Kurban Bayramı arifesinde Diyarbakır’da yaşanan büyük yangın faciası, yalnızca dört canı değil; aynı zamanda yıllardır dile getirilen liyakat sorununu da bir kez daha gözler önüne seriyor.
13 katlı bir apartmanda çıkan yangında 3'ü çocuk 4 kişi hayatını kaybetti. Anne ve üç çocuğunun dumandan zehirlenerek hayatını kaybettiği yangında, bayram sevinci yerini hüzne bıraktı. Bu elim hadise, tüm Diyarbakır’ı ve Türkiye’yi derinden yaraladı.
Yangının ardından ortaya çıkan iddialar ise olayın trajik boyutunu daha da büyüttü. Görgü tanıkları ve bölge halkının ifadelerine göre, itfaiye ekiplerinin olay yerine geç ulaştığı ve müdahale sırasında ciddi anlamda yetersiz kaldığı söyleniyor.
Eğitim eksikliği, tecrübesizlik ve organize olamama gibi unsurların yangına müdahaleyi geciktirdiği belirtiliyor. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor: Böyle hayati bir görevde liyakat yerine adam kayırma mı tercih edildi?
İtfaiye gibi bir kurumun etkin, hızlı ve profesyonelce müdahale edebilmesi, doğrudan insan hayatını ilgilendirir. Bu noktada liyakatin göz ardı edilmesi telafisi imkânsız kayıplara yol açabiliyor maalesef.
Eğer bir kişi yalnızca tanıdık diye, ehil olmadığı halde işe alınıyorsa, bu durumun bedelini ne yazık ki halk canıyla ödüyor. Yangın gibi acil durumlarda birkaç dakikalık gecikmenin bile hayat kurtarma açısından ne denli kritik olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu facia, kamu kurumlarında yıllardır süregelen torpil, adam kayırma ve ehliyetsiz atamaların somut ve acı bir sonucudur.
Halkın can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü olan kurumların, işin ehli olmayan, sadece tanıdık ya da torpilli kişilere teslim edilmesi büyük bir vebaldir. Bu noktada görevini hakkıyla yerine getiren kamu personellerini tenzih ediyorum. Ancak sistemsel sorunlar, bireysel gayretleri de gölgeliyor.
Bayram arifesinde yaşanan bu acı olay, sadece bir aileyi değil, vicdan sahibi herkesi yasa boğdu. Diyarbakır halkı olarak bayrama buruk girdik. Bu kayıpların sorumluluğu sadece yangını çıkaran koşullarda değil, aynı zamanda o yangına müdahale edemeyen yapının yetersiz ve işlevsizliğindendir.
İnsan hayatının bu kadar ucuz olmaması gerektiğini bir kez daha yüksek sesle dile getirmek zorundayım. Aslında liyakatsizlik sadece bireysel başarısızlıkla kalmayıp, toplumun bütününe zarar veriyor.
Kayırmacılıkla doldurulan makamlar, halkın can güvenliğini hiçe sayan kararlarla sonuçlanıyor ne yazık ki. Bu noktada yetkililerin, bu tür acı olaylardan ders alması ve kamu hizmetlerinde liyakat esasını yeniden ve ivedilikle tesis etmesi gerekir.
Görevini layıkıyla yapan itfaiyeciler, insanların hayatını kurtarabilir. Ehliyetsizce yapılan her atama bir toplumun vicdanında onarılması güç yaralar açabilir. Bu konu dikkate alınmalı ve yetkililer gereken tedbirleri almalıdır.