Geçtiğimiz
Ekim ayının 7'sinde Filistin direnişinin başlattığı destansı "Aksa
Tufanı" operasyonu dünya kamuoyunun, işgali ve onun Gazze'deki sivillere
karşı işlediği suçları kınayan ve destekleyen Batı'da küresel bölünmelere neden
oldu.
New York Times'ın
birkaç gün önce manşetine koyduğu habere göre, "Aksa Tufanı" Batı
siyasetini yeniden yapılandırdı ve belki de Filistin'i ve halkının davasını
destekleyen bir Batılı hareket oluşturana kadar bunu yapmaya devam edecek.
Lübnan
merkezli El Mayadin TV'den Ramah İsmail, kaleme aldığı yazıda işgalin Aksa
Tufanı sonrası dünya kamuoyunda nasıl yalnızlaştığına dikkat çekti.
İsmail'in
yazısına göre hükümetlerinin siyonist işgalini desteklediği büyük
başkentlerdeki kitlesel gösteriler, işgalin Gazze'yi sürekli bombalaması
nedeniyle artık kan kokusunun hissetmeye başlayan Batı kamuoyunun gözlerinin
önündeki perdenin kalktığının bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
Filistin'e
çağrı yapan ve işgali reddeden gösteriler
Dünyada,
işgalci rejimin en büyük destekçisi olan Amerika Birleşik Devletleri'nin
sokaklarından “Filistin'e özgürlük” ve “İşgal suçlarına son” çağrısı yapan
seslerin duyulması pek alışılmış bir durum değil ama bu sahne Amerika'nın
başkenti ve diğer şehirlerinde 7 Ekim'den bu yana neredeyse her gün tekrarlanan
işgal suçlarını kınayan ve Gazze'ye destek veren eylem haline geldi.
Binlerce
kişi, derhal ateşkes talebiyle ABD başkenti Washington sokaklarına çıktı. Bu
gösteriler, ABD'deki en büyük Filistin yanlısı toplantılar arasında ve
Washington'da son birkaç yılda herhangi bir konuyla ilgili yapılan en büyük
toplantılar arasında yer alıyor.
Sadece
Washington'da değil; New York, Chicago, Houston, Philadelphia, San Diego ve
Amerika'nın diğer şehirlerinde düzenlenen gösterilere binlerce kişi katıldı ve
dünya kameralarını üzerlerine çevirdi. Çünkü bunlar tarihte benzeri görülmemiş
gösterilerdi. Göstericiler, ABD Başkanı Biden'ı suçlarken onun mali ve askeri
yardımlarıyla işgalin en büyük destekçisi olduğu için Gazze'deki sivillerin
öldürülmesinden sorumlu olduğuna dikkat çekti.
ABD'nin yanı
sıra Fransa'nın başkenti Paris'te, diğer Fransız şehirlerindeki yürüyüşlere
katılanlardan farklı olarak binlerce kişinin katıldığı, Gazze'de katliamın sona
ermesi ve derhal ateşkes talep eden sesler yükseldi.
Ayrıca
Fransız hukuku, "Siyonizm karşıtlığı" olarak adlandırdığı şeyi suç
sayacak bir proje ortaya koymaya çalışırken, Fransa'daki bir grup uluslararası
hukuk profesörü, uluslararası hukukun gerektirdiği yükümlülüklerle çelişmesi
nedeniyle projeden vazgeçmek için yasal bir koalisyon kurdu. Ve işgalcilerin
işlemeye devam ettiği suçların görmezden gelinemeyeceğine işaret ettiler.
Almanya'da da
Filistin'le dayanışma amacıyla Berlin, Düsseldorf ve Münster şehirlerinde
kitlesel gösteriler düzenlendi. Berlin gösterisine on bin protestocu katıldı.
İşgalin
silahlandırılması reddediliyor
ABD ve
Belçika'da işgalin silahlandırılmasına karşı sesler yükseldi ve birkaç gün önce
Amerika'nın Oakland limanı, işgale giden bir askeri malzeme gemisine yelken
açmasına tepki olarak protestolara tanık oldu.
