“YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ ŞART”

Abone Ol

Geçmişte dünya, iki kutuplu bir düzene sahne olmuştu. Kapitalist ve sosyalist (komünist) bloklar arasında süregelen mücadeleler vardı.

Bu kutuplar, zaman zaman güç gösterileriyle ve diplomatik hamlelerle kendi hegemonyalarını kurmaya çalıştılar. Kimi zaman doğrudan savaşlarla, kimi zaman ekonomik veya kültürel etkileşimlerle hegemonyalarını artırma yoluna gittiler.

Günümüzde ise bu çok kutuplu yapının yerini, tek taraflı bir güç iddiası aldı. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, küresel siyasetteki etkisini artırmış durumda. ABD rakip olarak gördüğü ülkeleri oyalamaktadır.

Rusya, Ukrayna savaşıyla meşgul edilirken…

Çin, Tayvan ile meşgul edilmekte buna rağmen Çin, ekonomik büyümesini sürdürmeye çalışmakta…

İslam ülkeleri ise çoğunlukla güçlü olanın yanında yer alma gayretinde.

Avrupa ise son yıllarda gerek siyasi gerek ekonomik anlamda zayıf, kararsız ve ürkek bir görüntü sergiliyor.

ABD, savaşı ben başlatabilirim, ben sonlandırabilirim, ben ne istersem yaparım, tüm ülkeler bana göre hareket etmek zorunda pervasızlığında…

Amerika, pervasızca sürdürdüğü politikalarla Avrupa’yı baskı altına almış, birçok İslam ülkesinde askeri üsler kurmuş durumda. Orta Doğu’da ise siyonist işgal rejiminin Gazze başta olmak üzere tüm saldırgan politikalarını adeta desteklercesine bir sessizlik hâkim.

1945 yılında kurulan birleşmiş milletlerin 193 Üye ülkesi bulunmaktadır ama beş daimi üyenin bir tanesi bile farklı görüş ortaya koyduğunda iki yüze yakın ülkenin görüşü kabul edilmemektedir. Bu nasıl bir adalettir? tamamen gerici ve despot bir sistem değil midir?

Dünyanın gözü önünde Gazze halkına soykırım uygulanıyor ve toprakları işgal ediliyor ama hiçbir güç karşısında duramıyor. ABD Başkanı'nın dünya liderlerine yönelik saygısız, diplomatik nezaketten uzak tavırları, aslında bu düzende etik değerlerin ne denli göz ardı edildiğini gösteriyor.

Dünyanın dengesini bozmaya çalışan Amerika, İsrail eliyle Gazze ile durmayacaktır. Gazze’de yaptıklarını başka ülkelerde de yapmaya çalışacaklardır. Dünyayı kendi ideolojik emellerine göre dizayn etmeye hegemonyanist ideallerine devam edeceklerdir.

Bugün ABD’nin zulmüne karşı dik durabilen kaç ülke kaldı? İsrailin işgal politikalarına açıkça karşı çıkan kaç lider var?

Dünyanın dört bir yanında halklar, özellikle Gazze için hukuk ve insan hakları temelinde seslerini yükseltiyor. Ancak gücü elinde tutanlar, bu sesleri bastırmakta oldukça mahir! Hukukçular baskılardan korkuyor, liderler kendi koltuklarını korumanın derdinde. Böyle bir ortamda, ‘hukukun üstünlüğü’ değil, ‘Gücün hukuku’ geçerli hale geliyor. Mazlumun hakkı yok sayılıyor, adalet susturuluyor.

Ancak unutulmamalıdır ki, hukuk, bir gün herkese lazım olacak. Sadece zayıfı değil, güçlüyü de koruyacak olan, hakça bir dünya düzenini sağlayacak olan tek şeydir. Bu yüzden, dünyanın yeniden şekillendirilmesi şarttır. "Güçlünün haklı olduğu" anlayış yerine, "haklının güçlü olduğu" bir düzen kurulmadıkça, kaos devam edecektir.

Bugün liderler ve insanlar korkutulmuş, susturulmuş durumda. Dünyanın gözü önünde katliamlar, işgaller, adaletsizlikler yaşanıyor. Peki bütün bunlara dur diyecek bir irade var mı? Yoksa yalnızca ilahi adalet mi tecelli edecek?

“Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma!..” (İbrahim 42.ayet)

Belki de zaman, bu sorunun yanıtını hepimize gösterecektir.

Peki nasıl bir dünya olmalı derseniz?

Adaletli, özgürlükçü, insan haklarına saygılı bir yapı kurulmalı.

Ekonomik kaynaklar adil dağıtılmalı, sosyal adalet sağlanmalı. Açlık, yoksulluk ve dışlanma son bulmalı. Beraber yaşama kültürü inşa edilmeli. Ahlaki değerlere dayalı bir toplum oluşturulmalı. Din, dil ve kültür farklılıkları bir zenginlik olarak kabul edilmeli. Zalimin cezasız kalmadığı, mazlumun korunabildiği bir sistem kurulmalı.

"Hukukun" üstün, "Adaletin" üstün ve "Ahlakın" üstün olduğu bir yeni dünya düzeni şarttır.

Ve bu düzeni kuracak cesur, dirayetli, adil liderler ortaya çıkmalı.

Dünya, kıymetsizlerin ellerinde yok edilmemeli. Patavatsız dillerle karanlığa sürüklenmemeli. Cesur insanlar nasıl ki çağları değiştirdiyse, yeni bir dünya düzenini de ancak cesur yürekler kuracaktır.

İnanıyorum ki, İnançlara ve kültürlere saygı duyan, adalet için birlikte hareket edenler bu değişimi başaracaktır. Çünkü dünya, her bireyin yaşayabileceği güzellikte ve imkanla donatılmıştır. Öyleyse, bize düşen bu fedakârlığı karşılıksız bırakmamak ve dünyayı yaşanabilir bir yer kılmaktır.

Bugün geldiğimiz noktada, dünya daha fazla adaletsizlik, çifte standart ve güç istismarını kaldıramaz. Yeni bir dünya düzeni artık sadece bir ideal değil, bir zorunluluktur.