Toplumların varlığını ayakta tutan en temel unsur ailedir. Aile yoksa kimlik yoktur, kültür yoktur, inanç yoktur. Kürt toplumu da yüzyıllar boyunca, güçlü aile bağları sayesinde kimliğini, değerlerini ve kültürünü koruyabildi. Ancak bugün gelinen noktada, bu en sağlam kale sarsılmış durumda.
Marks, komünal toplumunun hakimiyetinde proletarya diktatörlüğünden sonraki aşamanın anarşist topluma geçiş olacağını öne sürdü. Marks’ın bu tezinin çürüdüğünü itiraf eden ve karşı çıkan Post-Marksistler, komünal toplum ve proletarya söyleminden vaz geçip, Marks’ın ailesiz toplum tezinin ana akım ideolojileri olduklarına karar verdiler. Ailesiz topluma ulaşmak için LGBT sapkınlığı komünist ideolojinin yüzyılımızın ana hedefi oldu. Bu hedefe ulaşmak için PKK ve DEM parti, işçi sınıfı gibi söylemlerden uzak durup, ailesiz toplum ve LGBT söylemini her aşamada dile getiriyorlar.
Marks’ın sapkın öğretilerine göre aile çökerse devlet çöker, devlet çökerse düzensiz, kuralsız, hesapsız, sınırsız, kitapsız, imansız, ahlaksız ve tüm hayvani güdülerini yerine getirecek anarşist toplum meydana gelecek. Bu sapkın hedefleri kendine rehber edinen PKK ve uzantısı DEM parti, ilk önce işe aileden başladılar. Bunun için LGBT propagandası yaparak aile kurumunu işlevsizleştirmek istediler. Bu bağlamda PKK ve DEM parti yönetim kadrosu, ailenin devletten sonra en yobaz, en ilkel ve en gerici kurum olduğu söylemini meşrulaştırmaya çalıştılar. PKK ve uzantısı DEM parti, devletsiz toplum ve LGBT propagandası yaparak aile kurumuna suikast düzenlediler.
Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar CHP, Kürt toplumunun asli kimliğini yok etmeyi başaramadı. Ancak CHP’nin Kürt versiyonu olarak sahneye çıkan PKK ve onun siyasal uzantısı DEM Parti, elli yıl gibi kısa bir sürede Kürt toplumunu kendi kimliğinden kopardı. Daha da acısı, bunu yaparken aile kurumunu hedef aldı. Çünkü biliyorlardı ki komünist ideolojinin toplumsal kabulü için ilk önce aile kurumunun yok edilmesi gerekiyordu. Bundan olsa gerek her platformda aile kurumunu hedef aldılar.
Daha acı olan bir konu ise görece muhafazakar ve İslami söylemleriyle öne çıkan AK partinin LGBT faaliyetlerini serbest etmesi söz konusu Marksist ideolojinin hamallığını yapan PKK, DEM parti ve diğer sosyalist ve komünist parti ve derneklerin önünü açtı. AK parti adeta altın tepside ve her türlü yasal zemini PKK, DEM parti ve diğer sol kesimin çalışmalarına hem zemin hazırladı hem de aile kurumunun büyük bir darbe almasına neden oldu
Bugün aileler, çocuklarına yetememenin acısını yaşıyor. Anne babalar, evlatlarının ellerinden kayıp gidişini seyrediyor. Bir zamanlar haya abidesi olan annelerin, babaların evlatları; şimdi teşhir kültürünün, tüketim çılgınlığının ve seküler dayatmaların kurbanı olmuş durumda. Diyarbakır başta olmak üzere birçok doğu ilinde dolaştığınızda, sahil kentlerinde bile görülmeyecek manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Çıplaklık, teşhir, ahlaki çöküş ve kültürel yozlaşma…
Kürt toplumu, gelenekten gelen aile bağlarıyla ayakta duran bir halktı. Büyüklerini sayan, küçüklerine şefkat gösteren, giyim kuşamında ölçülü, değerlerinde istikrarlı bir toplumdu. Ancak bugün, hangi ara bu hâle geldiğimizi soruyoruz. Birkaç on yıl içinde, “haya” kelimesini bile unutur hâle geldik. Annelerimizin utandığı, babalarımızın rahatsız olduğu şeyler artık normal kabul ediliyor. Üstelik babaların, annelerin gözleri önünde. Bir genç kızın yarı çıplak hâlde uluorta gezmesi, dünün toplumu için bir felaket iken bugün sıradan bir manzara hâline gelmiş.
Bu büyük dönüşümün arkasında DEM Parti’nin ideolojik, seküler, sosyalist ve komünist zihniyeti vardır. Bu zihniyet, doğuda Kürtçülük, batıda solculuk adı altında aile yapısını çökertmeye dönük bir proje yürüttü. Ve ne yazık ki bunda başarılı oldular. Bugün Kürtlerin kimlik krizine düşmesinin, manevi değerlerini yitirmesinin, batıcı zihniyete kurban edilmesinin en büyük sebebi işte bu projedir.