Sadece Türkiye’nin değil, dünya tarihinin de en kadim şehirlerinden biri. Taşın dile geldiği, her köşesi ayrı bir hikâye anlatan, yaşayan bir açık hava müzesi... Bir kent düşünün ki, surlarında çağların yankısı, sokaklarında uygarlıkların izleri var. Ve ne yazık ki, bu kadim şehir bugün hak ettiği değeri göremiyor. Yerel yönetimlerden, merkezi hükümete, sivil toplumdan bireylere kadar herkesin bu şehirle ilgili bir sorumluluğu var. Ama görünen o ki, bu sorumluluklar layıkıyla yerine getirilmiyor.

Vekil Seçilmiyor, Atanıyor… Diyarbakır’da tam 12 milletvekili bulunuyor. Fakat sokakta rastgele bir vatandaşa sorsanız, bu 12 ismin yarısını bile sayabilecek insan bulmak zor. Çünkü bu insanlar halkın içinden gelmiyor, halkın iradesiyle belirlenmiyor. Ne temayül yoklamaları sağlıklı yapılıyor ne de halkın talepleri bu süreçlere yansıyor. Seçim değil, adeta atama yapılıyor.

Hal böyle olunca da atanan kişiler, adanmışlık duygusundan yoksun oluyor. Şehri sahiplenmiyor, sorunlarına eğilmiyor, çözüm üretmiyorlar. Bu durum sadece Diyarbakır’a özgü değil elbette ama bu kentteki etkileri çok daha derin.

Çözülemeyen Sorunlar, Bekleyen Projeler… Bugün Diyarbakır’da vatandaşın yakından bildiği, ama bir türlü çözülemeyen birçok sorun var. Şehir hastanesi yıllardır sürüncemede kaldı. Uluslararası havalimanı hâlâ yapılmadı. Sur içindeki restorasyon çalışmaları yarım kaldı. Kent içi raylı sistem bir türlü hayata geçirilemedi. Trafik her geçen gün daha da içinden çıkılmaz hale geliyor. Kaldırımlar işgal altında, yayalar sokakta yürüyemiyor. Suriçi, çukur olaylarından sonra adeta kaderine terk edildi. Hevsel Bahçeleri, UNESCO’nun himayesinde olmasına rağmen korunamıyor; uyuşturucu ekim alanına dönüşen yerler dahi mevcut. Lojistik yollar, sanayi gelişimi için yetersiz...

Bu listeyi uzatmak mümkün. Ama mesele sadece fizikî projeler değil; mesele, Diyarbakır’ın özüne ve ruhuna dokunabilmek.

Diyarbakır'a Hizmet, Her Şeyin Üzerinde Olmalı… Bu kentin insanı artık şunu çok iyi biliyor… Siyasi görüşü ne olursa olsun, Diyarbakır’a gerçekten hizmet edecek, bu şehri temsil edecek, değerine değer katacak kişileri meclise göndermek zorundayız. Yıllardır süregelen politik tercihlerin Diyarbakır’a ne kazandırdığı ortada. Eğer kazanım olsaydı, bu kent hâlâ bu durumda olmazdı.

Halkın değerlerini, hassasiyetlerini, önceliklerini ve duyarlılığını görmezden gelerek, halka rağmen halkın inancı ve örfüyle asla bağdaşmayan LGBT-İ ve benzeri sapkın birtakım girişimleri Amed şehrine yapılmış büyük bir saygısızlık olarak görüyoruz. Bu sapkınlık ve ahlaki çürümüşlük, topluma dayatılmaya çalışılan ideolojik bir projedir. Amed halkı, bu tür yozlaşmayı kesinlikle kabul etmeyecektir. Bunlara destek vermek yerine, Amed halkının hassasiyetleri dikkate alınarak şehrin gelişimi ve kalkınmasına yönelik projelerin geliştirilmesi gerekmektedir. Diyarbakır’ın asıl meselesi ve sorunu bu tür işler değildir ve olmamalıdır.

Yüzyıllardır Amed halkının kültüründe, yaşantısında ve ailevi değerlerinde yeri olmayan bu tür planlar asla karşılık bulmayacaktır. Aile kurumunun öneminin daha da arttığı bu dönemde, ailenin korunması ve güçlendirilmesi elzem hale gelmişken, bu tür planlı ve sinsi faaliyetlere karşı durmak en büyük vazifemiz olmalıdır. “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun...” (Tahrim Suresi)

Siyasi Rant Değil, Ortak İrade Gerek… Halka hizmet, Hakk’a hizmet anlayışıyla hareket etmek zorundayız. Bu ilkeye sadık kalındığında, siyasi kimlikler bir engel olmaktan çıkmalı, hatta geri planda kalmalıdır. Hizmet üretmek için siyaset değil, samimiyet gereklidir.

Bununla birlikte, şehirlerin kalkınmasında en etkin rolü bazen siyasi partiler değil, sivil toplum kuruluşları (STK’lar) oynar. Çünkü STK’lar, siyasi çıkar ya da kişisel hesaplardan çok uzakta durarak, doğrudan halkın beklentilerine odaklanabilirler. Hizmete odaklanmış, çözüm odaklı bu yapılar Diyarbakır için çok değerli bir potansiyele sahiptir.

Birlikte Başarabiliriz… Bugün Diyarbakır halkı, siyasetçilerin bu şehir için bir şey yapmadığını yüksek sesle sorgular hale gelmiştir. Bu sorgulama süreci, eğer doğru yönlendirilirse Diyarbakır’ın daha yaşanabilir, daha değer gören bir şehir haline gelmesinin önünü açabilir.

Yakın şehirlerde ya da ülkenin farklı bölgelerinde, siyasilerin iradesiyle büyük kalkınma hamlelerine imza atıldığını görüyoruz.

Sanayi, üretim, turizm, ulaşım, eğitim ve sağlık yatırımları ile o şehirler seviye atladı.
Peki neden Diyarbakır da böyle olmasın?

Burada görev sadece milletvekillerine düşmüyor. Valilik, belediyeler, üniversiteler, milli eğitim müdürlükleri, STK’lar ve özel sektör, güçlü bir iş birliği ve koordinasyon içerisinde çalışarak, Diyarbakır’ın çözüm bekleyen sorunlarına karşı sürdürülebilir ve kalıcı projeler geliştirmelidir.

Diyarbakır Cesur Yürekler Bekliyor…Diyarbakır çok değerli bir şehir. Bu değeri koruyacak, geliştirecek ve yeni nesillere aktaracak cesur, kararlı, adanmış yürekler bekliyor. Sözde değil, özde Diyarbakırlı olan, bu şehri hisseden, bilen ve seven insanlar... Diyarbakır’ın buna ihtiyacı var.

Kıymetli hemşerilerim, siyasi görüşünüz ne olursa olsun, Diyarbakır’ı temsil edecek kişileri özenle seçin. Gerçek vekiller, halkı temsil eder. Gerçek liderler, halkının değerlerine sırt çevirmez. Gelin, bu güzel kente hak ettiği değeri birlikte verelim. Bu şehir bizim, bu sorumluluk hepimizin.

“Diyarbakır, geçmişin aynası, geleceğin emanetidir.”

Sağlıcakla kalın...