Diyabet, hem dünyada hem de Türkiye’de hızla artan kronik hastalıkların başında geliyor. Diyarbakır'da da son yıllarda diyabet vakalarının dikkat çekici biçimde yükseldiği belirtiliyor. Diyabete dair görüşlerine başvurduğumuz Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi İç hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eşref Araç, erken tanı ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının önemine dikkat çekti. Araç, kentte yürütülen sağlık çalışmaları ve bilinçlendirme faaliyetleri sayesinde toplumda farkındalığın giderek arttığını, ancak bu bilginin günlük yaşama tam olarak yansımadığını ifade etti.
Doç. Dr. Eşref Araç, Diyarbakır'ın misafirperverlik anlayışı ve tatlı kültürünün sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu, ancak bu alışkanlıkların ölçülü sürdürülmesinin diyabetin önlenmesinde büyük önem taşıdığını vurguladı.
Doç. Dr. Eşref Araç
Sağlık hizmetlerine erişimin giderek kolaylaştığını belirten Araç, aile hekimlerinin sürece aktif olarak dahil edilmesi gerektiğini ve vatandaşların dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve bilinçli tüketim alışkanlıklarıyla diyabet riskini önemli ölçüde azaltabileceğini ifade etti.
"Diyarbakır'da diyabet farkındalığı var, ama eylem eksikliği sürüyor"
Diyarbakır’daki vatandaşların diyabet konusundaki farkındalık düzeyini nasıl değerlendirdiği sorusuna cevap veren Araç, şunları söyledi:
"Gittikçe artan bir diyabet farkındalığı var. Ama maalesef kültürel ve sosyal durumumuz bunu hep ötelememize neden oluyor. Niye? Biliyorsunuz, biz biraz misafirperver bir halkız. Aynı zamanda birbirimizi misafir ederken, ısrarla bir şey yedirmenin karşısındakini mutlu edeceğini, ona keyif vereceğini düşünüyoruz; 'Bak, ben nasıl ağırladım, ne güzel ağırladım, şunu da verdim, bunu da yaptım' diyebilmek için belki kendi egomuzu, vicdanımızı, merhametimizi tatmin ediyoruz ve bir anda karşıdakine sevgi göstermek istiyoruz.

İkincisi, tatlı kültürünün çok önemli olduğu bir memlekette yaşıyoruz. Neredeyse tatlısıyla ünlü bir kent olduk. Künefecilerimiz, baklavacılarımız, şekerlemecilerimiz… Artık bir yerde muhabbet ederken 'Hadi şu künefeciye oturalım, sohbet edelim' demeye başladık; çayhanelerde veya kıraathanelerde değil. Tamamen tatlıcılarda sohbet ediyoruz.
Bu yüzden evet, artık herkes farkında. Halk karbonhidrat, şeker ve hamur tüketiminin yanı sıra hareketsizliğin de diyabet riskini artırdığını biliyor. Ama 'Bir şey olmaz' düşüncesi Diyarbakır’da biraz fazla. Farkında olsalar bile harekete geçmemeleri, bence Diyarbakır’ın en büyük sıkıntılarından biri."

"Diyabet takibinde aile hekimlerinin önemi ve erişim kolaylığı"
Diyarbakır'da sağlık hizmetlerine erişimin, diyabet hastaları açısından yeterli olup olmadığına dair sorumuzu yanıtlayan Araç, şunları belirtti:
"Diyarbakır'da ya da ülkemizin her kesiminde sağlık sistemine ulaşmak artık eskisi kadar zor değil. Evet, isteyen istediği endokrinciye ve diyabet uzmanına, belki randevu sıkıntısı olduğu için biraz geç ulaşabiliyor ama ulaşabiliyor. Ancak bu durum sadece hekime ulaşmakla ilgili değil. Aile hekimleri üzerinden bunun daha iyi bir şekilde organize edilmesi gerekiyor. Evet, aile hekimlerinin bir takip programları var. Ama halkımızda, illa bir uzmana ya da özel hastaneye gitme ihtiyacı gibi bir psikoloji de var. Oysa aile hekimi de diyabet tanısını koyabilir, tedaviyi başlatabilir ve takibini yapabilir. Çünkü artık Türkiye'de diyabetli hasta oranı %15. Bu sadece uzmanların yapabileceği bir iş değil. Aile hekimlerine büyük görev düşüyor; halka da büyük görev düşüyor. Bir de bu eğitimlerin kapsamı sadece hekimlik bazında değil; daha önce de bahsettiğimiz gibi bunun birçok eğitim alanı var. Ama isteyen herkes ulaşabilir ve çözümünü bulabilir. Çünkü sağlıkla ilgili farklı tesisler de mevcut."

"Diyabetten korunmak için günlük yürüyüş ve ölçülü tatli tüketimi yapılmalı"
Son olarak, Diyarbakırlılara diyabetten korunmak için tavsiyelerde bulunan Araç, şunları kaydetti:
"Diyarbakır artık özellikle yeni yerleşim birimlerinde, ki biliyorsunuz artık eski gibi değiliz, her yerde yürüyüş alanı var. Her çevrede rahat yürüyebileceğiniz zamanlar var. Bazen kadınlarımız geliyor ve 'Hocam, ben yürüyemiyorum, kırsaldayım.' diyor. Yürüyebilirsiniz. Sabah namazından sonra kalkıp yürüyün. Kimse yok, siz de rahatsız olmazsınız. Kimse de rahatsız olmaz. Eğer öyle bir rahatsızlık hissediyorsanız, eşinizle birlikte akşam yürüyebilirsiniz. Ya da evinizin önünden çıkıp 15 dakika biraz uzağa yürüyüp tekrar 15 dakika geri geldiğinizde yarım saat yürümüş olursunuz. Bu psikolojik olarak da insanı iyi hissettirir. Yürüyüş sadece şekeri, tansiyonu, kolesterolü düzeltmez; zihninizi de düzenler ve insanı daha mutlu hissettirir. Toplantılarınızı veya arkadaş görüşmelerinizi kahvelerde, kafelerde yapın; tatlıcılardan biraz uzak durun. Tatlıcılar kızmasın bize, ama gittiğinizde 3-5 kişi bir tane yiyin; hep beraber birer birer yemeyin. Son olarak şunu söylüyorum: Eğer hareketli olursanız, tatlıyı kısıtlarsanız ve misafire ikram ederken haddi aşmazsanız, zorlamazsanız, tavsiyelerim bunlar olacaktır."



