Orta Doğu, her zamanki gibi Amerika'nın kışkırtıcılığı ve İsrail'in tetikçiliğiyle kan gölüne dönmeye devam ediyor.
Şu gerçek iyi bilinmelidir: İran'a saldıran Amerika’dır, Orta Doğu’yu karıştıran Amerika’dır, tüm bölgeyi istikrarsız hale getirmeye çalışan da Amerika’dır. Temel amaçları, Orta Doğu'yu tamamen Amerika'ya uşak, İsrail'e ise köle yapma projeleridir.
Amerika ve İsrail, Orta Doğu'yu tamamen kendilerine bağlı hareket eden ülkeler görmek istiyorlar. Saldırganlıkları ve soykırımları, bu ülkeleri işgalleri neticesinde kayıtsız şartsız kendilerine itaat eden sömürgeye dayalı birer bölge valiliği yapmak istemelerinin bir sonucudur.
Peki, biz bu durum karşısında nasıl bir tavır takınmalıyız? Bu sorular sıkça gündeme geliyor. Öncelikle bilinmelidir ki zalim olan, zulüm yapan Amerika ve İsrail'dir. En yakın örneği Gazze’de yaptığı soykırım değil mi?
Mezhepsel ve ideolojik bakış açılarını ön plana çıkarmak, tartışmaların odağında bunları konuşmak zaman kaybıdır. Mezhepsel bir bakış açısı, İsrail'in zulmüne dolaylı olarak destek vermek anlamına gelebilir. Zira Amerika ve İsrail’in işlediği zulmün ortada olduğu bir ortamda, meseleye farklı açılardan bakmak, İsrail'e dolaylı olarak arka çıkmak olur.
Amerika, bu işin altyapısını Orta Doğu'ya yaptığı ziyaretlerle hazırlamıştır. Arap ülkelerini sessiz kalmaları konusunda uyarmış, çoğu da kendi saltanatlarını koruma adına bu uyarılara kulak vermiştir. Arap yönetimleri, kendi iradeleriyle hareket edemedikleri gibi, Amerika'nın desteğiyle koltuklarını koruma çabası içerisindedirler.
Burada yapmamız gereken, Amerika ve İsrail’in Orta Doğu’yu kan gölüne çevirmesi karşısında, net bir tavır alıp bu zulme karşı durmamızdır.
İsrail’in saldırmadığı ülkelere baktığımızda insan onuruna yakışmayacak şekilde kendi halkına faydası olmayan liderleridir.
İsrail’in saldırdığı ülkelere baktığımızda ise kendi özgür iradeleri ile yaşamak isteyen halklar ve liderleri görürüz.
Tüm insanları kendisine köle gören İsrail, İran’a saldırmak ile yetinmeyecek kendisine itaat etmeyen tüm ülkelere saldırmaya şeytan Amerika desteğiyle devam edecektir.
İsrail Gazze’ye saldırdıktan sonra Lübnan’a, Yemen’e, Suriye’ye ve en son İran ile beraber beş ülkeye saldırdı. Bölgesel işgalcilik ve yayılmacı politikalarına devam eden İsrail, İran ile de yetinmeyecek. Arzı Mev’ud projelerinden dolayı bölgemizi kan gölüne çevirmek ve işgallerini genişletmek için her türlü yola baş vuracaktır. İsrail, bölge ülkeleri için büyük bir tehdit olup, dolayısı ile saldırganlığına devam edeceği görünüyor.
Türkiye gibi ülkelerin de bu durumu büyük bir çerçevede görüp meseleye yaklaşımını gözden geçirmesi gerekmektedir. İsrail'in "Arz-ı Mev'ud" adı altında yürüttüğü projeler hâlâ gündemlerindedir ve bu projeleri gerçekleştirmek için her yolu mübah görmekte, bunu kendilerine hak olarak kabul etmektedirler. İsrail işgalci, talancı, katliamcı politikalarını gerçekleştirmek için Amerika'nın desteğiyle Orta Doğu'nun çeşitli ülkelerine saldırmaya devam edecektir.
İsrail saldırganlık için gösterdiği cesareti Amerika’dan aldığı kadar satılmış Suudi Krallığı, BAE, Ürdün, Katar gibi ülke yöneticilerinden de almaktalar. Bu ülkelerin sözde yöneticileri koltuk sevdası için hem kendi halklarını hem de dini duygularını üç kuruşluk dünya menfaati için zalim Amerika’ya ve “İT”rail’e peşkeş çektiriyorlar.
Ama bu zulmün bu şekilde devam etmeyeceğini, sıranın bir gün kendilerine de geleceğini görmüyorlar. Fakat o gün çok uzakta değil belki yarın belki de yarından da yakın olacaktır.
Zulüm payidar olmaz…