Hz. Süleyman Cami, Diyarbakır'ın fethinin sembolü ve nişanı olarak görülmeyi hak ediyor. Cami mimarisinin mütevaziliği, surların mimari yapısıyla bir ahenk içinde olması fethin ne kadar Diyarbakır’a yakıştığını gösteriyor.
Diyarbakır'ın İslam'la tanıştığı, fethin ilk kapılarının açıldığı yer olması ayrıca insana büyük bir huzur ve mutluluk veriyor.
Diyarbakır fethinin bin 386'ncı yıl dönümünde Hz. Süleyman Cami yerleşkesine bir yolculuk yapalım… İslam'ın meşhur komutanlarından Hz. Halid'in oğlu Hz. Süleyman'ın fetih esnasında şehid olması münasebetiyle camiye bu isim verilmiş.
Hz. Süleyman’la birlikte şehid olan 27 sahabenin meşhedleri caminin bitişiğinde bulunuyor. 13 sahabe ise surların farklı yerlerinde şehit olmuş.
Diyarbakır’ın fethi ile birlikte birçok sahabe Diyarbakır’ın ihyası için aileleri ile birlikte şehre yerleşti. Şehid 40 sahabenin dışında ayrıca 500 sahabenin kabri Mardin Kapı Mezarlığında olduğu düşünülüyor.
Hz. Süleyman Caminin meşhedinde bulunan sahabeler, yılın on iki ayı ziyaretçi akınına uğruyor. Cami bizleri sahabe iklimiyle buluşturuyor. Sahabeler yöre halkı ve ziyaretçiler tarafından saygı ve hürmetle anılıyor.
Şehid sahabenin manevi atmosferi bizleri fethin olduğu yıllara götürüyor. Diyarbakır fethinin olduğu zamana doğru bir yolculuk yapalım…
Diyarbakır, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in vefatından yaklaşık 7 yıl sonra 639 yılında İslam'la tanıştı.
Halife Hz. Ömer Kuzey Mezopotamya bölgesinin fetih işini İyas Bin Ganm’a verdi. İyas 8 bin kişilik bir orduyla harekete geçti… Bu mübarek fetih ordusunda bin kadar sahabe de vardı.
Diyarbakır’ın fethi bizlere Mekke’nin fethini anımsatıyor. Mekke’nin fethinde tüm insanların can, mal ve namusları emniyet altına alındığı gibi Diyarbakır’ın fethinde de can, mal, namus ve tüm insani değerler emniyet ve teminat altına alınmıştı.
İslam orduları kan akmadan ve halka bir zarar gelmeden fethi gerçekleştirmek için tam beş ay boyunca kuşatmayı sürdürdü.
Fetih ordusu Sur içine girebilecekleri bir yolu arıyordu. Çatışma olmadan fethi gerçekleştirmek istiyordu. Bunun için çok büyük bir sabır ve metanetle uygun zaman ve zemini kolluyordu.
İslam Ordusu şimdiki Üniversite Camii’nin bulunduğu alana karargah kurmuştu.
İyaz bin Ganm Mardin Kapıyı, Said bin Zeyd Urfa Kapıyı, Muaz bin Cebel Dağ Kapıyı ve Halid bin Velid de Yeni Kapıyı kuşattı.
Beş ay boyunca Halid Bin Velid her gün surda bir gedik bulmak için keşifler yapıyordu, ama sonuç alamamıştı.
Diyarbakır fethinin gerçekleşmesine vesile olan meşhur olayın nasıl geliştiğini hep birlikte gözümüzün önünde canlandıralım.
Aylardan Ramazan ayı…
Halid bin Velid'in Human adında bir kölesi vardı. Bu köle her gün arpa unundan yapılma birkaç ekmeği iftar için Halid bin Velid’in çadırına bırakıyordu. İki-üç gün ekmek bulmayan Halid bin Velid, Human’ı çadırına çağırdı.
"Azık mı tükendi nedir iki-üç gündür ekmek yok diye” sordu.
Human her gün ekmeği bıraktığını söyler.
Bu ekmeğin kim ve kimler tarafından götürüldüğünü merak eden Human, her zamanki gibi yine ekmeği aynı yere bırakır ve gözetlemeye başlar.
Bir de ne görsün bir köpek ekmeği kaptığı gibi surlara doğru gidiyor. Human çok heyecanlı bir şekilde köpeği takip eder. Köpeğin kale duvarı dibindeki bir sel çukuru yolundan içeri girdiğini tespit eder. Bunu hemen koşup efendisi Halid bin Velid’e haber verir. Buradan şehre girebileceklerini söyler.
Bu meşhur gelişme tam beş aydır, geciken fethin kapılarını aralamaya vesile olmuştu.
Bunun üzerine Halid bin Velid, mahiyetindekilere "benimle beraber içeri girecek yüz kişi isterim" dedi. Halid bin Velid, yüz kişi ile beraber doğruca Iyaz bin Ganm’in yanına gidip durumu bildirince İslam orduları fetih için derhal harekete geçti.
Halid bin Velid gece yarısı yüz kişiyi alıp su yoluna gitti. Doğruca şehrin orta yerine varan öncü birlikler orada yüksek sesle tekbir getirmeye başladı ve surun kapıları fethe açıldı.
Bizans Hükümdarı Melike Meryem, İslam askerlerinin şehre girdiğini öğrenince kıymetli eşyalarını ve mahiyetini alıp kendi sarayında bulunan gizli yolla Ermen kapısından taşraya çıkıp Rum diyarına kaçtı.
Fetih ile birlikte Diyarbakır, İslam'ın nuru ile nurlanmıştı. Halkın silahları toplatıldı, kendilerine iyi muamele edildi. Halk İslam dinini kabul etmesi için zorlanmadı. Buna rağmen Halk kendi isteğiyle Müslüman oldu.
Büyük davalar büyük bedeller ister… büyük bedellerden dolayı Hz. Süleyman Caminin manevi atmosferi insanı sürekli cezbediyor.