Röportaj

DTSO Başkanı Kaya'dan Amed Haber'e özel açıklamalar

Amed Haber mikrofonlarına özel açıklamalarda bulunan DTSO Başkanı Mehmet Kaya, Diyarbakır’ın ekonomik potansiyelini ve yatırım fırsatlarını değerlendirdi.

Abone Ol

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, Diyarbakır'ın ekonomik potansiyelinin ancak kalıcı bir barış ortamıyla tam anlamıyla açığa çıkabileceğini söyledi. Kaya, barışın yatırımcı güvenini artıracağını, genç nüfus ve stratejik konum avantajıyla kentin sanayi üretiminde Türkiye'nin önemli merkezlerinden biri haline gelebileceğini vurguladı.

Son yıllarda kentte sanayi yatırımlarının ve girişimcilik faaliyetlerinin arttığını belirten Kaya, bu gelişmelerin lojistik imkanların iyileşmesiyle birleşmesi halinde Diyarbakır'ın hem iç pazara hem de Orta Doğu'ya açılan bir üretim üssü olabileceğini ifade etti.

Kaya, Diyarbakır'ın mevcut ekonomik göstergelerine de değinerek, sanayi istihdamının halen yüzde 8 civarında olduğunu ve bunu artırmak için teşvik sistemlerinin daha etkin kullanılmasının şart olduğunu belirtti.

Terörsüz Türkiye Süreci'nin kalıcı hale gelmesiyle, tekstil, inşaat, metal ve gıda sanayi gibi sektörlerde üretim ve ihracatın hızlı bir şekilde artacağını söyleyen Kaya, bölgenin 100 yıllık ekonomik kaybının telafi edilebileceğini ifade etti. Ayrıca, Nusaybin ve Habur kapıları gibi ticaret yollarının açılmasıyla hem Irak hem de Suriye pazarına erişimin kolaylaşacağını ve bu sayede bölge ekonomisinin canlanacağını aktardı.

"Kent içi sanayi oranına baktığımızda son on yılda önemli bir mesafe kat ettik"

İlk olarak Diyarbakır'ın son yıllardaki ekonomisini değerlendiren Kaya, "Diyarbakır özellikle son yılda ekonomide önemli bir mesafe kat etti. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşadığı sorunlara dönüp baktığımızda, işte yıllar boyudur, yüz yıldır bitmeyen bir Kürt sorunumuz var. Son 40 yıldır çatışmayla seyreden bir sorun. En fazla etkilediği bölge Diyarbakır, kent olarak da Diyarbakır. Ama son 10 yıldır doğrusu özellikle burada oluşturulan bazı ortak akılların, sivil toplumun, iş camiasının temsilcilerinin, siyasi görüşün ne olursa olsun bir arada durması, birlikte hareket etmesi kente önemli bir ivme kazandırdı. Yani dönüp baktığınız zaman gerek Tekstil Organize Sanayi Bölgesi, gerekse Karacadağ Organize Sanayi Bölgesi ve gerekse de Büyük Organize Sanayi Bölgemizin dördüncü, beşinci etapları ki şimdi altıncı etaba kadar giden bir süreç var. Kent içi sanayi oranına baktığımızda son on yılda önemli bir mesafe kat ettiğini söyleyebiliriz." dedi.

"Diyarbakır'ın sanayi altyapısı ilerleme kaydetse de düşük teşvik oranları ve tekstil sektörünün yurt dışına kayması nedeniyle sanayi istihdamı hâlâ yüzde 8'lerde, hedef yüzde 15"

