Son iki yılda Filistin topraklarında, özellikle de Gazze’de yaşananlar, sadece bölgesel bir çatışma değil, tüm insanlığın vicdanını sınayan bir imtihan hâline gelmiştir.

Siyonist rejimin işgalci ve yıkıcı politikaları, dünya kamuoyunun gözleri önünde, sivil yerleşim yerlerini, hastaneleri, ibadethaneleri, eğitim kurumlarını, basın merkezlerini… hedef alarak tarihe kara bir leke olarak geçmiştir.

İki yıl içerisinde Gazze’ye yönelik saldırılar öylesine yoğun ve yıkıcı olmuştur ki, yapılan hesaplamalara göre bu saldırıların etkisi, toplamda -Hiroşima’ya atılan- 13 atom bombası gücünde yıkıma eşdeğer seviyededir. Dünya haritasında nokta kadar görünen Gazze, bu iki yıl içinde acıların başkenti hâline geldi.

Çocuklar, kadınlar, yaşlılar… hiçbir ayrım gözetilmeden hedef alındı. Gazze halkı, dünyanın gözü önünde, uluslararası hukukun ve insan haklarının açık ihlaliyle katliamlara maruz bırakıldı.

Tüm bu vahşete rağmen, insanlık, sessiz kalmadı. Karada mitinglerle, denizde insani yardım girişimleriyle, vicdanlı insanlar sesini yükseltti, meydanları boş bırakmadı.

Ne yazık ki birçok ülkenin liderleri bu imtihanda sınıfta kaldı. Sessizlikleri, tarafgir tutumları veya çıkar ilişkileri sebebiyle yaşananlara göz yumuldu.

Amerika Birleşik Devletleri’nin ve onun bölgesel müttefiklerinin tutumu, birçok ülkedeki liderlerin tutumunu da etkiledi. Bu süreçte halklar vicdanlı bir duruş sergilerken, yönetimler büyük ölçüde başarısız kaldı.

Türkiye açısından da ele alınması gereken bazı kritik noktalar mevcuttur. israil ile çifte vatandaşlık ilişkisi olan ve bu savaşta israil sözde askeri saflarında yer alan kişilere dair meclise sunulan fakat gündeme alınmayan yasa tasarısının acilen gündeme alınması gerekmektedir. Bu bireylerin tespiti, vatandaşlıktan çıkarılması ve cezai yaptırımlara tabi tutulması, Türkiye’nin iç güvenliği ve vicdanî sorumluluğu açısından hayati önem taşımaktadır.

MOSSAD’a ajanlık yaptığı tespit edilen kişilerin son dönemde yakalanması, bu konudaki hassasiyetin ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir. Ama çifte vatandaşlık durumundan faydalananların ileriki zamanlarda MOSSAD’a ajanlık yapıp Türkiye’ye karşı bir eylem yapmayacaklarını kimse garanti edemez.

Tüm bu yıkıma, açlığa ve ölüme rağmen, Gazze halkı direnişten vazgeçmemiştir. Viraneye dönmüş topraklarda, inançla ve onurla ayakta kalmayı başaran bu halk, modern çağın en güçlü ordularından birine karşı yalnızca silahla değil, sabır ve inançla büyük bir irade gösterip kahramanca direnmiştir.

Siyonist işgal rejiminin acımasız saldırıları, Gazze halkının iradesini kıramadı. Silahlar tükenebilir, şehirler yıkılabilir ama direniş ruhu bir kez doğdu mu, onu hiçbir bomba susturamaz. Gazze halkı, topraklarını terk etmeyerek, ölüme ve açlığa direnerek, insanlık tarihine onurlu bir direniş destanı yazdı.

Siyonist güçlerin tüm teknolojik, askeri, siyasi ve istihbarî imkânlarına rağmen, Gazze teslim alınamamıştır. İnsanlığın vicdanı kazanmış, dünya kamuoyu bu saldırılara karşı giderek daha güçlü bir sesle tepki göstermeye başlamıştır.

Uzun yıllar "mazlum Yahudi" imajı üzerinden dünya kamuoyunu etkileyen israil, bu süreçte gerçek “zalim yahudi” yüzünü gözler önüne sermiştir. Artık dünya, kimlerin mazlum, kimlerin zalim olduğunu daha net bir şekilde görmektedir.

Savaşın bedeli her zaman ağırdır. Hele ki adaletsiz bir savaş, yalnızca yıkım değil, kuşaklar boyu sürecek travmalar da bırakır. Gazze halkı, iki yıl boyunca tarif edilemez acılar yaşadı. Şimdi yapılması gereken, sadece bir dayanışma söylemi değil, kalıcı ve onarıcı adımların atılmasıdır.

Tüm vicdanlı insanlar ve özellikle sorumluluk sahibi liderler acilen hukuki ve insani tedbirler almalı, Gazze’nin yeniden imarı için uluslararası seferberlik başlatmalıdır. Gazze’nin yeniden inşası için acil çözümler üretmeli, Gazze halkının insan onuruna yaraşır bir yaşam sürebilmesi için kalıcı destek mekanizmaları kurmalıdır. Bu destek, sadece bir vicdan borcu değil, aynı zamanda insanlığın geleceği adına verilmesi gereken bir sınavdır.

Bugün artık daha fazla sessiz kalmak mümkün değildir. Tüm dünya, Gazze’nin yaralarını sarmak, adaleti ve barışı tesis etmek için harekete geçmelidir.

Zira unutulmamalıdır, Gazze yalnız değildir, dünyanın özgür ve korkusuz yürekleri Gazze ile birlikte atmaktadır. Bu korkunç ve dengesiz savaşta siyonistler yenilmiş, direniş ve vicdan kazanmıştır.