Gün yok ki gazete manşetlerinde cinnet, cinayet, aile faciaları, kumar, uyuşturucu ve alkolden kaynaklı vakalar vuku bulmasın.

Bu tür toplumu çökerten haberleri artık sadece İstanbul gibi mega kentlerde duymuyoruz. Görece daha muhafazakar olan Anadolu illerinde de maalesef duyar olduk.

Son birkaç yıldır doğu illerinde toplumsal çöküşün habercisi olan ahlaki yozlaşma başını almış gidiyor. Her türlü çirkeflik bir ahtapot gibi sarmış memleketimin insanını.

Özelikle birçok medeniyete beşiklik etmiş Diyarbakır gibi kadim bir memleket artık maneviyatla anılmaz oldu. Tarihin hiç bir döneminde bu memleket bu kadar kültürel ve manevi yozlaşmaya maruz kalmamıştı.

Kültürel ve manevi yozlaşmaya maruz kalan memleketimin insanının hali içler acısı.

Aileler çocuklarına yetemiyor. Aileler gün geçtikçe çözülüyor. Boşanma vakaları almış başını gidiyor. Uyuşturucu kullanım yaşı neredeyse ilkokul yaşlarına kadar indi. İnternete bağımlı olan gençlik öz değerlerinden koptukça kopuyor. Aile bağları neredeyse kalmadı. Artık bayram, seyran, düğün-dernek, taziyelerde bile aileler neredeyse birbirini sormaz oldu.

Sahi biz bu ara ne oldu da bu hallere geldik. Hiç sorguladık mı?

Diyarbakır gibi aile bağlarının güçlü olduğu bir memlekette hangi nedenlerden dolayı bu çözülmeler meydana geldi.

Geçenlerde basına düşen bir haber ile şok olduk.

Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde üvey bir ağabey, yaşları 3 ile 10 arasında değişen 4 üvey kardeşine eziyet edip, hayvan dışkısı yedirdiği haberlerini işittiğimizde adeta sarsıldık. Böyle bir şey olamaz, her yerde olur, ama Diyarbakır’da bu olamaz deyip, inanmak istemedik.

Basından geçen iddialara göre, Çınar ilçesinde Suriye uyruklu kadın, ismi açıklanmayan bir kişi ile bundan yıllar önce evlendi. Bu evlilikte 4 çocuğu olan kadın, baskı gördüğü gerekçesiyle evi terk edip Hatay'a gitti. Kadın, çocuklarını yanına alamadı. İddiaya göre evde kalan 3, 6, 7 ve 10 yaşındaki çocuklara baskı ve şiddet uygulanmaya başlandı. Çocuklara hayvan dışkısı yedirildiği ve bu anların video kaydına alınıp, anneye gönderildiği öne sürüldü.

İddialara göre görüntülerde; çocuklara eziyet eden kişinin, üvey ağabeyleri olduğu belirlendi. Görüntülere ulaşan yetkili merciler 4 çocuğu koruma altına aldı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kardeşlerine eziyet ettiği iddia edilen şüpheli şahıs gözaltına alındı.

Birkaç gün sonra herkes bu olayın yargı yönüne bakarak meselenin üstünü kapatacak. Bu meselenin yargı yolu ile çözüme kavuşması toplumsal vicdanı bir nebze olsa rahatlatabilir. Ancak bu ve buna benzer vakaların önüne geçecek manevi, sosyal, psikolojik, kültürel tedbirleri almazsak sürekli toplumsal vicdan yaralanmaya devam edecek.

Yaşanan her bir toplumsal olayı polisiye yöntemlerle çözmeye çalışmak, işin sadece maddi unsurlarına indirgemek yeterli olmayacaktır.

Yaşanan toplumsal vakalar, polisiye yöntemlerle çözülmeye çalışılırsa bu gidişle memleketin dört bir yanına tel örgülerle çit çekilirse hiç şaşırmayın.

Herkesin başına bir polis dikemeyeceğinize göre yetkili merciler toplumsal sorumluluk alacak manevi çözümler üretmelidir.

Maddi unsurların dışında meseleye manevi unsurları da katarak çözüm yollarına gitmemiz gerekiyor. Yaşanan toplumsal travmaların önüne geçmek için manevi yönden toplumsal bir ameliyata ihtiyaç olduğu orta yerde duruyor.

Bu konuda maalesef ciddi atılmış bir adım yok.

Toplumsal vakaların nedenlerine inmedikçe yaşanan sorunlara çözüm üretmekte tıkanıyoruz.

Toplumu kontrol eden kültürel değerler yozlaştıkça dizimizi dövünüyoruz. Kendi kendimize içerleniyoruz.

Kalpten dudaklara süzülen sözcüklerle sadece, ‘ne hallere geldik’ deyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyoruz. Hayıflanmakla ah-vah çekmekle toplumsal sorunlarımız çözüme kavuşmuyor. Yaşanan toplumsal anomali halini çözüme kavuşturacak fikirler üretmek zorundayız. Üretilen fikirlerin pratikte karşılığı olacak şekilde uygulamak mecburiyetindeyiz.

Bu konuda başta eğitim camiası, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, hukukçular, kamu denetçileri, sosyologlar, psikologlar, manevi önderler, akil insanlar, diyanet gibi manevi kurumlar sorunların çözümüne yönelik fikir ve fikirler üretmek zorundadır.

Toplumsal kodlarımıza ve kültürel değerlerimize nasıl dönebiliriz, sorunsalına çözüm üretmeden bu işin içinden sıyrılamayız.