Diyarbakır'ın sanayi altyapısının son yıllarda ilerleme kaydettiğini belirten DTSO Başkanı Mehmet Kaya, "Yeterli mi? Gecikmiş bir sanayi olduğu için doğrusu yeterli diyemeyiz. Tabii bunu çünkü destekleyecek unsurların da gerçekleşmesi gerekiyor. Türkiye'de yaklaşık 17 defadır bir teşvik sistemi uygulanıyor ama son 12 yıllık teşvik sisteminin rakamlarına baktığımızda 6. Bölge diye ifade ettiğimiz kentimizin içinde olduğu illerin yararlanma oranı yüzde 4.5 civarında ki bu gerçekten komik. Yani 1. ve 2. bölge yüzde 60 alırken biz yüzde 4 alabildik ki bu Hükümetin bölgesel teşvik anlamında en çok savunduğu teşvik sisteminde bile biz istediğimiz rakamları alamadık. Evet bir tek artısını da görüp söylememiz gerekiyor doğrusu. Özellikle işçilerin üzerindeki vergi yükünün bölgede kaldırılması, SSK'nın üzerindeki vergi yükünün kaldırılması, hem işveren payının hem kamu payının kaldırılması. Emek yoğun sektörde bir rakamsal anlamda bölgede gerek hazır giyim sektöründe, gerek çağrı merkezlerinde istihdamda iyi bir rakam yakaladık.. Yani ticaret ve sanayiyi birlikte değerlendirirsek hizmet sektöründe önemli bir sayı yakaladık. Ama bölgenin istihdam sayısına baktığımızda halen sanayi istihdam oranımız yüzde 8'leri geçemiyor maalesef. Daha çok hizmet sektörü ve tarım sektöründeki oran yüksek ama gelişmiş bir kent olabilmemizin temel koşullarından bir tanesi muhakkak bizim sanayi istihdam sayımızı yüzde 15'lerin üzerine çıkartmamız gerekiyor. Tabi ki bu hızla devam edersek biraz daha birkaç destek… Tabii bu süreçte bizi en çok etkileyen sanayi istihdamını azaltan etkenlerden bir tanesi Türkiye'nin yaşadığı hazır giyim tekstildeki emek yoğun sektörün yurt dışına gitmesi. Bu ister istemez bizi de etkiledi. İşte bir tekstil organize sanayi bölgemizde yarı yarıya fabrikalarımız kapanmak zorunda kaldı. İstihdam sayımız da bir o oranda düştü. Bunların telafi edilerek ve yeni destekler verilerek arttırılması gerekiyor ki gerçekten kentimiz sanayi istihdamında yüzde15'i yakalayabilelim." diye belirtti.

"Terörsüz Türkiye süreci bölgede barış ve göçün sona ermesi için kritik"

Diyarbakır'ın sanayi altyapısının son yıllarda ilerleme kaydettiğini belirten Kaya, kentin hâlâ gecikmiş bir sanayi yapısına sahip olduğunu vurguladı.

Kaya, Terörsüz Türkiye sürecinin önemine de değinen Kaya, bölgenin çatışma ve çözümsüzlükten yorulduğunu belirterek, "Terörsüz Türkiye önemli bir süreç ve bu süreci her şekilde desteklediğimizi sürekli bölgedeki STK'larla birlikte ifade ediyoruz. Gerçekten bu bölge yoruldu. Çatışmadan yoruldu. Savaştan yoruldu. Çözümsüzlükten yoruldu. Sürekli dışarıya göç vermekten yoruldu. Düşünün istihdam sayılarımıza bakıyorsunuz; dışarıya mevsimlik göçler veriyor. Giden insanlarımız orada insani koşullara uymayan ortamlarda yaşamak zorunda kalıyorlar. İnsanlar artık bunun bitmesini istiyor. Onun için de biz de hem sürecin ruhuna baktığımız zaman 100 yıllık bir Kürt sorunu çözülecek bir sürece dönüştürülebileceğine inanıyoruz. Evet hiçbir şekilde artık bu bölgede, bu topraklarda hak aramada çatışmalığın bir yöntem olarak kullanılmamasının doğru olduğunu söylüyoruz ve örgütün de tek taraflı da olsa bu şiddeti sonlandırması, kendini feshetmesi bu anlamda atılmış çok çok önemli bir adım ve bunun adımlarının hızlı bir şekilde entegrasyonla birlikte sağlanması gerekiyor. Bunlar önemli adımlar. Bu adımlar hızlı atıldığı takdirde hem barışın kalıcı olmasını sağlayacak." dedi.

