Bazen bir köy, bir mahalle sadece bir yerleşim yeri değildir; orada bir hayat, bir geçmiş, bir emek ve de bir gelecek umudu vardır. Diyarbakır’ın Hani ilçesine bağlı Gürbüz (Cewzé) Mahallesi de işte böyle bir yer. Bir zamanlar beldeydi, kendi belediyesi vardı, kendi imkanlarıyla ayakta duruyordu. Ama “Büyükşehir Yasası” çıkınca Gürbüz belde olmaktan çıkıp mahalleye dönüştü. Mahalle olunca adeta unutuldu.

Gürbüz halkı bugün diyor ki: “Biz bu yasanın yükünü çektik ama hiçbir faydasını görmedik.”

Gerçekten de öyle. Yollar bozuk, altyapı yetersiz, elektrik kesintileri deseniz hiç eksik olmuyor. Ulaşımda da büyük sıkıntılar yaşanıyor yani dert üstüne dert. Yağmur yağdığı zaman çamur, güneş açtığı zaman toz duman… Gürbüz halkı yıllardır kendi imkanlarıyla bu sorunların üstesinden gelmeye, idare etmeye çalışıyorlar ama nereye kadar?

Büyükşehir yasasından önce nüfusu 3 bin olan beldede nüfusa göre yapılan altyapı, bugün nüfusu 7 bine ulaştı ama hâlâ eski altyapı. 3 bin kişiye yetmeyen altyapı 7 bin nüfuslu bir mahalleye nasıl yetsin? Borular patlıyor, kanalizasyon taşıyor, su günlerce kesiliyor. Elektrik direkleri eski, hatlar yıpranmış. En temel hizmetler bile verilmiyor. Üstelik her seçim döneminde vaatler, sözler havada uçuşuyor ama verilen sözler ve vaatler tutulmuyor.

Doğalgaz hattı sözü verildi ama ne gelen var ne giden. Seçimden önce herkes hatırlıyor Gürbüz’ü, seçimden sonra kimse uğramıyor. Gürbüz halkı da “Tutamayacağınız sözleri neden veriyorsunuz?” diyor haklı olarak.

Belediyecilik sadece afiş asmak, vaatlerde bulunmak değildir. Belediyecilik, vatandaşa hizmet etmektir. Gürbüz halkı lüks istemiyor. Ne devasa projeler ne de süslü parklar… Halk sadece hakkı olan hizmeti istiyor. Düzgün yollar, kesilmeyen elektrik, çalışır altyapı, söz verilen doğalgaz hattı…

Bu kadar basit. Ama yıllardır bu basit şeyler bile yapılmadı.

Bugün Gürbüz’de bir yaşlı, hastaneye gitmekte zorlanıyor, bir öğrenci, bozuk yolda okula gitmeye çalışıyor, bir anne, kesilen suda ailesinin ihtiyaçlarını giderecek su bulamıyor. Bu mudur büyükşehir olmak? Bu mudur çağdaş belediyecilik?

7 bin nüfuslu koca bir mahalle, adeta unutulmuş gibi. Oysa bu insanlar da vergi veriyor, bu insanlar da bu ülkenin vatandaşı. Hizmet istiyorlar, dilenmiyorlar. Bu bir hak meselesi.

Unutmayın, halkın sabrı var ama bir yere kadar. Yıllardır “Yapacağız, çözeceğiz, getireceğiz” denilen her söz, yerine getirilmedikçe güveni yıpratıyor. Gürbüz halkı artık vaat değil, icraat görmek istiyor.

Yol istiyor, su istiyor, doğalgaz istiyor, temizlik istiyor. Kısacası, insanca yaşamak istiyor.

Gürbüz Mahallesi yıllardır aynı kaderi paylaşıyor, unutulmak. Ama artık yeter!

Bu halk, sahipsiz değil. Bu insanlar, yalnız değil. Herkesin görmezden geldiği bu mahallede, binlerce insan yaşam mücadelesi veriyor. Gürbüz’ün sesi duyulsun. Çünkü orada her bozuk yolun altında bir mağduriyet, her kesilen elektriğin arkasında bir çaresizlik var.

Artık masa başında planlar değil, sahada çözümler üretin. Halkın ayağı çamurda kalıyorsa, belediyecilik görevini yapmıyor demektir. Gürbüz halkı hizmet bekliyor. Bu, bir lütuf değil, bir haktır!

Gürbüz sadece bir mahalle değil, bir halkın sabrıdır, emeğidir, alın teridir.

Ve o sabır artık taşmak üzere…