Teknolojinin sağlık alanında sunduğu imkanlar, geçmişte hayal bile edilemeyecek düzeylere ulaştı. Akıllı saatlerle kalp ritmi ölçülebiliyor, taşınabilir cihazlarla kan şekeri anlık takip edilebiliyor, hatta bazı cihazlar kalp krizi riskini önceden haber verebiliyor. Peki bu gelişmeler yalnızca birer nimet mi, yoksa beraberinde bazı ahlaki ve toplumsal sorumlulukları da getiriyor mu?

Kolaylık ve Erken Teşhis

Giyilebilir teknolojiler, akıllı telefon uygulamaları ve dijital takip sistemleri sayesinde bireyler artık kendi sağlıklarını çok daha yakından takip edebiliyor. Diyabet hastaları, kalp rahatsızlığı olanlar ya da tansiyon problemi yaşayanlar, hastaneye gitmeden bazı ölçümleri gerçekleştirebiliyor. Bu, erken teşhis açısından büyük bir avantaj.

Ayrıca yaşlı ve yalnız yaşayan bireyler için acil durum butonları, kalp ritmi bozulduğunda sinyal gönderen cihazlar gibi sistemler hayat kurtarıcı olabiliyor.

Sağlık Verilerinin Gizliliği

Ancak bu dijital nimetlerin bir de gölgede kalan tarafı var: Veri güvenliği ve mahremiyet. Bu cihazların topladığı sağlık verileri, bazı şirketlerin eline geçebiliyor ve kişinin hastalık geçmişi, alışkanlıkları, yaşam tarzı gibi özel bilgileri reklam veya sigorta şirketlerine pazarlanabiliyor.

İşte burada ahlaki ve hukuki sorumluluklar devreye giriyor. Kişinin mahremiyeti, İslam ahlakına göre dokunulmaz bir değerdir. Sağlık gibi en özel alanlarda bu mahremiyetin zedelenmesi, ciddi bir ihlaldir.

Dijital Takip mi, Dijital Kölelik mi?

Dijital sağlık cihazları bazı durumlarda, kişinin yaşam tarzına müdahale eden yapay yönlendirmelere dönüşebilir. Sürekli olarak “adım sayısı eksik”, “bu gece uykun az”, “bu yemeği yeme” gibi uyarılar, bireyin ruhsal olarak baskı altında hissetmesine yol açabilir. Özellikle çocuklar ve gençler için bu durum psikolojik bir yük haline gelebilir.

Her şeyin algoritmalarla yönetildiği bir yaşam, insan iradesini zayıflatabilir ve bireyin kendi sağlığı üzerindeki doğal kontrolünü teknolojiye devretmesine neden olabilir.

Teknolojiye İslami Bakış

Sağlık nimetinin kıymetini bilen bir Müslüman için dijital sağlık teknolojileri bir fırsattır; ancak bu fırsat bilinçle kullanılmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunların kıymetini bilmez: sağlık ve boş vakit” (Buhârî) buyurmuştur. Sağlığın korunması, Allah’ın bir emanetine sahip çıkmaktır. Fakat bu emaneti korurken başka mahremiyetleri çiğnemek, ahlaki bir sorumsuzluktur.

Ayrıca dijital cihazların sağlığa katkısı, kader anlayışıyla çelişmemelidir. Şifa Allah’tandır, cihazlar sadece sebeptir. Müslüman, tedbir alır ama tevekkülü elden bırakmaz.

Dijital sağlık cihazları, doğru kullanıldığında büyük bir nimettir. Ancak mahremiyet, bağımlılık ve irade zayıflığı gibi tehlikeler göz önünde bulundurulmazsa, bu nimetler fitneye dönüşebilir. Müslüman birey ve aileler olarak bu teknolojilere karşı hem açık fikirli hem de bilinçli yaklaşmalı; hem beden sağlığımızı hem manevi dengemizi koruyarak hareket etmeliyiz.