"Geçici barışlar Diyarbakır ekonomisine olumlu yansıdı; kalıcı barış ise yatırımcı güveni ve ihracatın artması için kritik"

Geçmişte kısa süreli barış süreçlerinin ekonomiye olumlu yansıdığını belirterek, kalıcı barışın yatırımcı güveni için kritik olduğunu vurgulayan Kaya, " Geçmişte biz bu tür süreçleri 99'da yaşadık, 2013-15'te yaşadık. Yatırımcı barışın kalıcılaşmasıyla ilgili süreci görmek ister. Çünkü yapacağı yatırım bir yıllık, iki yıllık bir yatırım değil. Önündeki on yılı, yirmi yılı görmek ister. Onun için de barışın kalıcılaşmasını ister. Ama dönüp baktığımızda gerek 99'da gerek öncesinde, 2013-15'te kısa süren barışlar var. Dönüp o tarihlerdeki, o süreçlerdeki ekonomik rakamlara baktığımızda aslında hızlı bir şekilde rakamların olumluya doğru gittiğini görebiliyoruz. Yani şu an bizim Irak'la ihracatımız 2014'te 13 milyar dolarken biz o rakamı ancak tekrar 2022'de yakalayabildik. Diyarbakır'ın ihracatını halen yakalayabilmiş değiliz. Bakın 2014'deki ihracatımızı halen yakalayabilmiş değiliz. Gayri safi yurt hasıladaki kişi başı rakam 2014'te 12.000 dolardı bunu da ancak 2023'te yakalayabildik. Bakın bu rakamlar ne kadar zaman kaybettiğimizi gösteriyor." ifadelerini kullandı.

"Diyarbakır'ın genç nüfusu ve emek yoğun ile yeni nesil sektör altyapısı, kalıcı barış sağlandığında bölgeyi yatırım için cazip bir merkez haline getiriyor"

Diyarbakır'ın genç nüfusu ve emek yoğun ile yeni nesil sektör altyapısıyla, kalıcı barış sağlandığında bölgenin yatırım için cazip bir merkez olacağını ifade eden Kaya, " Şimdi burada eğer barışı kalıcılaştıracak hem devlet tarafından adımlar hızlı bir şekilde atılıp güven ortamı sağlanırsa ve toplumda barış olacağına olan inanç güçlenirse bu bölgeye yatırım konusunda en cazip bölgelerden bir tanesidir. Çünkü artık bugün genç nüfus dediğimiz beşeri sermaye en önemli unsurlardan bir tanesi. Bizim yaş ortalamamız halen Türkiye'nin çok çok altında. Ortalama 24 yaş ortalamamız var. Türkiye 35'lerde bakın. Diyarbakır ve Şanlıurfa'yı ele aldığımız zaman Türkiye'nin en genç nüfusundan bahsediyoruz. Doğum hızlarına baktığımızda yaşlanan bir Avrupa, yaşlanan bir Türkiye. Türkiye'de Avrupa'daki doğum hızının altına inmiş durumda. Şimdi biz bu fırsatı değerlendirmeliyiz. Özellikle iki sektörün bölgede gelişmesini sağlayacak ve yatırımcının gelmesini sağlayacak yapımız var. Nedir? Biri, emek yoğun sektör. Yani genç nüfusun burada kalabileceği, üretime katılabileceği emek yoğun sektörler. İkincisi, tam da genç nüfusun ve geleceğe yönelik meslekler diye ifade edebileceğimiz yeni nesil iş olanakları; yazılım, tasarım gibi ki dünya hızlı bir şekilde buna gidiyor. Bunlar da artık gençler üzerinden gelişen meslekler. Şimdi bu ikisinin oluşabilmesi için bu kent feasible. Yani bu kente bu yapı var. Şimdi burada yapılması gereken tam da ifade ettiğimiz o çözüm sürecinin kalıcı barışa evirileceği ile ilgili doğru bir güven verilirse, doğru adımlar atılırsa ki bu çok çok önemli. Burası bulunduğu coğrafyanın üretim üstüne dönüşebilir." şeklinde konuştu.

"Irak-Kürdistan ve Suriye'ye açılan sınır kapılarının açılması, Diyarbakır'ın hem Irak hem Suriye pazarlarına erişimini kolaylaştıracak"

Kaya, bölgenin lojistik ve ihracat kapasitelerinin açılmasıyla hem Irak hem Suriye pazarlarına erişimin kolaylaşacağını, bunun Diyarbakır'ın ekonomik ve ihracat potansiyelini artıracağını belirterek şunları kaydetti:

