Bir savaş gördük...
Sadece tankları, füzeleri, uçakları değil…
Yer altını delip patlayan bombaları,
Gökyüzünde gökkuşağı gibi içimizi ısıtan füzeleri,
Hedef gözetmeyen, uçaktan atılan bombaları gördük.
Limanları, hastaneleri, karargâhları yok eden karanlık bir çağ yaşadık.
Bir savaş gördük...
İstihbarat masalarında alınan kirli kararları,
Kendi çıkarı için tüm insanlığı ateşe atan yöneticileri…
Nükleer silahı yalnızca kendine hak görenleri,
Arz-ı Mev’ud hezeyanı ile hareket edenleri…
Başkalarının silahını tehdit sayan ikiyüzlüleri,
Kendilerinden başkasını köle gibi görenleri gördük.
Zalimle mazlumun yer değiştirdiğini,
Haklının susturulduğunu,
Haksızın alkışlandığını…
Korkak ve hain İslam beldelerinin liderlerinin korkuyla diz çöktüğünü,
Koltuklarına sıkı sıkıya sarılıp hakikati ve halklarını unuttuğunu gördük.
Bir savaş gördük...
Uluslararası hukuku çiğneyenleri,
“Ben hukukun üstündeyim” diyenleri…
Halkı değil, menfaatleri koruyanları…
Yasaları delip adaleti yok edenleri…
Ve… dünyada “süper güç” diye bilinen ülkelerin suspus olduklarını gördük.
Bir savaş gördük...
Ülkesini terk edenleri,
Sığınaklarda toplantılar yapanları,
Korkudan gözlerini kapatanları…
Ama bir de…
Meydanlara inip “Ben buradayım!” diyen korkusuzları gördük.
Gözünü kırpmadan suikast düzenleyenleri gördük,
Devlet büyüklerini sokakta vuranları…
İnsan haklarını, egemenliği, hukuku hiçe sayanları…
Zor durumda kalınca ağababalarını çağıran sözde liderleri,
İnsan haklarından dem vuran liderlerin ‘pis işlerini’ başkalarına yaptırdıklarını gördük,
‘Pis işleri’ yapmada şeref yoksunu liderleri gördük,
Ambulansları, hastaneleri, çocukları bombalayanları gördük,
Bir savaş gördük...
Yıllardır ambargo altında ezilen bir halkı,
Dünya sırtını dönerken yalnızca bir ülkenin el uzattığını…
Gazze’ye yardım taşıyan tek gemiyi…
Savaşta bile insanlığını kaybetmeyeni gördük.
Ama aynı zamanda...
Savaş başlayınca ülkesinden kaçanları,
Demir kubbeye güvenenleri,
O demir kubbeyi delen mühendisleri…
Kadınları, bebekleri hedef alanları…
TV kanallarını, haber alma özgürlüğünü bombalayanları…
Füzeler karşısında çaresiz kalanları…
Ve hâlâ meydanlarda,
Bayrağını yere düşürmeyen bir halkı gördük.
Üzerine bomba yağarken bile susmayan bir halkı…
Savaşlarda bile ezanın kutsal gücünü gördük,
Uçaklar gökyüzünde insanları bombalarken, caddelerde keman resitali sunanları gördük…
Bir savaş gördük…
Ama sadece bir savaş değildi gördüğümüz…
Ve artık biliyoruz:
Bu dünya, sadece silahı olanın değil…
İnancı, sabrı ve direnci olanındır.
Çünkü bu dünya,
Zulme boyun eğenlerin değil…
Direnenlerin,
Sabredenlerin,
Ve umudu terk etmeyenlerin dünyası olacak.
Uhud savaşı sonrasını yaşamak gibi,
Ve gördük ki …
Hz. Hüseyin’in buyurduğu gibi,
Hayat ; İman ve direniştir.