2021 yılında yayımlanan yeni bir dizi uluslararası akademik çalışma, Mustafa Kemal'in ''laiklik ve modernleşme'' reformlarının Türkiye’de İslam’ın kamusal ve toplumsal etkisini derinden dönüştürdüğünü ortaya koydu.

Çalışmalarda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında uygulanan sert sekülerleşme politikalarının, dini yalnızca devlet kontrolü altına almakla kalmadığı, aynı zamanda İslam’ı kamusal yaşamdan geri çekilmeye zorladığı vurgulandı.

"İslam’ın kültürel ve kurumsal sürekliliği kesintiye uğratıldı"

Araştırmalara göre, 1920’lerden itibaren yürürlüğe konan reformlar — hilafetin kaldırılması, medreselerin kapatılması, tekke ve zaviyelerin yasaklanması, Arap harflerinden Latin alfabesine geçilmesi ve ezanın Türkçeleştirilmesi — İslam’ın kültürel ve kurumsal sürekliliğini kesintiye uğratan radikal dönüşümler olarak değerlendiriliyor.

Uluslararası Akademik Çalışma Bir Milletin Inanç Hafızası Nasıl Silindi

Uzmanlar, bu adımların Osmanlı’dan devralınan dini yapıyı modern ulus-devletin ideolojik biçimine dönüştürdüğünü ve İslam’ın toplumsal görünürlüğünü ciddi biçimde sınırladığını ifade ediyor.

"Laiklik, toplumsal bir mühendislik aracı olarak kullandı"

Bazı yabancı akademisyenler, Cumhuriyet yönetiminin laikliği yalnızca bir devlet ilkesi olarak değil, toplumsal bir mühendislik aracı olarak kullandığını belirtiyor. Bu dönemde dinî kurumlar kapatılırken, yeni nesillerin “modernlik” temelli bir dünya görüşüyle yetiştirilmesi hedeflendi. Böylece İslam’ın kamusal alandaki konumu, devletin denetimindeki bir inanç sistemine dönüştü.

Çalışmalarda ayrıca, bu laikleşme sürecinin uzun vadede halk ile devlet arasındaki manevi bağı zayıflattığı tespiti öne çıkıyor. Kırsal bölgelerde dinî yapılar halkın kimliğini koruyan son sığınaklar haline gelirken, şehirli ve eğitimli kesimde dinin giderek bireysel ve içselleştirilmiş bir inanç biçimine dönüştüğü aktarılıyor.

Uzmanlar, Mustafa Kemal döneminde uygulanan bu modelin İslam’ın toplumsal merkezden çevreye itilmesine yol açtığını belirtiyor.

2021 tarihli bu kapsamlı akademik analizlerde şu ortak yargı öne çıkıyor: Atatürk’ün sekülerleşme hamleleri, modern Türkiye’nin temellerini atarken İslam’ın tarihsel ve kültürel rolünü kökten dönüştürdü. Bu süreç, toplumun manevi dokusunda kalıcı bir kırılma oluşturdu.

Muhabir: Ahmet Bilal Damar