Mevlana der ki;

Suskunluğum asaletimdendir.

Her lafa verilecek bir cevabım var elbet.

Lakin bir lafa bakarım, laf mı diye?

Birde söyleyene bakarım, adam mı diye?

Kıssadan hisse… İnsan hakları, demokrasi, kadın ve çocuk hakları… On yıllardır dünyaya özgürlük ve eşitlik nutukları atan Batı, Gazze soykırımında tüm maskelerini düşürdü. Gazze, adeta bir turnusol kağıdı oldu; siyonist işgal rejiminin, Amerika’nın ve Batılı devletlerin vahşi yüzünü tüm çıplaklığıyla gösterdi.

Başta Amerika olmak üzere, işgal rejimine askeri, siyasi, ekonomik ve bürokratik destek veren devletler, Gazze’de işlenen soykırımın suç ortağı olarak tarihin karanlık sayfalarına yazıldı. Basın ve medya aracılığıyla algı operasyonları yapan bu suçlular, vahşetlerini örtmek için satılık kalemleri, fonlanmış medyayı ve sözde aydınlarını sahaya sürdüler.

Gazze’de terör suçlarını işleyen işgal rejimi, HAMAS’a terörist diyerek meşruiyet kazanacağını sanıyor. Oysa HAMAS’a düşmanlık, Gazze halkına, insanlığın onur ve haysiyetine düşmanlıktır. Asıl terörist kim? Kadın, çocuk, yaşlı demeden sivilleri katleden, evleri bombalayan, açlığı ve ilaçsızlığı bir silah olarak kullanan kim? Cevap ortada.

Gazze’de çocuk, kadın, yaşlı ve sivil insanları katleden, evleri, sivil yaşam yerlerini bombalayan, açlığı, ilaçsızlığı ve imkansızlığı bir soykırım silahı olarak kullanan siyonist işgal rejiminin terörizmini görmeyen vicdan fukarası müptezellere yazıklar olsun.

Zulümle abat olunmaz. Zulümle abat olanın sonu berbat olur.

Siyonist işgal rejiminin ve ona destek sağlayan Amerika ve Batılı devletlerin Gazze’deki terörizmini görmeyip HAMAS’a terörist diyen karanlık zihniyetler yok olmaya, tarihin çöplüğüne gömülmeye mahkum olacaktır.

İşgal rejiminin soykırım suçlarına ortak olan Amerika ve Batılı devletler, bu suçtan sıyrılmanın yolunu HAMAS’ı terörist olarak damgalayarak kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar.

İster birey ister toplum ister devletler bazında olsun, işgal rejiminin zulümlerine ortak olanlar en az onlar kadar soykırım suçuma ortaklar.

Dünya halkları; artık İslam ülkelerinin liderlerine de batılı ülkelerin liderlerine de güvenmiyorlar. Söyledikleri sözler inandırıcı değil. Dünya siyonist işgal rejimine aparat olmuş köle ruhlu liderlerini unutmadı, unutmayacak, unutturmayacaktır.

Medya, akademi ve siyaset kurumları, işgal rejiminin finansmanıyla onun propagandasını yapıyor. Bir de “entel-dantel” pozlarında, insanlıktan nasibini almamış bir kesim var. 22 aydır soykırımı izlemekle yetinmeyip, siyonistlere aparat olmak için can atanlar, dünya menfaati uğruna ahiretlerini satıyorlar.

Siyonist işgal rejiminin fonladığı basın-medya, akademi ve siyaset kurumu işgal rejiminin güzellemesini yaparak soykırıma ortak oluyorlar.

Siyonist uşağı, köle ruhlu, bozuk zihniyetli, batının bataklığından medet umacak kadar çukurlarda gezinen, halkın değerlerinden kopuk frenkmeşrepler siyonist zulmün güzellemesini yapıyorlar. İnsanlık vicdanı ve tarih onları asla af etmeyecek.

Batılı ağababalarına soykırımın karşısında duran halkları şikayet ediyorlar! HAMAS’a terörist diyecek kadar siyonizme aparatlık yapma hadsizliğinde bulunuyorlar.

HAMAS’a terörist diyecek kadar alçalmış bu zihniyetin sığındığı argümanların başında demokrasi geliyor. Papağan misali demokrasi de demokrasi diyorlar.

Dillerinden demokrasiyi düşürmeyen bu köle ruhlulara HAMAS’ın Filistin halkının oylarıyla seçildiği hatırlatıldığında, Bektaşi misali “ben hafız değilim” deyip köylü kurnazlığı yapıyorlar.

HAMAS, 25 Ocak 2006 Filistin seçimlerini %42,9 oy oranıyla kazanmış, 132 sandalyenin 76’sını almış meşru bir hükümettir. Bu seçimden sonra HAMAS Filistin parlamentosunda çoğunluğu elde etmiş, El Fetih'in sandalye sayısı 43'te kalmıştır. Bu, Filistin siyasetinde önemli bir dönüm noktasının işareti olmuş ve HAMAS’ı Filistin’de iktidara taşımıştır.

HAMAS, seçimle iş başına gelmiş, Filistin halkının meşru temsilcisi ve hükümetidir. En başta şu iyi bilinmeli; HAMAS'a terör demek, terördür. HAMAS’a terörist diyenler teröristin ta kendisidir.

Demokrasiye gerçekten inanıyorsanız, HAMAS’ın meşru hükümet olduğunu kabul etmek zorundasınız. Aksi halde, özgürlükçü, halkçı, yurtsever, siyasetçi, gazeteci, analizci, öğretim görevlisi, profesör olma iddianız boş laftan ibarettir. Çünkü hakikate bile bile düşmanlık etmek, siyonizme aparat olmak demektir.

Gazze’de yaşanan vahşet karşısında susmak, orta yolda durmak, “ama”lı cümleler kurmak, insanlık imtihanını kaybetmektir. Tarih, zalimleri de onların gönüllü aparatlarını da affetmeyecek.