Üslup sözün özüdür. Sözlerimiz yalnızca ne söylediğimizle değil, büyük ölçüde nasıl söylediğimizle şekillenir. Sözcüklerin taşıdığı anlam kadar, onların sunuluş biçimi, tonu ve duygusal çerçevesi de muhatap üzerinde derin etkiler bırakır. Bu gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koyan ve üslubun gücünü zamanlar üstü bir ders olarak bizlere sunan örneklerden biri, Harun Reşit'in meşhur rüyasıdır.
Bir gece, Harun Reşit gördüğü bir rüyayla derin bir endişeye kapılır. Rüyasında, "2 tane dişinin kırıldığını, sonra 2 dişinin daha kırıldığını ve en son 1 dişinin kırılmasından sonra öldüğünü görüyor."
Uyanır uyanmaz, gördüğü bu rüya karşısında büyük bir korku duyar ve hemen sarayına rüya yorumcularını çağırır.
İlk yorumcu huzura çıkar, rüyayı dikkatle dinledikten sonra gördüklerini doğrudan, filtresiz ve patavatsız bir biçimde şöyle yorumlar:
"Bu rüya hayra alamet değildir. Önce anne-babanız ölecek sonra 2 oğlunuz ölecek, sonra eşiniz ölecek daha sonra da siz öleceksiniz" diyor.
Her ne kadar yorum gerçekliğe dayanıyor olsa da bu anlatım tarzı iletişim açısından tam bir fiyaskodur. Sözcükler seçilmeden, duygusal durum dikkate alınmadan kullanılmış, sultanın zaten var olan korkusu daha da artırılmıştır. Yorumcu, gerçeği adeta bir zehir gibi sunmuştur.
Ardından ikinci yorumcu huzura çıkar ve aynı rüyayı şöyle yorumlar: "Müjdeler olsun efendim! Allah size çok uzun ve hayırlı bir ömür bahşetmiş. Öyle ki tüm sevdiklerinizden anne-babanızdan, çocuklarınızdan ve eşinizden daha uzun yaşayacak, onlardan sonra da hayata devam edeceksiniz."
Bu sözler, aynı gerçeği çok daha pozitif bir çerçevede sunmuştur. İkinci yorumcu, gerçeği bal gibi sunmuş; halifenin korkusunu umuda dönüştürmüş, bilgelik ve nezaketle yaklaşmıştır.
Aslında her iki yorumcu da aynı hakikati ifade etmektedir. Ancak biri bunu ölüm, kayıp ve karamsarlık kavramlarıyla dile getirirken; diğeri uzun ömür, müjde ve umut çerçevesinde sunmuştur. Aradaki fark, yalnızca üslup farkıdır ama bu fark dağlar kadar büyüktür.
Başarılı iletişim, muhatabın duygusal durumunu anlayarak buna uygun bir dil geliştirme becerisini gerektirir. İkinci yorumcu, halifenin korkusunu anlamış, mesajını bu korkuyu azaltacak şekilde formüle etmiştir.
"Zor bir haber verirken, eleştiri yaparken ya da birini ikna etmeye çalışırken seçeceğimiz üslup, sonucun başarısını belirleyen en kritik unsurlardan biridir."
Aynı mesaj, kullanılan üsluba göre kimi zaman öfkeye, cezaya yol açabilirken; kimi zaman sevince, ödüle dönüşebilir.
"Görülüyor ki önemli olan sadece hakikati bilmek değil; o hakikati sunacak bilgeliğe ve nezakete de sahip olmaktır. Ne söylediğimiz kadar, nasıl söylediğimiz de önemlidir. Bir müjdeci olarak mı konuşuyoruz, yoksa bir felaket tellalı gibi mi?"
Yanlış bir üslup, farkında olmadan çevremize ciddi zararlar verebilecek görünmez ama etkili bir zehir gibidir. İlişkileri yıpratır, güveni zedeler, insanlar arasına mesafeler koyar.
İş hayatımızda da üslup en az yetenek kadar önemlidir. Olumsuz bir üslup; kariyer kayıplarına, fırsatların kaçmasına, çatışma ve anlaşmazlıklara neden olabilir. Yanlış anlaşılmaları tetikler, ortamın gerilmesine yol açar. Bu durum, tüm ekibin motivasyonunu ve verimliliğini düşürür, yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasını engeller.
Ayrıca, olumsuz üslup bireyin psikolojisini etkiler; yalnızlık hissine, hayal kırıklığına ve sosyal izolasyon duygusuna yol açabilir. Zamanla kişinin itibarını zedeler, değersizlik duygusu oluşturur.
Kelimelerle gönül köprüleri kurmak da var olan bağları koparmak da mümkündür. En önemli sorumluluğumuz, kelimeleri doğru, etkili ve hakikatli bir şekilde kullanmak olmalıdır. Üslup, yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda bir iletişim ahlakıdır.
Üslup, sadece ne söylediğimiz değil, nasıl söylediğimizle de ilgilidir. Doğru üslup seçimi, iletişimde başarıyı getirirken; yanlış kullanım ciddi sorunlara ve rahatsızlıklara yol açar. Empatiyle, özenle ve amaca uygun bir şekilde kullanıldığında, üslup kelimelerimizin gücünü artırır ve aramızdaki köprüleri sağlamlaştırır.
"Gerçek bazen bir ilaçtır ama onu sunuş şeklimiz yani üslubumuz şifa da getirebilir, onulmaz yaralar da açabilir."
Unutmayalım ki; üslup sözümüzün elbisesidir.
Akıllı insan, düşündüğü her şeyi söylemez, fakat söylediği her şeyi düşünür.
Düşünerek konuşmak dileğiyle…