş mücadelesinin de merkezinde yer alıyor. Bu teknoloji, özellikle Müslüman coğrafyalar için sadece bir yenilik değil, aynı zamanda cihad, savunma ve adaletin tesisi için kaçırılmaması gereken büyük bir imkândır.
Müslümanlar Neden Drone Geliştirmeli?
İslam ümmeti, tarih boyunca cihadı sadece kılıçla değil, zamanın ruhuna uygun şekilde icra etmiştir. Bugünün çağında ise bilgi, yazılım, mühendislik ve ileri teknolojiler, adeta çağın kılıcı hükmündedir. Bu noktada drone teknolojisi, mazlumları koruma, işgale karşı savunma ve düşmanın üstünlüğünü kırma noktasında hayati bir rol oynamaktadır.
Bugün her Müslüman genç, yazılım, elektronik, havacılık ve mühendislik gibi alanlara yönelmeli; bu teknolojileri kullanmanın ötesinde, üretmeli ve geliştirmelidir. Bu, yalnızca bir meslek seçimi değil, aynı zamanda ümmetin yeniden ayağa kalkma sürecinde bir cihad görevidir.
Onurlu Direnişin ve Teknolojik Cihadın Temsilcisi
Bu konuda örnek alınacak en güçlü direnişlerden biri, El-Kassam Tugaylarıdır. Siyonist işgal altındaki topraklarda mücadele eden bu mübarek oluşum, drone teknolojisini yalnızca kullanmakla kalmamış, aynı zamanda geliştirmiş, düşmanın en büyük güvenlik zafiyetlerinden birini bu yolla ortaya çıkarmıştır.
Özellikle 7 Ekim öncesi yürüttükleri operasyonlarda, siyonist rejimin gözetleme kulelerini etkisiz hâle getirmekten tutun da, askeri üstlere keşif ve saldırı düzenlemeye kadar çeşitli görevleri başarıyla icra etmişlerdir. Bu teknolojik başarı, sadece teknik değil, imanla yoğrulmuş bir azmin ürünüdür.
El-Kassam'ın droneları, göklerde yankılanan bir adalet çağrısı gibidir. Bu araçlar, mazlum Filistin halkının sesini, işgalci rejimin üzerine adeta bir gök gürlemesi gibi düşürmüştür. Bu direniş, teknolojiyle yapılabilecek cihadın ne kadar etkili olabileceğini dünyaya ilan etmiştir. Sadece fiziksel değil, psikolojik üstünlük sağlamakta da kullanılmaktadır.
Bu teknolojiyle işgalci siyonist rejime karşı direnişin gücü artmakta, mücahidler zayıf silahlı gruplar olarak değil, modern savaş araçlarıyla mücadele eden stratejik güçler olarak konumlanmaktadır. Bu, cihadın sadece maneviyatla değil; akıl, ilim ve teknolojik üstünlükle de desteklenmesi gerektiğini ortaya koyar.
Mahremiyet, Gözetim ve İslami Hassasiyet
Ancak bu teknolojinin potansiyel tehlikeleri de göz ardı edilmemelidir. Müslümanlar için mahremiyet kutsaldır. Droneların izinsiz alanlarda kullanımı, insanların özel hayatına müdahale edilmesi veya fuhşiyat amacıyla kullanılması, haram ve ahlaksızlıktır. Drone sahipleri, özellikle Müslüman kadınların ve aile mahremiyetinin korunmasına büyük hassasiyet göstermelidir. Teknolojiyi kullanmak kadar onu ahlakla sınırlamak da bir sorumluluktur.
Her Müslüman, teknolojiyi kullanırken helal-haram ölçüsüne göre hareket etmeli, “Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır!” (Yusuf Suresi, 76) ayetini unutmadan, bilginin ve teknolojinin hesabının sorulacağını bilmelidir.
Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"İnsanlar zalimin zulmünü görür de ona engel olmazsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır."
Göklerden Gelen Adaletin Sesi Ol
Drone teknolojisi, artık Müslümanların elinde sadece bir araç değil, bir çağın cihad vesilesidir. Müslüman mühendisler, gençler ve davetçiler, bu alanda kendilerini yetiştirmeli, üretmeli ve ümmete hizmet için bu alanlara yönelmelidir.
El-Kassam gibi şanlı direnişler bizlere şunu gösteriyor:
Cihad sadece cephede değil, laboratuvarlarda, atölyelerde, yazılım kodlarında ve gökyüzünde de verilir.
Teknolojiyi sadece izleyen değil, yönlendiren bir ümmet olmak için bu çağın silahlarını kuşanmak artık bir lüks değil, bir farzdır.
“Zulmün göklerden indiği bir çağda, adaletin kanatlarını da göklere açmak artık Müslümanların sorumluluğudur.”