Diyarbakır'da aile kurumunun kendine has bir kutsallığı vardı. Şer odaklarının çalışmaları neticesinde bu kutsallıkta yetirilmiş duruma geldi.
DEM parti yetkilileri, lgbt gibi sapkınlıkları özgürlük kılıfı altında savunurken aile kurumunu itibarsızlaştırabildikleri kadar itibarsızlaştırdılar.
"Aile devletten sonra gelen en gerici kurumdur" diyenlerden biri de DEM'li Diyarbakır Büyükşehir Belediye eş başkanı Serra Bucak.
Bu sadece bir isim, diğer DEM partililerin de Bucak'tan geri kalır yanı yok. Hangisinin kimliğine baksanız mutlaka LGBT üyesi olduklarını da görürsünüz. Bunlar yıllardır, aile kurumuna savaş açmış, Kürt aile kimliğini yok etmeye çalışmış bir yapı. Bunun sonucunda neler oldu. Sonuç gerçekten felaket seviyelerde, aile diye bir şey kalmamaya başladı.
Şer odaklarının aile kurumuna açmış olduğu savaşın neticesinde Diyarbakır'da aile yapısı ve hane halkı sayısında büyük bir değişim ve dönüşüm yaşandı.
Yıllara göre bir karşılaştırma yaptığımızda Diyarbakır'da geniş aileden tek kişilik hanelere doğru bir gidişat olduğunu görüyoruz.
Diyarbakır'da 2012 yılında 1 kişilik hane halkı sayısı 16 bin 574 iken 2024 yılında 1 kişilik hane halkı sayısı 53 bin 823 kişiye yükselmiş. Aslında bu yükseliş hayra alamet değil. 54 bine yakın hane yalnız yaşıyor. Çok korkunç bir tablo bu.
DEM parti yetkililerinin, aile kurumuna açmış oldukları savaşın sonucu bu. Diyarbakır'da aile diye bir şey kalmamaya doğru korkunç bir gidişat söz konusu…
Aile kurumuna yönelik yapılan suikastlerin neticesinde Diyarbakır'da aile mefhumu anlamını yitirmeye doğru gidiyor. Sonuç tek kişilik hanelerde artış…
On beş yıl içinde Diyarbakır'da geniş ailelerin çözüldüğünü yerine tek kişilik hane sayısının artığını ve aile olmanın yok olma aşamasına doğru gittiğini görüyoruz.
Tablo, ortada… yalnız yaşayanların on beş yıl içinde yüzde iki yüz arttığını görüyoruz. Bu azımsanacak, görmemezlikten gelinecek bir tablo değil. Korkunç bir vaziyet.
Diyarbakır’da ortalama hane halkı büyüklüğü 6.3 ilen, 2024 itibarıyla 4,1 kişiye düştü.
Diyarbakır'da 2012 yılı ile 2024 yılları arasında aile kurumunda büyük bir dönüşümün meydana geldiğini istatistiki verilerde görüyoruz.
Diyarbakır'da 2012 yılında 1 kişilik hane halkı sayısı 16 bin 574, 2 kişilik hane halkı sayısı 19 bin 412, 3 kişilik hane halkı sayısı 26 bin 443, 4 kişilik hane halkı sayısı 37 bin 155, 5 kişilik hane halkı sayısı 36 bin 722, 6 kişilik hane halkı sayısı 32 bin 215, 7 ve daha fazla kişiden oluşan hane halkı sayısı 92 bin 703 kişi olarak kayıtlara geçti.
2024 yılında 1 kişilik hane halkı sayısı 53 bin 823, 2 kişilik hane halkı sayısı 57 bin 205, 3 kişilik hane halkı sayısı 69 bin 130, 4 kişilik hane halkı sayısı 81 bin 077, 5 kişilik hane halkı sayısı 70 bin 347, 6 kişilik hane halkı sayısı 49 bin 552 kişi, 7 ve daha fazla kişiden oluşan hane halkı sayısı 55 bin 330 kişi olarak kayıtlara geçti.
TÜİK’in yayımladığı verilere göre, Diyarbakır’da hane halkı büyüklüğü son 16 yılda istikrarlı şekilde azaldı. 2010 yılında 6,2 olan ortalama hane halkı büyüklüğü, 2015’te 5,2’ye, 2020’de 4,5’e, 2024’te ise 4,1 kişiye geriledi. Bu durum, çekirdek aile yapısının değiştiğini ve tek başına yaşayan bireylerin sayısının arttığını ortaya koyuyor.
Diyarbakır’da da yalnız yaşayan bireylerin sayısı giderek yükseliyor. Kentte geleneksel geniş aile modelinden çekirdek aile modeline ve tek kişilik hanelere doğru bir dönüşüm yaşanıyor.
Şer odaklarının çalışmaları neticesinde Diyarbakır maalesef ailesiz bir topluma doğru sürükleniyor.
Sosyo-ekonomik değişimler, göç hareketleri ve bireyselleşme eğilimleri bu süreci hızlandırmış olabilir, ancak en büyük etken DEM partinin içindeki LGBT çalışmalarının neticesinde aile kurumunun büyük bir darbe aldığını görmezlikten gelemeyiz.
Aile kurumumuzun bu hale gelmesinde Avrupa kadar, Avrupa'nın maşası olan yerli piyonlarının büyük bir payı var. Özellikle sapkın yapıların faaliyetleri birçok ülkede yasaklanırken, bizde bu konuda atılmış bir adım dahi yok.
Sonra niçin bu hallere geldik, deyip dizimizi dövünüyoruz.
Ya özümüze döneriz ya da özümüzden koparak yok oluşa doğru gideceğiz. Üçüncü bir seçenek yok.
Aile kurumumuzu kurtarmak istiyorsak, henüz geç değil.
Batının dayattığı LGBT faaliyetlerini yasaklayıp, sözde modern aile yapısından vazgeçip, kendi değerlerimizle uyumlu aile modeline geçmeliyiz. Başka bir seçenek te yok.
