Bir şehir düşünün Dicle nehri yanı başında geçiyor, topraklarının bir kısmı Fırat nehrine komşu… yeri kazısan su fışkırıyor.

Bu şehirde su sorunu olur mu? Olmaz dediğinizi duyar gibiyim. Bende olmaz diye düşünmek isterdim… ama maalesef oluyor muş?

Diyarbakır gibi metropol bir şehirde su sorununu olduğunu basında okuyunca hayretler içinde kaldım… kendi kendime şunu söyledim yahu burası su kıtlığının yaşandığı Afrika mı?

Meseleyi biraz daha irdeledim… yaşanan sorunların bir kısmı doğal kaynakların kurumasından, diğer bir kısmı basiretsiz, vurdum duymaz, yöneticilerin beceriksizliğinden kaynaklandığını gördüm.

Diyarbakır’ın kırsal mahallelerinden tutunda şehir merkezinde bulunan rezidans ve sitelere kadar su sorunu yaşanıyor. Her hafta Diyarbakır’ın farklı mahallelerinde ve şehir merkezinde yaşanan su sorunlarına değineceğim.

Sorunlar konuşulmadan çözüme kavuşmaz… bizler sorunları konuştukça umarım söz konusu sorunlarda çözüme kavuşur.

Bir mahalle düşünün tam 30 yıldır suya hasret yaşıyor.

Diyarbakır Ergani’nin Alitaş Mahallesi sınırları içindeki Toytarlası (Zeynedik) Kümeevleri, yaklaşık 30 yıldır düzenli ve sağlıklı şebeke suyuna kavuşamıyor.

Mahalle Diyarbakır şehir merkezinden 54, Ergani ilçe merkezinden 65 kilometre uzaklıkta bir yerde. Kümeevleri sakinleri yerleşim tarihinden bu yana şebeke suyuna hasret kalmış.

Mahalle sakinleri su sorunlarının çözülmesi için başvurmadıkları resmi kurum kalmadı. Ancak bir türlü sorunları çözüme kavuşmadı.

Daha önceki yıllarda su ihtiyaçlarını binek hayvan sırtında taşıma yoluyla çevre mahallelerden tedarik ediyorlarmış. Zamanla çevreden temin ettikleri su kuyuları kurumuş.

Mahalleli su sorunlarının çözümü için başvurmadıkları resmi makam, kapısını çalmadıkları yetkili, dilekçe yazmadıkları merci kalmamış… ancak tüm girişimler sonuçsuz kalmış.

Yetkili merciler su sorunlarına çözüm getirmeyince mahalleli, ihtiyacı olan suyu sondaj kuyularından jenaratör kullanarak karşılamaya çalışmış. Sondajdan çektikleri suyu, traktör tankerlerine depolayıp köye ulaştırıyorlarmış.

Hem jeneratörün hem de traktörün yakıt parası mahalleliye büyük maliyet ve külfet oluyor. Mahallenin tabiriyle, “suya mazot faturası ödüyoruz”

Bu söz her şeyi özetliyor sanırım.

Afrika belgesellerinde suya kavuşmak için, insanların yaşadığı bin bir zahmeti, hemen yanı başımızda kendi halkımız ve insanımız yaşıyormuş… Mahalle sakinleri su çilesini çekmeye mecbur bırakılmış.

Hava koşulları ne olursa olsun, dört mevsim, on iki ay, 365 gün… yaz demeden, kış demeden, soğuk demeden sıcak demeden su çilesini tam 30 yıl çekmek bu revamı insanımıza.

Tek su kaynakları şu an mahallede bulunan bir kuyu. Bu kuyunun zaman zaman suyu bulanıklaşıyor. Mahalleli mecburiyetten çamurlu ve bulanık suyu içmek zorunda kalıyor.

Mahalle sakinleri, başta Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve belediyenin bünyesinde bulunan DİSKİ olmak üzere birçok kuruma müracaat etmiş. Ancak hiçbir netice alamamış. Mahalleli yıllardır devam eden su sorunlarının çözülmesi için yetkililere basın yolu ile de çağrıda bulunmuş, maalesef yine sorunları çözüme kavuşmamış.

Yazık gerçekten çok yazık. İnsanlarımız bu muameleyi hak etmiyor. Temiz suya kavuşmak insani bir hak, ancak gelin görün ki halkımız bu haktan mahrum bırakılıyor. Hem de yüzde yetmiş ile Belediye kazanmış DEM partinin marifetiyle mağdur ediliyorlar.

Su hayattır, medeniyettir, temizliktir, insanlıktır. Bu halka bir yudum temiz suyu çok görmeyin.