TÜRKİYE’DE EĞİTİM SİSTEMİ VE GENÇ İŞSİZLİĞE ETKİSİ

Abone Ol

Türkiye’de genç işsizlik, ekonominin ve sosyal hayatın en önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam ediyor. TÜİK’in 2025 verilerine göre yüzde sekiz civarında seyrediyor. Bu yüksek oran, yalnızca ekonomik büyümeyi yavaşlatmakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal istikrarı da tehdit ediyor. Bu sorunun temelinde eğitim sistemi ile iş gücü piyasası arasındaki uyumsuzluğun yattığını bilmeliyiz.

Türkiye’de mevcut eğitim modeli, akademik başarıya odaklanıyor ve gençlerin mesleki becerilerle donanmasını yeterince sağlamıyor. Bu durum, mezunların büyük çoğunluğunun kendi alanlarında iş bulamamasına, işsizliğin artmasına ve gençlerin iş piyasasında kalıcı dezavantajlar yaşamasına neden oluyor.

Uluslararası raporlara göre Türkiye’de mesleki ve teknik eğitimin toplam eğitim içindeki oranı, OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) ortalamasının altında seyrediyor. Bu da gençlerin iş gücü piyasasının ihtiyaç duyduğu pratik becerilerden yoksun kalmasına yol açıyor. İşverenler ise nitelikli iş gücü bulmakta zorlanıyor bu durum yapısal işsizliği derinleştiriyor.

Son yıllarda kesintisiz zorunlu eğitimin esnetilmesi ve gençlerin iş gücüne daha erken katılması yönünde görüşler yükseliyor. Bazı akademisyenler ve politika yapıcılar, özellikle farklı akademik başarı düzeyine sahip çocuklar için zorunlu eğitimin esnetilmesi gerektiğini savunuyor. Onlara göre, erken iş gücüne katılım gençlerin pratik beceriler kazanmasına olanak tanır ve işsizlikle mücadelede etkili olabilir.

Ancak bu önerinin sosyal riskleri de göz ardı edilmemeli. Erken eğitimden ayrılmanın özellikle dezavantajlı gruplar için fırsat eşitsizliğini derinleştirebileceği ve çocuk işçiliği gibi olumsuz sonuçlara yol açabileceği uzmanlarca belirtiliyor. Bu nedenle, ‘Erken iş gücüne katılım ancak mesleki eğitimle desteklendiğinde başarılı olabilir.’

İş dünyası, genç işsizliğin çözümünde kritik bir aktör olarak öne çıkıyor. Özel sektör, üniversiteler ve meslek liseleriyle iş birliği yaparak uygulamalı eğitim programları, staj ve işbaşı eğitimleri düzenleyebilir. Kimi üniversiteler de bu çalışmalara başlanmış, bunun yaygınlaştırılması lazım. Ayrıca, beceri temelli sertifika programları ve girişimcilik destekleri gençlerin iş gücüne adaptasyonunu hızlandırabilir. İşe alım süreçlerinde diploma yerine beceri ve yetkinliklere öncelik verilmesi, iş piyasasının esnekliğini artıracaktır.

Sivil toplum kuruluşları ise özellikle dezavantajlı gençlerin mesleki becerilerle donatılması ve kariyer koçluğu hizmetleriyle önemli destek sunuyor. Mentorluk programları, sosyal girişimcilik projeleri ve dijital okuryazarlık eğitimleriyle gençlerin iş piyasasına daha etkin katılımı sağlanıyor. STK’ların devlet ve özel sektörle koordineli çalışması, kamu politikalarının etkinliğini artırabilir.

Hükümet, genç işsizliği azaltmak için eğitim sistemini iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına uygun hale getirmelidir. Bu kapsamda, mesleki ve teknik eğitim altyapısının güçlendirilmesi, meslek lisesi ve üniversite kontenjanlarının işgücü talebine göre düzenlenmesi büyük önem taşıyor.

Kısa süreli sertifika programları, işbaşı eğitimleri ve kariyer rehberliği sistemlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Ayrıca, girişimcilik eğitimlerinin zorunlu hale getirilmesi, yabancı dil ve dijital becerilerin müfredatta önceliklendirilmesi de kritik reformlar arasında yer alıyor. Üniversite-sanayi iş birliği zorunlu hale getirilmeli, uzaktan eğitim ve hayat boyu öğrenme imkanları artırılmalıdır.

Genç nüfusun korunması ve artırılması amacıyla çocuk odaklı vergi teşvikleri gündemde. Bu tür teşvikler, nüfusun genç kalmasını sağlayarak gelecekte iş gücünün sürdürülebilirliğine katkı sunabilir. Ancak bu tür ekonomik teşviklerin eğitim ve istihdam politikalarıyla entegre edilmesi gerekir.

Türkiye’de genç işsizliğinin çözümü, eğitim sisteminin iş gücü piyasasının dinamik ihtiyaçlarına uygun şekilde esnek, beceri odaklı ve uygulamalı hale getirilmesiyle mümkün. Zorunlu eğitimin esnetilmesi ancak mesleki eğitimle desteklenirse başarı şansı yüksek olacaktır.

Hükümet Genç işsizlikle mücadelede sadece eğitim değil, aynı zamanda daha kapsamlı sosyal politikalar konusunda da çalışmalar yapmalıdır. Özellikle gençlerin psikolojik sağlığı, iş arayışındaki motivasyonları gibi sosyal faktörler de işsizlikle mücadelede önemlidir.

Devlet, iş dünyası ve STK’ların koordineli çabaları, gençlerin ve özelliklede mesleki ve teknik liseler ile üniversite gençliğinin iş gücüne etkin entegrasyonunu sağlayacak temel dinamikler olmalıdır. Entegre politikalar ve çok paydaşlı yaklaşımlar, sürdürülebilir istihdam ve ekonomik büyüme için olmazsa olmazdır. Türkiye’deki iş dünyasına katılacak genç potansiyel vardır, yeterki hükümet bu konuda yeterince kararlı ve sürdürülebilir uzun vadeli bir politika planlaması uygulasın.