Dijital ayak izi, internette yapılan aramalar, sosyal medya paylaşımları, beğeniler, yorumlar, alışverişler ve hatta ziyaret edilen web siteleriyle oluşan verilerin tümünü ifade ediyor.
Uzmanlara göre dijital ayak izi ikiye ayrılıyor: aktif ayak izi ve pasif ayak izi. Aktif ayak izi, kişinin kendi isteğiyle paylaştığı bilgilerden meydana gelirken; pasif ayak izi, kullanıcının haberi olmadan, ziyaret ettiği siteler veya kullandığı uygulamalar tarafından kaydedilen verilerden oluşuyor.
Dijital ayak izleri, özellikle şirketler ve sosyal medya platformları tarafından kullanıcı deneyimini geliştirmek, reklam hedeflemesi yapmak veya güvenlik amacıyla kullanılıyor. Ancak bu verilerin kötü niyetli kişilerce ele geçirilmesi, kimlik hırsızlığı ve siber saldırı risklerini de beraberinde getiriyor.
Kişisel verilerin korunması konusunda uzmanlar, kullanıcıların dijital ayak izlerini yönetmeleri gerektiğini vurguluyor. Güçlü şifreler kullanmak, iki faktörlü kimlik doğrulamayı etkinleştirmek, gereksiz paylaşımlardan kaçınmak ve gizlilik ayarlarını düzenlemek alınabilecek önlemler arasında yer alıyor.
Dijital ayak izinin kontrolsüz bırakılması, gelecekte iş başvurularından sosyal ilişkilerdeki güvenilirliğe kadar pek çok alanda olumsuz sonuç doğurabiliyor. Bu nedenle internet kullanıcılarının, her tıklamanın bir iz bıraktığını unutmadan hareket etmesi önem taşıyor.
Uzmanlar, bilinçli internet kullanımının, hem kişisel verilerin korunması hem de güvenli dijital yaşam için en etkili yol olduğunu belirtiyor.





