Kürt halkında biri sonradan, son asırda peydahlanan diğeri Sahabe nesliyle başlayan iki temel unsur vardı. Dili geçmiş kullanıp 'vardı' dedim zira bu iki temel unsura önceki yazımızda değindiğimiz 'Barış Sürecinin' sonucu olarak 3'üncü bir unsur eklenecek diyebilirim.

Öncelikle, iki unsurdan biri elbette İslami Kürt kimliğidir. Diğeri Kürt soludur. Komünist veya Sosyalist artçı depremlerle fay hattı değişen kimi Kürtler, Kürt Solunu inşa edip temelleştirdiler. Dikkat ederseniz Kürt Milliyetçiliği demiyorum, Kürt Solu diyerek altını çiziyorum. Kürt Milliyetçiliği, bu halkın arasında İslam'dan başka bir yön olmadığı zaman diliminde bile Kürt aydınları ve Medrese Mollaları arasında entelektüel bir ivme kazanmıştı. Komünist/Sosyalist organ nakli ile Kürt bünyesine apare edilen Kürt Solu, Kürt Milliyetçiliğini Kürt aydınları ve müderrislerinden kaptı. Milliyetçi olduğu için değil, Kürt toprağında tohumu fideye dursun için Kürt Milliyetçisi tulumu giydi.

Bunlardan ayrı olarak şöyle bir iddiada bulunabiliriz; Barış Sürecinin sonrasında şimdiye kadar Kürt Solu ve İslami Kürtler ile birimize olan Kürtlere 3'üncü birim açılıyor: KÜRT SAĞI..!

Kürt Sağı derken; Türk Sağına monte olmuş, Kürt iken Türkî fikre adapte olmuş Kürtleri asla kastetmiyorum. Halis-Muhlis KÜRT SAĞI'ndan bahsediyorum. Sosyolojide Sebep-Neden ilişkisinde vakanın büyüklüğüne göre gebelik süresi 100 yıla kadar uzayabilir. Bir olay olur, olayın etkileri çok farklı sebeplere göreceli etkileri yıllar sonra kendini gösterir. Bu etkileri negatif veya pozitif de olabilir. İşte farazi olayın vukuuna "sosyal gebelik", etkilerinin vaki olmasına ise "sosyal doğum" deriz.

Barış Süreci olumlu bitip ve devam ederse yaşadığımız coğrafyada gebelik süreci başlamıştır demektir. Bu sürecin sonucunda umarım yanılırım, Nur Topu olmayacak bir Kürt Sağı doğacaktır.

Niye endişelendiğimi Türk Sağı ile mukayese ederek anlatmaya çalışayım;

Kürt Solunun aksine Türk Solu (Her ne kadar Komünizm ve Sosyalizmden intihalde bulunmuşsa da) Jön Türkler ile temeli atılmış, iflas edip binasını bitiremeyen müteahhit misali Jön Türkler iflas edince İttihatçı müteahhitlerce inşası tamamlanmış, Atatürk ile mimarisi yapılmış bir evre izler.

Zorlarsak Atatürk'ün yakın arkadaşlarından bazılarına dayandırabileceğimiz (Feyzi Çakmak gibi) zorlamazsak Adnan Menderes'e patentini vereceğimiz Türk Sağı'ndan önce sahada Türk İslamcıları ile Türk Solu vardı. Türk Sağı, sağmal anlamda oluşmamıştı.

Sağ aslında melezdir. İslam beldelerindeki Sağ her zaman İslam'dan sentezlenmiş, etki alanını çoğalttıkça İslami tribünlerden taraftar toplamıştır. Türk Sağı dallanıp budaklandıkça İslami Türklüğe alan daraltmıştır.

Sol'un temsil ettiği Kabil duruşuna tepkilenen Tevhidi duruşu Sağ, Habil'den çalıp 'Muhafazakârlık' denen garip bir isimlendirmeyle sulandırmıştır. Bunu Türk İslamcılığında maalesef gördük. Türk Müslümanlığından, Laiklik ile barışık bir muhafazakârlığa dereke edilen süreç Türk Sağ'ının maharetidir. Oysa Türk Solu camileri kapatıp, Kur'an'ı yasakladığında vb. icraatlarında Türkleri ölümüne sarıktan, idam sehpasında Arapça Ezan'dan vazgeçiremeyenlerin yapamadığını Türk Sağı yapmıştır.

Barış Sürecinde 'operasyonel bir strateji' diyemesem de yemin içip ispat edemesem de bu sürecin gebelik sonunda KÜRT SAĞI doğacaktır. Kürt Solu, Kürt Müslümanları derken 3'üncü unsur Kürt Sağı olacaktır.

Yukarıda kısaca Türk Sağı'ndan örneklemeler ile anlatmaya çalıştığım, İslamcılıktan rol kapıp Tevhidi refleksi minder dışına çekecek SAĞ FRAKSİYON Kandil'in gölgesinden de çalacaktır elbet.

Sağ için melez dedim ya; Melez ırklarda nasıl genetik ve biyolojik değişiklikler olursa İdeolojik melezlerde de fikri ve karakteristik değişimler kaçınılmazdır, Orta Asya'dan gelen Türkler nasıl ki Çekik Gözlü olmaktan çıkarak biyolojik ve fizyolojik bir değişim yaşadı, Sağ melezlenme ile (her İslam halkı için geçerlidir) halklar da genetik değişime uğrar. Biyolojik melezlenme ayıp ve utanç duyulacak bir şey değildir. Ancak sosyolojik melezlenme hep İslami mücadeleyi akamete uğratmıştır.

Selam ve Dua ile