Ayrıca bazı
insan hakları örgütleri, limandaki bazı işçilerden, Washington'daki Tacoma
limanından bir geminin silahlarla doldurulup ardından işgal altındaki
Filistin'e doğru yola çıkmaya hazırlandığını öğrenmiş ve limanda protestolar
düzenlenerek geminin çıkışını engellemeye çalıştı.
Belçika
ulaştırma işçileri sendikaları da kendi üyelerine, Gazze Şeridi'ndeki sivilleri
öldürmek için "işgale gönderilen silah sevkiyatlarını yüklemeyi veya boşaltmayı
reddetme çağrısında bulundu.
Belçika'nın
çeşitli havalimanlarındaki işçiler de bunların, işgalci rejime silah
sevkiyatında kullanıldığını fark ettiler ve işçi sendikaları, işçilerin bu
silahların yüklenmesine veya boşaltılmasına katılmasının "masumları
öldüren rejimleri desteklemek anlamına geldiğini" ilan etti.
İşgale karşı
diplomatik önlemler
Filistinlilerin
maruz kaldığı katliamlara karşı protestolar sadece batı sokaklarındaki
halkların gösterileriyle sınırlı kalmadı, bazı durumlarda diplomatik yollarla
resmi bir hal aldı. Bunlardan en sonuncusu Çad Dışişleri Bakanlığı'nın çağrısı
oldu. Çad'ın maslahatgüzarı, katliamlara tepki olarak istişarelerde bulunmak
üzere işgal altındaki topraklardan geri çağrıldı.
Bolivya'da
hükümet, işgalin Gazze Şeridi'nde Filistin halkına karşı savaş suçları
işlediğini göz önünde bulundurarak, işgalci rejimle diplomatik ilişkilerin
kesildiğini duyurdu ve ülkesinin işgalin Gazze Şeridi'ndeki tüm suçlarını
kınadığı, çünkü siyonist rejimin "her şeyi ihlal ettiğini" vurguladı.
Bunun gibi Kolombiya da işgaldeki büyükelçisini geri çekme kararı aldı.
Türkiye de
Gazze'deki katliama tepki olarak ilk önce işgal rejimine planlanan ziyareti
iptal ettiklerini duyurdu. Bu adımın ardından Dışişleri Bakanlığı geçtiğimiz
gün bir açıklama yaparak, katliamlara tepki olarak Tel Aviv'deki
büyükelçilerini istişare için geri çağırdıklarını bildirdi.
Bu diplomatik
adımlar, dünya çapında Filistin ve Gazze Şeridi halkıyla dayanışma içinde olan
ve bir aydan uzun bir süre önce onlara karşı işlenen katliamı reddeden sokak
hareketinin açık bir yansıması olarak görülüyor.
Siyasi
derinlikteki işgal merkezli anlaşmazlıklar
"Gazze'deki
savaşa ilişkin görüşlerdeki derin bölünmeler Amerikan toplumunu rahatsız ediyor
ve aynı zamanda Amerikan politikalarını da yeniden şekillendirme potansiyeli
taşıyor."
Bu ifadelerin
yer aldığı Amerikan internet sitesi "Axios" ta yer alan haberde, bazı
önde gelen Amerikalı isimlerin Filistin'i destekleyen görüşlerini açıkladıktan
sonra olumsuz tepkilerle karşılaştıkları, hatta işlerini kaybettikleri
doğrulandı. İnternet sitesine göre, ABD'deki kamuoyunun savaşın
gelişmesiyle birlikte değişmeye devam edebilir ve bölünmeler artmaya devam
edebilir.
Buna karşılık
Amerikan internet sitesi "Huffpost", ABD Başkanı Joe Biden'ın
"israil" ve Filistin'de devam eden şiddete yönelik yaklaşımının ABD
Dışişleri Bakanlığı'nda artan gerilime yol açtığını belirtti. Bu kapsamda
bakanlıkta bazı istifalar gerçekleşti.
Wall Street
Journal'ın haberine göre Aksa Tufanı savaşı, ABD'deki sol güçler ittifakının
"parçalanmasına" yol açtı ve görüş ayrılıkları Biden'ın kendisini
eleştiren Müslüman liderlerle buluştuğu Beyaz Saray'a kadar uzandı.
