Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sembollerin insan zihnindeki yeri ve anlam üretimindeki rolü üzerine değerlendirmelerde bulundu. Tarhan, beynin düzen, denge ve devamlılık arayışında olduğunu belirterek, “Beyin olayları anlamlandırmak için sembolleri kullanıyor. Anlam ve amaçsızlık beyin orkestrasını bozar.” dedi.
Sembolik düşünme insanlara özgü
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sembolik öğrenmenin yalnızca insanlara özgü bir özellik olduğunu, diğer canlıların yaşamlarının fizyolojik ihtiyaçlarla sınırlı kaldığını ifade etti. İnsan beyninin soyut, sembolik ve kavramsal düşünme yeteneği sayesinde yapay zekânın gelişimine de zemin hazırlandığını belirtti. Tarhan, “Yapay zekâ beyni taklit ediyor. Makine öğrenmesi ve derin öğrenme, beynin sembolleri nasıl oluşturduğunu ve anlam bağlarını nasıl kurduğunu çözmeye çalışıyor.” dedi.
Beyin algoritmaları sosyal öğrenmeyle gelişiyor
Tarhan, beynin bilgi işleme sürecini katmanlı bir yapıya benzeterek, bilginin farklı düzlemlerde (görüntü, duygu, korku gibi) işlendiğini ve bu süreçte algoritmaların rol oynadığını söyledi. Bu algoritmaların sosyal öğrenmeyle geliştiğini belirten Tarhan, “İnsan çevresinden ve yaşantısından öğrenir. Genetik olarak benzerlik gösteren maymunlar, insan gibi davranmayı öğrenemez; çünkü soyut kavramları işleyen zihin üstü genler yalnızca insanda vardır.” diye konuştu.
Sembollerin çok katmanlı anlamları
Sembollerin beynin bilgi kaydederken kullandığı temel öğeler olduğunu dile getiren Tarhan, büyüklük, renk ve şeklin birer sembol olduğunu hatırlattı. “Matematikteki artı işareti, kırmızının enerji veya tehlike çağrışımı, mavinin huzur ya da hüzünle ilişkilendirilmesi sembollerin çok boyutlu anlamlarını gösterir.” dedi.
Kültür sembolleri şekillendiriyor
Tarhan, sembollerin kültürlere göre farklı anlamlar taşıdığını ifade etti. “Bir el hareketi bizde ‘mükemmel’ anlamına gelirken, İtalya’da ‘dikkatli ol’, Ortadoğu’da ise ‘sabırlı ol’ anlamı taşıyabilir. Dini ikonlar, trafik levhaları, emojiler de evrensel sembollerdir.” dedi.
Dil ve kelimeler de semboldür
Kelimenin bir sembol olduğunu belirten Tarhan, beynin Broca alanının duygu ifadesiyle, Wernicke alanının ise anlamayla ilişkili olduğunu söyledi. “Bir dil ne kadar çok kavram içeriyorsa, düşünce üretimi de o kadar zengindir. ‘Kalp’ kelimesi hem organı hem duyguyu temsil eder; Arapça kökeni olan ‘inkılap’, yani değişim, bu sembolik anlamı derinleştirir.” dedi.
Rüyalar semboller dünyasıdır
Tarhan, nörobilim bulgularının Jung’un rüya analizleriyle örtüştüğünü belirterek, rüyaların kolektif bilinçaltındaki sembolleri yansıttığını söyledi. “Rüyalar kişiye özel olmalı. Su gibi evrensel semboller bile kişilik, kültür ve deneyime göre farklı anlamlar taşır. Rüyalar anlamsız değildir; fiziksel, hayal ve rüya gerçekliğinin birleştiği üst bir gerçekliktir.” ifadelerini kullandı.
Gerçeklik testi ve şizofreni
Rüyalarla gerçeklik arasındaki farkın ayırt edilememesinin şizofreniyle bağlantılı olduğunu söyleyen Tarhan, “Şizofrenide gerçeklik test ağı bozulur. Kişi rüyalarına inanır ve buna göre yaşamını düzenleyebilir.” dedi.
Renklerin ve sesin sembolik gücü
Sesin ve müziğin beynin sağ yarım küresini etkileyen güçlü semboller olduğunu belirten Tarhan, “Her renk bir frekanstır. Görme ve ışık, evrendeki her şeye anlam katar.” dedi. Siyah-beyaz düşünce tarzının ise esnekliği ve empatiyi zayıflattığını ekledi.
Zihin ekonomisi ve anlam katarak öğrenme
İnsan beyninin bilgiyi en ekonomik biçimde kullandığını belirten Tarhan, “Bir bilgiye tepki verirken ‘kim söyledi, ne söyledi, neden söyledi’ sorularını sormazsak semboller aleyhimize işler.” dedi.
Kalp gözü ve anlamlandırma
İbn-i Arabi’den örnek veren Tarhan, “Karınca istilası bile sabır ve çalışkanlığın sembolüdür. Herkes bunu göremez; buna kalp gözü denir.” ifadelerini kullandı.
Kontrol duygusu ve kabullenme
Tarhan, insanın sınırlı gücüyle sınırsız arzular arasında sıkıştığını belirterek, “Kontrol isteği artarsa stres ve tansiyon da artar. Radikal kabullenme, yani elinden geleni yaptıktan sonra ilahi iradeye teslim olmak ruhsal dengeyi sağlar.” dedi.
İrade, ilham ve özgür seçim
“İnsanın genlerinin verdiği sınırlar içinde özgür iradesi vardır.” diyen Tarhan, ilhamların zihinsel çaba sonucu geldiğini vurguladı. Arşimet’in “Evreka” anını örnek göstererek, “İlham bir zihinsel emeğin ürünüdür.” ifadesini kullandı.
Sahtelik yalnızlığı büyütüyor
Sahteliğin hayatın her alanına yayıldığını belirten Tarhan, “İnsanın da sahtesi var. Bu güveni zayıflatıyor, ilişkileri yüzeyselleştiriyor. İnsan yüzünde sirke satıyorsa, elinde bal olsa bile kimse ondan bal almak istemez.” dedi.
Tarhan, iç ve dış uyumun, yani insanın kendisiyle barışık yaşamasının hem bireysel huzuru hem de toplumsal güveni artırdığını vurguladı.