"Bakın biz sürekli Irak'a gidip geliyoruz, Kürdistan bölgesine gidiyoruz. Aralık ayında organize sanayimizdeki yatırımcılarla birlikte Şam'a, fuara gideceğiz. Biz oraların onarımında, oraların ihtiyacının giderilmesinde en önemli sanayi kentlerinden bir tanesiyiz. Şimdi bizim buranın onarımında en çok mağdur olan bu bölge. Yani buralarda çatışmalar varken biz ihracat yapamadık. Biz oralara gidip ticaret yapamadık. Şimdi barış sağlanırken hızlı bir şekilde oranın onarımında bölge yatırımcısı, bölge iş insanı söz sahibi. Hükümet de bunu görmeli. Yani bu kadar mağdur olmuş bir bölgenin oralara, Irak'a, Irak-Kürdistan bölgesine, Rojava'ya, Şam'a ihracat yapabilecek, yatırım yapabilecek potansiyelinin ve altyapısının hızlı bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Bu adımlarla barışın birlikte sağlanması gerekiyor. Barış kalıcılaşıp, Nusaybin kapısının açılması, Habur'a alternatif kapının açılması, Habur dışındaki Irak-Kürdistan bölgesine açılan kapıların açılması, Suriye'ye açılan bölgeye yakın kapıların açılması demek, yatırımcının da buraya gelmesi demek. Şimdi siz getirip yatırımcıyı buraya getirdiniz. 'Genç nüfusumuz var, yatırım alanımız uygun' diyoruz. Ama eğer siz Suriye'yi ihracatta Cilvegözü Kapısı'na gönderirseniz 570 kilometre gidip mal satmaya kalkarsa yatırımcı buraya gelmez. Haklı olarak şu an lojistik, imalat sektöründe, sanayi sektöründe en önemli girdi kalemlerinden bir tanesi. Ama Nusaybin kapısını açtığınız takdirde siz hem Irak'a çok rahatlıkla, hızlı bir şekilde gidebilirsiniz hem Suriye'deki illere rahatlıkla gidebilirsiniz. Yani bölgenin önüne önemli bir fırsat çıkmış durumda. Bu gerçekten sadece bölgenin fırsatı değil. Yani barış süreciyle, bu süreçle ilişkilendirirsek, bu sürecin sağlıklı bir şekilde barışa evirildiği takdirde bu bölge 100 yıllık kaderini değiştirebilecek bir potansiyele sahip. Bu potansiyel aynı zamanda Türkiye'nin ekonomisine katkı sağlayacak. Bu potansiyel aynı zamanda Türkiye'nin genel anlamda ihracatına katkı sağlayacak. Önemli olan burada Terörsüz Türkiye Süreci'ni doğru yürütmek ve kafamızdaki bazı korkuları da hızlı bir şekilde açarak Bölge ekonomisini, komşu ülkelerle ekonomik entegrasyonunu doğru konumlandırmak. Biz güçlü bir ülkeyiz. Bizim bu konuda korkacak hiçbir şeyimiz yok. Biz hem sanayisiyle hem demokrasisiyle diğer aşağıdaki komşularımıza göre daha güçlü bir ülkeyiz. Onun için barışı ortak sağlama anlamında hem de sanayimizi o bölgede daha hızlı geliştirme ve oranın da altyapısını yapma anlamında bölgenin önüne açılması gerekiyor."

"Türkiye'nin en güçlü inşaat sektörüne sahip üyelerimiz var"

DTSO üyelerinin büyük kısmının inşaat ve yan sanayi üreticisi olduğunu belirterek, bölgedeki barış ve ticari engellerin kaldırılmasıyla Diyarbakır'ın inşaat ve üretim kapasitesinin hızla artacağının altını çizen Kaya, " Bakın 26 bin üyemiz var. Bu üyelerin yüzde 40'ı inşaat ve inşaat yan malzemeleri üreten, yapan, sektör. Bu şu demek, Türkiye'nin en güçlü inşaat sektörüne sahip üyelerimiz var. Şimdi bu ne demek? Bu bölgelerin tamamen yeniden onarılması demek. Bunların gidip orada iş yapması demek, bölgedeki taş, toprak gibi inşaat malzemeleri üretiminin hızlı bir şekilde yükselmesi demek. Onun için hem sürecin doğru bir şekilde barışa evirilmesi hem de ön yargıların yıkılarak kentin güney komşularıyla ticaretinin önündeki engellerin hızlı bir şekilde kaldırılması bölgeyi ekonomik anlamda önemli bir noktaya getirecektir." dedi.

