Çok eski tarihlerde insanlar mutlaka suyun olduğu yerlere göç ederek hayatlarını sürdürmüşlerdir. Yaşadığımız asırda suyun olduğu yerlere göç etmek belki tarihe karıştı… Kilometrelerce borular çekilir, su evlerimize kadar akar.

Sözde modern çağda yaşıyoruz…

Teknolojinin zirve yaptığı bu çağda maalesef insanlar suyu bulamadığı için köyünü, toprağını, evini yurdunu terk etmek zorunda kalıyor.

Diyarbakır gibi suyun bol olduğu bir memlekette böyle bir sorun yaşanıyor.

Lice ilçesine bağlı Gürbeyli Köyü, 11 yıldır içme suyu sorunu yaşıyor. Yıllardır DİSKİ’ye seslerini duyurmaya çalışan köylüler, sorun çözülmeyince çareyi köyden şehre göç etmekte buldu.

Dile kolay 11 yıl boyunca su sorunu ile birlikte bocalayarak yaşamak…

Bu sorunun çözüme kavuşması birinci derecede belediyenin sorumluluğunda. Ama gelin görün, belediyeler farklı bir dalganın içinde, saz ve caz ile kaynakları heba ediyor.

Gerek kayyum döneminde olsun gerek DEM’li belediyenin döneminde olsun fark etmez, kaynaklar yanlış yerlere kullanıldı.

Belediyenin kaynakları konserlere, yaz şenliklerine, etkinliklere, harama, günaha ve her türlü çirkefliğe heba ediliyor.

Birkaç sanatçının zenginliğine zenginlik katmak, toplumu ifsada sürüklemek için heba edilen kaynaklar halka hizmet olarak dönmüyor.

Netice ortada halk su bulamadığı için köyünü, toprağını, geçim kaynağını terk etmek zorunda kalıyor.

Diyarbakır’ın Lice İlçesi’ne bağlı 70 haneli, 238 nüfuslu Gürbeyli Köyü (Şêxan), 11 yıldır içme suyu için mücadele ediyor.

Köyde 70 su aboneliği bulunmasına rağmen yıllardır su sorunu yaşanıyor. İçme ve kullanma suyunu köyün tek kuyusu olan kaynaktan karşılayan köy sakinleri, yaz aylarında su kaynağının debisi düştüğünden susuzlukla karşı karşıya kalıyor.

Gürbeyli köyü sakinleri, 2018 yılında resmi dilekçeler ile durumu DİSKİ’ye bildirmişler.

DİSKİ tarafından köylülere, ‘aboneliklerinizi yapın, sayaçlarınızı takalım. Biz size ilave olarak ek bir su getireceğiz’ denilmiş.

Köylülerde aboneliklerini yaptırmış, sayaçlarını taktırmış… ama gelin görün yıllardır bir damla su dahi köylülere akıtılmamış…

Köylüler yıllardır hizmet alamamış… İşin daha tuhaf yönü ise köylülerin; “DİSKİ’den herhangi bir su hizmeti almadığımız halde biz DİSKİ’ye su ücreti ödüyoruz.” İddiaları deprem etkisi oldu.

Bu ne biçim iş hem hizmet alma hem de ücret öde…

Köydeki kuyu suyu köylülere yetmiyor…. Yaz ayı gelince kuyu kuruyor.

Yine köylülerin tabiri ile; “Yetkililer gelip durumumuzu görüyor ve şaşkınlık içinde dönüp bize ‘siz nasıl bu su ile yetiniyorsunuz?’ diyorlar, ancak sorunumuza da hiçbir çözüm getirmiyorlar.

Anlaşılan gelen yetkililer her kimse, köylülerin gazını alıp, sorunlarını çözmemek üzere oradan ayrılıyorlar.

Yerel yönetim ve belediye, susuz kalan köylülerin sorununu çözmüyor, LGBT, sapkınlık ve ailesiz bir toplum inşa etmek için saz ve cazla gününü geçiriyor olabilir. Onların zihniyeti bu.

Peki merkezi yönetim ne yapıyor.

Tarımsal ve kırsal kalkınma programı çerçevesinde dahi olsa merkezi yönetimin bu sorunu çözmek için taşın altına elini bırakması gerekmiyor mu?

Diyarbakır’da kırsal alanda insanımızın geçim kaynağı hayvancılık ve tarım olduğu malumunuz. Ama gelin görün, hayvancılık ve tarımın gerilemesine yine yeterli alt yapının oluşturulmamasından kaynaklandığını görüyoruz.

Köylü suyu bulamazsa tarlasını süremeyecek, hayvanını besleyemeyecek… Vaziyet böyle olunca köylüler köyünü, toprağını terk edip şehre göç etmek zorunda kalacak.

Ondan sonra başlıyoruz dizimizi dövünmeye tarım ve hayvancılık iflas etti diyoruz. On yıllarca biriken bu türden sorunlar çözülmezse tabi ki tarım da hayvancılık da iflas edecek.

Belediyenin kaynakları, tüyü bitmemiş yetimin malı gibi korunması gerekiyor. Söylemde DEM baş propagandaları yapılır, iş icraata gelince halkımızın, insanımızın temel sorunlarına çözüm getirmek bir yana dursun, kör, sağır ve dilsiz kalınıyor.

Revamı bu halka yapılanlar. Halkımız böyle bir muameleyi hak etmiyor.