Siyonist işgal rejimi, tarih boyunca kara savaşlarında bir başarı elde edememiştir. Sahada varlık gösteremeyince büyük ölçüde hava saldırılarıyla, kirli istihbarat oyunlarıyla, satılmış hainlerle suikast, sabotaj, yıkım, katliam ve tahribata yönelmiştir.
Orta Doğu’ya geldiği günden bu yana bölgede izlediği politika “Arz-ı Mev’ud” hezeyanı uğruna hareket ederek bu pervasız tutum ile sadece bölgeyi değil, küresel güvenliği de doğrudan tehdit etmektedir.
Biraz sitemkar! Yazacağım.
Son iki yıldır yaşananlar ortada. Gazze kan ağlıyor, Filistin halkı sistematik şekilde yok ediliyor. Tüm dünya bunu izliyor. Ama bazıları, ısrarla ve nedense sadece 7 Ekim üzerinde konuşuyor. “HAMAS hata yaptı”, “HAMAS oyuna geldi”, “Tuzaktı, kandırıldılar” gibi söylemlerle neredeyse işgalciyi aklamaya, direnişi yargılamaya çalışıyorlar. Peki sormak gerekiyor: Her gün sistematik biçimde öldürülen, kuşatılan, aç bırakılan bir halkın başka ne şansı vardı?
HAMAS, 7 Ekim’de bir cevap verdi. Bir direniş çağrısı yaptı. Çünkü Gazze halkı zaten her gün, grup-grup ve sessizce öldürülüyordu. Sözde “barış” ortamında çocuklar ölüyordu. Sessiz kalan dünya için, görünmeyen zulüm görünür kılındı. “Bu operasyonu yalnızca bir başlangıç gibi görmek ya olayları tarihsel bağlamından koparmaktır ya da bilinçli bir çarpıtma gayretidir.”
Bugün hâlâ bazı çevreler 7 Ekim'i tartışıyor, ama kimse İşgal rejiminin 75 yıldır sürdürdüğü işgali, soykırımı ve yayılmacı politikayı tartışmıyor.
‘Siyonist işgal rejimini tartışmadan HAMAS’ı tartışmak, zalimi değil mazlumu sorgulamak demektir. İşgale sessiz kalanların, direnişe yüksek sesle karşı çıkması ciddi bir ahlaki çelişkidir.’
Soruyorum:
siyonist işgalin yaptıkları hangi uluslararası hukuka, hangi insan haklarına, hangi vicdana sığar? Yerleşim yerlerini bombalamak, kadınları, çocukları, sivilleri hedef almak, ibadethaneleri, hastaneleri, okulları yok etmek, aç bırakmak, susuz bırakmak, nefessiz bırakmak hangi savaş hukukunda yazılı?
Siyonist rejime ‘Gıkı çıkmayan’ Suriye mi Siyonist işgal rejimine saldırmıştı ki saldırıya uğruyor….
İran Siyonist işgal rejimine mi saldırmıştı ki saldırıya uğruyor…
Siyonist işgal rejimi saldırgan, soykırımcı, zalim, yayılmacı, hezeyanlı…bir terör rejimidir.
Tüm insanları kendisine köle gören bir zihniyetten ancak bu beklenir.
Ama hâlâ bazıları HAMAS’a dönüp “yanlış yaptı” diyor. Neye göre yanlış? Siyonist işgal rejimi, her gün savaş suçu işlerken susanların, HAMAS direndiğinde söz söyleme hakkı yoktur. Direnişi eleştirmek, işgale destek vermektir. Bu kadar basit.
HAMAS’ın elinde uçak yok, tank yok, hava savunma sistemi yok. Ama direniş azmi var. Çünkü onların seçeneği kalmamıştı: Ya sessizce öleceklerdi ya da kendilerini feda ederek tüm dünyanın gözlerini bu vahşete açmaya çalışacaklardı. Onlar ikinci yolu seçti.
Bugün Gazze direniyor. Hem de dünyanın bu kadar duyarsızlığına, sessizliğine rağmen. Bu cesaretin, bu inancın karşısında susmak veya onları sorgulamak, tarih önünde utanılacak bir tutumdur. Bu direnişi küçümsemek, düşmanın dilini konuşmaktır. Ve bunu yapanlar farkında olmadan ya da bilerek siyonist işgal rejiminin psikolojik savaşının bir parçası hâline gelmektedir.
Bizim asıl sorgulamamız gerekenler bellidir:
Siyonist işgal rejiminin dozu artan saldırganlığı…
ABD ve Batı’nın bu saldırganlığa verdiği koşulsuz destek…
Özelliklede;
“İslam ülkesi!” diye anılan liderlerin ve yönetimlerin acizliği, hainliği, korkaklığı, sessizliği…
İki yıldır süren bu savaşta, “İslam coğrafyası!” nerede durdu?
Yemen neden savaşa girdi? Lübnan’daki Hizbullah neden harekete geçti? Siyonist işgal rejimi neden İran’a, neden Suriye’ye saldırıyor?
Yakında “Arz-ı Mev’ud” hezeyanı ile Türkiye’yi hedefe koyarsa şaşırmalı mıyız?
“HAMAS’ı Suçlamak Vicdanı Susturmak Demektir.”
HAMAS’ı eleştirerek vicdanımızı rahatlatamayız. Direnişi tartışarak asıl fail olan İşgal rejimini aklayamayız.
“HAMAS’ı Tartışmak, İşgali Görmezden Gelmektir.”
Bugün, nerede durduğumuzu çok iyi bilmemiz gerekiyor. Düşüncelerimiz, duruşumuz ve dilimiz net olmalı. Bizim düşmanımız direniş değil, zalimdir. Direnişi tartışan değil, direnişin yanında duran bir tarih yazılacaktır. Ve bu tarih, “yanlış yaptı” diyenleri değil, “direndi ve haklıydı” diyenleri hatırlayacaktır.
Hasılı kelam…
Gazze’nin yorgunluğu devam ediyor, zaferden değil seferden mesul olanlar alanlarda, meydanlarda tüm imkansızlıklara rağmen direniyor.
Hiçbir şey yapamıyorsak bile,
Gazze’ye kavli ve fiili dua etmeyi ve boykota devam etmeyi unutmayalım…!
Siz hangi taraftansınız...?
“Gazze!”, “Gazze!”, “Gazze!” dediğinizi duyuyorum.
Rabbim de “Gazze!” sesinizi duyuyordur.