"Terörsüz Türkiye Süreci'nin hızlı bir şekilde yol alması bizim de hızlı bir şekilde bölgenin ekonomisini ayağa kaldırmamız gerekiyor"

Terörsüz Türkiye Süreci'nin hızla ilerleyerek Diyarbakır'ın ekonomik entegrasyonunun güçlendirilmesi gerektiğini bre kez daha vurgulayan Kaya, "2013 yılında Irak'ın ithalatında Türkiye birinci sıradaydı. Yani en çok mal satan ülke bizdik. Şimdi üçüncü sıradayız. Birleşik Arap Emirlikleri ve Çin önümüze geçti. Şimdi bu stratejik adımları hızlı ve doğru atmanız lazım. Ne demek? Çin, Birleşik Arap Emirlikleri'nde lojistik üsler kurarak, oralara fabrika taşıyarak hızlı bir şekilde Irak pazarını ele geçirmeye çalışıyor. Bugün Birleşik Arap Emirlikleri'nin Irak'a olan ihracatı bizim ihracatımızın iki katı. Demek ki biz 50 milyar dolarları rahatlıkla bulabilirmişiz. Ama zaman kaybettikçe, kafamızdaki korkuları ticarete yansıttıkça başkaları uzaklardan da gelip oranın pazarına hakim olmaya çalışıyor. Eğer biz hızlı adım atmazsak ki bu insanlar bizim kardeşlerimiz, komşularımız, Arabıyla, Kürdüyle bizim komşularımız, aynı dili konuşuyoruz, aynı kültüre sahibiz, aynı dine sahibiz hemen hemen. Farklı dinden olsa bile aynı coğrafyada bin yıldır birlikte yaşamışız. Şimdi biz bunlarla ticareti hızlı bir şekilde geliştirmezsek aynı Çin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün gibi ülkeler üzerinden kuracağı üslerle hızlı bir şekilde bu pazarı da elimizden alacaktır. Onun için Terörsüz Türkiye Süreci'nin hızlı bir şekilde yol alması bizim de hızlı bir şekilde oranın ekonomisini ayağa kaldırmamız gerekiyor. Bu sadece bir para kazanmak meselesi değil. Yani biz olaya sadece bir para kazanmak meselesi olarak bakmıyoruz." diye konuştu.

"Musul, Şam ve Rojava'daki illerle anlaşmalar yapıp, ticareti hızlı şekilde geliştirmeliyiz"

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası'nın bölgedeki şehirlerle kurduğu işbirlikleri ve fuar çalışmalarıyla bölgenin ihracat ve üretim kapasitesini artırdığını, bu girişimlerin doğru şekilde yaygınlaştırılması gerektiğini belirten Kaya şunları söyledi:

