Bir önceki yazımızda dünyadaki güç dengelerinin nasıl değiştiğini, teknoloji şirketlerinin devletlerden bile daha büyük ekonomik güce ulaştığını konuşmuştuk. Gördük ki; günümüzün tankı, tüfeği kadar; yazılımı, algoritması ve sosyal medyası da belirleyici bir güçtür.
Peki, bu tablo karşısında biz nerede duruyoruz?
Maalesef şu anki fotoğrafımız çok net: Biz çok iyi birer müşteriyiz. En yeni çıkan telefonu almak için sıraya giren, sosyal medya uygulamalarında saatlerini harcayan, dijital oyunlara milyarlarca lira yatıran sadık müşterileriz. Ancak, İslam tarihi ve medeniyet birikimimiz bize "müşteri" olmayı değil, "öncü" olmayı, "veren el" olmayı öğütler.
O halde sormamız gereken asıl soru şudur: Teknolojinin sadece kullanıcısı mı olacağız, yoksa üreticisi ve oyun kurucusu mu?
Dijital Sömürge Olma Tehlikesi
Eskiden sömürgecilik toprak işgaliyle yapılırdı. Şimdi ise zihinlerin ve zamanın işgaliyle yapılıyor. Eğer bir toplum, kullandığı teknolojinin kodlarına, çalışma mantığına ve üretimine hakim değilse, o toplum "dijital sömürge" olmaya adaydır.
Sabah kalktığımızda elimize aldığımız telefonun işletim sistemi Amerikan, içindeki parçalar Çin veya Tayvan, vakit geçirdiğimiz sosyal medya platformları ise Silikon Vadisi menşeli. Biz sadece "Tıkla", "İzle", "Beğen" ve "Satın Al" komutlarını uygulayan birer veri kaynağına dönüşüyoruz. Verilerimiz başka ülkelerin sunucularında tutuluyor; yani mahremiyetimizden ticari alışkanlıklarımıza kadar her şey başkalarının ekonomisine değer üretiyor.
Bu durum, Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in "İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların kıymetini bilmeyip aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit" hadisi şerifiyle tam bir tezat oluşturuyor. Bugün algoritmalar, bizim o kıymetli "boş vaktimizi" elimizden alıp, karşılığında bize sadece anlık hazlar satmak üzerine kurulu.
Tüketimden Üretime Zihniyet Devrimi
Bu gidişatı tersine çevirmek için bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var. Bu devrim, teknolojiyi yasaklayarak değil, onu doğru konumlandırarak olur.
- Oyun Oynayan Değil, Oyun Yazan Gençlik: Çocuklarımız saatlerce bilgisayar oyunu oynuyor olabilir. Onlara "Oynama!" demek yerine, "Bu oyunun nasıl yapıldığını merak ediyor musun? Gel seninle basit bir kodlama öğrenelim, kendi oyununu yap" diyebilmeliyiz.
- İzleyen Değil, İçerik Üreten Toplum: Sosyal medyada başkalarının hayatlarını izlemek yerine; kendi değerlerimizi, kültürümüzü, ticaretimizi veya sanatımızı anlatan kaliteli içerikler üretmeliyiz.
- Sorun Çözen Teknoloji: Teknolojiyi sadece eğlence aracı olarak değil; tarımda verimi artırmak, trafikte sorunu çözmek veya ticarette helal kazancı büyütmek için bir "araç" olarak görmeliyiz.
Faydasız İlimden Kaçınmak
Peygamber Efendimiz dualarında sık sık "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" derdi. Bugünün dünyasında "faydasız ilim"; saatlerce aşağı kaydırılan ekranlarda, hiçbir amaca hizmet etmeyen videolarda ve dedikodu üreten platformlarda gizlidir.
Buna karşılık; bir yazılım dili öğrenmek, bir robotik kodlama yapmak, yapay zekanın çalışma mantığını kavramak; insanlığa hizmet etme potansiyeli taşıdığı için günümüzün "faydalı ilim" kategorisine girmeye adaydır.
Sonuç: Tercih Bizim
Önümüzde iki yol var: Ya başkalarının kurduğu dijital dünyada, onların belirlediği kurallara göre yaşayan pasif tüketiciler olacağız. Ya da inancımızdan aldığımız ilhamla, teknolojiyi insanlığın hayrına kullanan, üreten, geliştiren ve söz sahibi olan "oyun kurucular" olacağız.
Unutmayalım ki; tüketen tükenir, üreten ise yönetir. Gelecek nesillerin bizi nasıl hatırlayacağı, bugün yapacağımız bu tercihe bağlıdır.