İslam’da cami ve mescidin önemli bir yeri ve fonksiyonu var ancak bu önem gittikçe yitiriliyor. Allah’ın evi kabul edilen camiler, İslam’ın alameti sayılıyor.  Bir yerde bulunan cami, o yer halkının Müslüman olduğunu gösteriyor.

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yeryüzünde Allah’a en sevimli yerlerin camiler olduğunu bildirmiş ve İslam tarihinde camilere büyük bir önem verilmiştir.

Camiler bir şehrin hem kalbi hem hafızası hem de toplumsal bütünlüğünü simgeliyor. İbadet ve manevi arınmanın kutsal mekanı camilerimizin hürmetine aykırı ziyaretler yapılıyor.

Özellikle edep ve adabın kalmadığı tüm cahiliye adetlerinin bir arada toplandığı zamanda yaşıyoruz. Seküler hayatın dayattığı bir dönemde cami adabına aykırı giyim, kuşam ve davranışlar sergileniyor.

Bu konuda maalesef alınmış bir tedbir de yok.

Kültür turizmini sadece ekonomiye indirgeyemeyiz. Kültür turizminde inanç, değerler, manevi atmosfer ve toplumun hassasiyetleri dikkate alınarak programlar düzenlenmeli.

Tarihi camilerimize yapılan ziyaretler irşat amacı gütmeli.

İslam tarihinde camilerin birçok fonksiyonu günümüzde görülmese de camiler toplumumuzu ayakta tutan, toplumsal birlik ve beraberliğimizi sağlayan güzel fonksiyonları icra ediyor.

Cuma namazları, bayram namazları, teravih namazları ve beş vakit namazın camilerde kılınması ve cemaati bir araya getirmesi bile ibadet ile birlikte toplumsal bütünlüğün ve birliğimizin yapı taşı oluyor.

Ulu Cami deyip geçmeyin… Bir zamanlar ilim, irfan ve bilimin merkezi Diyarbakır Ulu Cami, tarihin tüm izlerini günümüze kadar taşıyor.

Geçmişi çok eskilere dayanan Diyarbakır Ulu Cami, Diyarbakır’ın fethi ile birlikte 639 yılında kiliseden camiye dönüştürülmüş.

Diyarbakır’da hüküm sürmüş bütün devletler tarafından Ulu Cami’ye büyük önem verilmiş. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah, Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ve Osmanlı padişahlarından birçoğu ile İnaloğulları, Nisanoğulları ve Artuklulara ait kitabe ve fermanlar caminin çeşitli yerlerinde görülüyor.

Ulu Cami’nin yerleşkesinde Mesûdiye ve Zinciriye Medreselerinde alimler, veliler, evliyalar ve bilim insanları yetişti. Caminin üst katı Osmanlı döneminde kütüphane olarak ilmi çalışmalara katkı sunmuş.

Ulu cami, bilimin de izlerini taşıyor… Güneş Saati caminin avlu kısmında yer alıyor. Ulu Cami’nin avlusunda bulunan tarihi güneş saati, ünlü bilgin El Cezeri tarafından yapılmış. Güneşin hareketiyle oluşturduğu gölge sayısı ile vakti gösteren saat, akıp giden zamanın iyi değerlendirilmesini de simgeliyor.  

Ulu Cami’nin diğer bir yerleşkesi Mesudiye Medresesi… bu medresede birçok ilim erbabı yetişti… şuan bile medrese günümüzde Yazma Eserler Kütüphanesi olarak hizmet veriyor.

Zinciriye Medresesi… 1934 yılında Diyarbakır Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan medrese, Sincariye Medresesi olarak da biliniyor. İlmin ve irfanın adeta bir zamanlar merkezi olan camilerimize sahip çıkmak zorundayız.

Camilerimizin ziyaret edilmesi bir kural ve kaideye tabi tutulması gerekiyor.  Camilerimizin kutsiyetine zarar verecek ve cami adabına aykırı ziyaretçilere müsaade edilmemesi gerekiyor.

Özellikle tarihi camilerin ziyaretinde gördüğümüz görüntüler bizleri derinden üzüyor… Allah’ın evinde uygunsuz kıyafetlerle ziyaretçilerin girişine nasıl müsaade ediliyor. Bu olumsuz manzaralar camilerin manevi atmosferine de büyük zarar veriyor.

Bugün bir valinin, bir cumhurbaşkanın huzuruna hiç kimse absürt kıyafetlerle çıkamaz, peki şu kainatın sahibi ve yaratıcısının huzuruna nasıl olurda absürt kıyafetlerle çıkılabiliyor.

Her mekanın kendine göre adap, edep ve davranış kuralları dikkate alınıyorken, Allah’ın evine yapılan ziyaretlerde bu niçin dikkate alınmıyor.

İnsanın kendi evinde bile giymekte haya ettiği kıyafetlerle cami ortamında gezilmesine göz yumulması yerel ve idari yönetimlerinin büyük bir zafiyeti ve ayıbı… bu işin günah ve vebali de çok büyük.

Her kutsal mekanın kendine göre giyim, kuşam ve davranış şekillerine saygı duyulması zorunlu hale getirilmeli.

Bu konuda bazı şehirlerde güzel düzenlemelerin olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki Diyarbakır gibi kültür turizminin cennetinde bunu göremiyoruz. Bazen öyle olumsuz ve gayri ahlaki vaziyetlerin sergilenmesi sahil kentleri aratmıyor.

Yaz gelmek üzere havalar her geçen gün daha da ısınıyor. Sıcak havalar ile birlikte yerli ve yabancı turist sayısında da artışlar olacak. Tarihi mekanları gezenler cami ziyaretlerine de geliyorlar. En çok ziyaret edilen tarihi camilerin başında Ulu Cami geliyor.

Cami ziyaretinin kendine has edep ve adabına riayet edilmesine yönelik ziyaret kurallarını kapsayan tedbirler alınması gerekiyor.

Kültür, inanç, medeniyet ve tarihin tüm renklerini kendinden barındıran Ulu Cami’ye yönelik bu hürmetsizlik ecdadımızın kemiklerini sızlatıyor.

Her şeyi maddi boyutuyla ölçüp tartamayız… bazı değerler var ki parayla pula ölçülemez… bunlardan biri de camilerimiz.

Yetkiyi elinden bulunduran vicdan sahiplerine demem o ki üç kuruşluk dünya menfaati için, camilerimizi ahlaksızlığın kol gezdiği mekanlara dönüştürülmesine göz yummayınız. Kültür turizmi ifsat değil irşat etmeli.