"İşte bugün Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle öyle güzel bir yapı oluşturmuşuz ki hem ihracat yapıyoruz hem sadece Diyarbakır değil, Türkiye'nin bütün illerinden insanların şirketleri var. 3 bine yakın şirket… 3 binden fazla Iraklı, özellikle Kürt kardeşlerimizin Türkiye'de şirketi var. Yani hem onlar burada şirket açmışlar, hem biz gidip orada şirket açmışız. Yani bir ekonomik entegrasyon hızlı bir şekilde sağlanmış. Evet bazı dönemler yanlış adımlar atılmış. İşte 2015 referandumunda Türkiye'nin tavrı yanlıştı. Bu süreci geciktirdi. Şimdi aynı şeyi Suriye'yle yapabiliriz. 8 aylık ihracatımız 2 milyar dolara geldi. Büyük rakam. Geçen yıl, evvelki yıllara kadar. Ama bu yeterli mi? Değil. Biz Irak'la 20 milyar doları yakalamışken Suriye'yle hayli hayli 20 milyar doları çok hızlı yakalayabiliriz. Yalnızca bir ürün değil veya ithalata bağlı ürün değil. Türkiye'de üretilen, bakın Diyarbakır'da en çok gelişen sektör nedir? Taş toprak sanayi, inşaat sanayi, metal sanayi, gıda sanayi… Dönüp baktığımız zaman bu sektörler dışarıdan ithal ederek ara ürün olarak aldığımız değil, kendi topraklarımızda istihdam oluşturarak ürettiğimiz ürünler. Biz Irak'a bunları satıyoruz. Ve tamamen içeriden sattığımız ürünler. Şimdi aynısını Suriye'ye satacağız. Bu şu demek, sattığın her bir liralık ürün bu kentte bir istihdam oluşturmak, bu kentte bir katma değeri oluşturmak. Bunun için hızlı bir şekilde, tam da fırsat varken bunu hızlandırmamız gerekiyor. Yani oraya Türkiye'deki şirketlerin hızlı bir şekilde gitmesi, insanların gidip orada şirketler açması, oradaki kardeşlerimizle ortak şirketler açması, orada üretim yapması… Bunu yapan gelişmiş ülkeler var. Bakın, bugün Amerika'ya dönüp baktığınız zaman Meksika'yla, Kanada'yla, komşularıyla yaptığı anlaşmayla fabrikalarını götürüp orada konuşlandırmış ve oradan kendine vergisinin kendisinin belirlediği ithalatlar da yapabiliyor. Şimdi Türkiye'nin bu gücü varken böyle bir model varken bunu hızlı bir şekilde değerlendirmek oranın iç işlerinde de ayrımcılık yapmadan herkese eşit mesafede durarak hiçbir yapıyı Kürt'ü, Arap'ı, Hristiyan'ı, Alevi'yi kendine bir rakip haline getirmeden doğru komşular üzerinden bir politika izlerse Türkiye'nin ekonomisi ve iş insanları güçlüdür. Diyarbakır'ın da güçlüdür. Bakın bu çatışma anında bile biz geçen fuara da gittik şimdi bir daha gidiyoruz. Yani gidip bizim kendi yerimizde para kazanamıyor muyuz? Kazanıyoruz. Ama bizim amacımız bu değil. Bizim amacımız bu topraklara. Dışarıdan insanlar gelip burada barışı sağlayamazlar. Buranın ekonomisini geliştirmezler. Dışarıdan ithal edilen her ürün, her akıl bu bölgeye zarar vermiş bugüne kadar. Onun için bu aklı ve ekonomiyi bizim sağlamamız gerekiyor. Bizim bu insanlarla dost olmamız gerekiyor. Bugün Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Erbil, Duhok, Süleymaniye, Musul ve Halepçe ile ikili işbirliği anlaşmalarımız var odalarla beraber. Her gittiğimizde onlarla birlikte fuarlar düzeliyoruz, kendileri fuarlarımıza geliyor, izliyoruz. Ne kaybediyor bu ülke? İhracatı artıyor, daha fazla gelişiyor. Sonuçta bu aynı şeyi bugün dönüp Musul'la yapmalıyız. Şam'la yapmalıyız. Aynısını iyi dönüp Rojava'daki illerimizle yapmalıyız. Tek tek bunlarla da bu anlaşmaları yapıp hızlı bir şekilde onlarla da ticareti geliştirmeliyiz."

"Bölgeyi barış odaklı ekonomik politikalarla kalkındırmak gerekiyor; bu fırsat artık kaçırılmamalı"

Kaya son olarak şunları kaydetti:

"Doğrusu tabii ki bir süreç yakalanmış. Ve kente heyecan var, bölgede heyecan var. Hepimize düşen de bir görev var. Bu süreç sadece bir siyasi bir süreç değil. Bir partinin süreci değil. Birkaç partinin süreci değil. Dönüp biz hep ifade ediyoruz, bu bölgenin ekonomik anlamda geri kalmasının en önemli sebebi Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Bunu her alanda görebiliyoruz. Biz ne kadar uğraşırsak uğraşalım, güvenlik politikaları ekonomik politikaların önüne geçtiği sürece ne yaparsak yapalım bu bölgede yoksulluğu gideremeyiz, işsizliği gideremeyiz. Çok denedik, çok uğraştık, çok anlatmaya çalıştık. Bugün işte GAP'ın sulama kanallarının yapılmaması bir güvenlik politikası örneğidir. Bugün halen Habur'un tek kapı kalmasının temel sebebi bir güvenlik politikasıdır. Bugün halen bölgede doğru ekim yapılamamasının sebebi, sanayileşmenin gecikmesinin sebebi bir güvenlik politikasıdır. Türkiye'nin güvenlik politikasından çıkıp barış ekseninde bir ekonomik politikayı bu bölgede kabul etmesi gerekiyor ki yıllar boyunca ülkenin açığını oluşturan bölgedeki savaşın o kaynaklarının artık bundan sonra bu bölgenin kalkınmasına harcanmasını istiyoruz. İnanıyoruz ki ülke bu sefer bu fırsatı kaçırmayacak."