Bir zamanlar filmlerde izlediğimiz ve hayret ettiğimiz toplumsal çöküşü artık gerçek hayatta görüyoruz.
Bir yandan varlık içinde yokluğun çöküşünü diğer yandan maddi ve manevi unsurlarımızı yitirmenin şokunu yaşıyoruz.
Neden, niçin, nasıl, hangi sebepten dolayı, kim veyahut kimler tarafından ve ne zamandan beridir bu haldeyiz.
Sorunlarımıza doğru çözümler üretebilmek için bu soruların altını doldurmamız gerekiyor. Veyahut sorunlarımızın asıl kaynağına inmeli ve ona göre çözümler üretmeliyiz.
Gazete haberlerinin manşetlerinde aile faciaları, ekonomik zorluklar, ahlaki çöküntü, madde bağımlılığı, başıboş sokak köpeklerin saldırganlığı ve daha nice trajik olaylar hiçbir zaman eksik olmuyor.
Batının liberal, bencil, ben merkezci ve ahlaksız yaşam tarzı toplumsal çöküşümüzün asıl kaynağı… bu kaynağı popüler kültür haline getiren basın, medya, dizi, sinema, gündüz kuşağı programları toplumu karanlık dehlizlere sürüklüyor.
Haz ve hız peşinde koşan zurnanın son deliği ‘Z’ kuşağı diye tabir edilen gençlik elden gidiyor, aileler parçalanıyor, yuvalar dağılıyor, alkol, madde bağımlılığı çocuk yaşlara kadar iniyor.
Bu kadar olumsuzluğun karşısında ideolojik gözlüklerimizi bir kenara bırakarak sosyolojik anlamda sistem sorgulamasını yapmamız gerekiyor.
Maddi unsurlarla birlikte manevi unsurlarımızı da kaybediyoruz.
Her geçen gün değerlerimizi kaybediyoruz. Kaybettiğimiz sadece değerlerimiz değil, değerlerimizle birlikte insanlığımızı yitiriyoruz.
Ne oldu da insanlarımız bu kadar çabuk değişebildi. Avrupa hayranı bir yaşam tarzı adeta insanlarımızın tüm insani özelliklerini almış götürmüş ve geriye hiçbir şey bırakmamış.
Şefkat, merhamet, yardımlaşma, dayanışma denilen güzel adetlerimiz vardı. Bu adetlerimizi yitirmeye ramak kaldı.
Farklı illerden batı illerine yoğun göçün yaşanması ile birlikte en başta büyük kalabalıklar içinde insanlar yalnızlaştı. Birbirine karşı yabancılaşma olgusu ile birlikte toplumsal oto kontrol unsurlarımızı yitirdik. Batıda insanlar birbirinden habersiz ve duyarsız.
Peki doğu illeri dediğimiz illerimiz niçin bu hale geldi. Hiç bunu sorguladık mı sahi. Batı rüzgarının soğuk esintisi ve zemherisi insanlarımızı buz gibi soğuk hale getirdi.
Doğu illerinden Diyarbakır gibi bir memlekette bir zamanlar yaşlılara ve bayanlara toplu taşıma aracında yer verilirdi. Kiracı yüksek ücrette kirada oturmazdı. Çaresiz biri olsaydı herkes koşar derdine derman olurdu. Komşuluk hakları vardı, herkes komşusunun derdi ile dertlenirdi. Komşuda pişer bize de düşer esprisi gerçek hayatımızda vardı.
Sıcak kanlı, merhametli insanlar artık merhametin, saygının, komşuluğun, akrabalığın ve dostluğun ne olduğunu unuttu.
Geçen gün Diyarbakır’da kirasını ödeyemeyen bir kiracı sokakta kalmış… benzer bir durum 2023’te de yaşanmıştı, kirasını ödeyemediği için oturduğu evden çıkmak zorunda kalan kiracı dört çocuğu ile sokaklarda kalmıştı.
Depremden dolayı Diyarbakır’da tahliye kararı verilen binada 5 aile maddi imkansızlıklardan dolayı ölümü göze alarak yıkıntılar içinde yaşamak zorunda kalmış.
Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde yalnız yaşayan yaşlı adam evinde ölü bulunmuş… evden kötü kokular gelmesi nedeniyle komşuları durumu yetkililere bildirmiş… Yerde hareketsiz halde bulunan yaşlı adam birkaç gün önce vefat etmiş de komşularının haberi bile yok.
Artık yardımlaşma dayanışma ruhu da toplumda bırakılmadı. Haberlerde duyuyoruz, kirasını ödeyemediği için sokaklarda kalanlar var. Kimi aileler de yıkım kararı alınmış binaların molozları arasında uyuyor. En ufak bir sallantıda evde yaşayanların akıbeti de belli…. Bunları görmezden gelemeyiz.
Toplumsal değerlerin yitirilmesi ve sokaklarda hayvani güdülerin peşinde koşan yığınları görmezden gelemeyiz.
Sahi neler oldu da bizler bu kadar duyarsız olabiliyoruz. Çok fazla karamsar olmak istemiyorum, ancak görünen köy kılavuz istemez.
Cinnet geçiren geçirene… aile faciaları… cinayetler ve dağılan yuvalar.
Bir zamanlar sinema filmlerine konu olmuş meseleler artık günlük hayatımızda karşılaşıyoruz. Yaşananlar birer film değil, hayatımızın gerçekliği ve biz bu gerçekliğin içinde eriyip gidiyoruz.
Her geçen gün toplumsal travmalara maruz kalıyoruz.
Bir zamanların misafirperver insanları gitmiş, yerine bencil ve ben merkezci insanlar gelmiş.
Toplumsal sorunsallarımızın çözüme kavuşması için özümüze dönecek yeniden maddi ve manevi unsurlarımıza göre inşa süreci başlatmak zorundayız.
Köprüler, yollar, caddeler inşa edildiği gibi insanlarda irşat ve ihya edilmeli.
Değerlerimize göre yeni bir eğitim müfredatı, inancımıza uygun yeni bir iktisat ve ekonomi programı, aile kurumunu ve toplumsal değerlerimizi koruyacak manevi programlar hayata geçirilmeli.