ABD
Kongresi'nde de HAMAS'ı kınama kararı kesin onay alamadı ve 9'u Demokrat, 1'i
Cumhuriyetçi olmak üzere 10 oy kararı reddetti, 6 üye ise karara oy vermekten
kaçındı.
ABD'nin diplomatik
söylemindeki değişiminde, özellikle Cibaliye mülteci kampının bombalanmasından
sonra “insani ateşkese” izin verilmesi amacıyla Avrupa başkentlerinden, Latin
Amerika ülkelerinden ve diğer başkentlerden işgalci rejime yönelik artan kamu
ve özel baskısının etkili olduğu belirtiliyor.
Hükümetinin,,
işgalci rejimi desteklediğini ilan ettiği İngiltere'de işgali ve işlediği
suçları kınayan sesler, yalnızca İngiltere sokaklarında değil, yetkililer
arasında da geniş yankı buldu.
Burnley
Belediye Meclisi Başkanı Afrasiab Anwar ve İngiliz İşçi Partisi'nin 10 üyesi,
İşçi Partisi'ne bağlı 34 yerel meclisin ateşkesi desteklediği ve partinin
dörtte birinin ateşkesi desteklediği bir dönemde, parti liderinin Gazze'de
ateşkes talebini reddetmesi nedeniyle istifa etti.
İşgale
desteğini dile getiren İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ise israil işgali ile
Filistin direnişi arasında ateşkes çağrısı yaptığı için hükümet yardımcısı Paul
Bristow'un görevden alınmasına karar verdi.
İstifalar
Birleşmiş Milletler'e kadar ulaştı ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek
Komiserliği New York Ofisi Direktörü Craig Mokheiber, örgütün işgal tarafından
gerçekleştirilen soykırımı durdurma konusundaki başarısızlığını protesto etmek
amacıyla görevinden istifa ettiğini duyurdu.
İşgal rejimi
kendi izolasyonunu artırıyor
Dün işgalci
siyonist bir bakan, Gazze Şeridi'ni yok edecek bir atom bombası atarak
"Gazze'nin varlığını sona erdirmek" anlamına gelen ve "işgalin
daha sonra yukarıdaki yerleşim yerlerini yeniden inşa edebileceği"
Gazze'deki savaşı sona erdirmeye yönelik korkunç bir eylem planı sundu.
İbrani
medyasının dahi kabul ettiği gibi, işgalci yetkililerin "şok edici ve
çılgınca" olarak nitelendirdiği bu açıklama, dünya çapında "işgalci
rejime, özellikle de ona yardım etmeye çalışan "ortak ülkelere" büyük
zarar verdi.
İşgal
medyası, bakanın söylediklerinin "işgalin Gazze'deki askeri
saldırganlığını uzatmak amacıyla daha fazla zaman ve uluslararası meşruiyet
elde etme girişimlerini sabote ettiğini" değerlendirdi.
Aynı şekilde
siyasi kaynaklar, Eliyahu'nun söylediklerinin, "iyi israili kötü HAMAS'tan
ayırmaya çalışan israil propagandasına karşı düşmanca bir operasyon teşkil
ettiğine" inanıyor ve "bakanın gelip her şeyi bozduğunu ve
açıklamasında belirtilenlerin uluslararası kanunla çeliştiğini ifade ediyor.
Gerçekten de
işgalci bakanın açıklamaları küresel öfkeye yol açtı; aralarında Venezuela'nın
da bulunduğu birçok ülke, işgalci rejimin nükleer tehditlerine ve Gazze'deki
suçlarına karşı uluslararası eylem çağrısında bulundu ve bu açıklamanın
"tüm insanlığı tehdit ettiğini" söyledi.
İşgalci
rejimin çeşitli düzeylerdeki izolasyonunu, eski işgal başbakanı Naftali Bennett
de kabul ediyor. Ona göre, "Uluslararası durumları iyi değil; dünya
kamuoyu şu anda onların aleyhine ve Filistin ile HAMAS yanlısı içeriklerin
izlenmesi işgal yanlısı içeriklerden 15 kat daha fazla." (İLKHA)