İNTİHAR MI CİNAYET Mİ?

Abone Ol

Bir insan niçin intihar eder, özellikle hayat doluysa… Üniversiteyi kazanmış, hayata dair hayalleri ve idealleri varken birdenbire hayata küssün.

Rojin Kabaiş 21 yaşında… Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü öğrencisi ve hayatının baharında… ailesinin deyimiyle “hayat dolu bir insan” ne yaşadı, başına neler geldi de intihar etmiş olsun.

Okuduğu bölüm bile hayat dolu bir bölüm. Okul öncesi öğretmenlik bölümü… çocuk sevgisinin ve eğitiminin olduğu bir bölüm.

Kamuoyuna yansıyan son gelişmeler Rojin olayında birçok soru işaretleri halen çözülmüş değil. İntihar mı, cinayet mi, yoksa intihar süsü verilmiş bir cinayet mi?

Son gelişmeler intihar süsü verilmiş bir cinayet olasılığı üzerinde duruluyor.

Şayet cinayet değil de intihar ise intiharın nedenlerini bulmak gerekiyor. Hayat dolu bir insan neden, niçin, hangi sebepten dolayı intiharı seçmiş olsun.

Sosyolojik olarak intiharın bireysel değil, toplumsal bir olgu olduğu gerçeğinden yola çıkarak olayın tüm kapalı kalmış yönlerinin aydınlatılması gerekiyor.

Bireysel bir intihar vakasının arkasında yatan yüzlerce toplumsal olguyu ele almak gerekiyor. Sıradan gördüğümüz bir intiharın arkasında yatan yüzlerce neden sayabiliriz.

Bir intiharın arkasında yatan toplumsal nedenlerden birkaç tanesini ele alalım.

Örneğin; ailevi sorunlar, kumar borcu, ticari bir meselede iflas etmiş birinin tükenmişliği, madde bağımlılığından dolayı uyuşturucuyu alacak parayı bulamaması, boşanma, ihanet, aldatılma, sevdiği ve kıymet verdikleri tarafından ret edilme, taciz ve tecavüze uğrama, yüz kızartıcı bir suçtan dolayı iftiraya uğramış birinin toplum tarafından dışlanması, hedeflediği ve önemsediği bir ideale ulaşamama, başından geçmiş bir meseleden dolayı suça sürüklenecek tehdit ve şantaja uğrama, manevi boşluk, maddi hazcılık, sosyal medyada intihara sürükleyen yayınların dolaşması, filim, dizi ve sinemalarda intiharın sıradanlaştırılması, müzik sektörünün intihara teşvik edecek türden eserleri piyasaya sürmesi ve daha binlerce intihara sürükleyen neden sayabiliriz…

Bundan yirmi beş veyahut otuz yıl önce Batman’da genç kızlar intihar ediyordu. Sonra yapılan sosyolojik araştırmalarda intiharın arkasında yatan asıl nedenin taciz ve tecavüz olayları olduğu ve dönemin karanlık güçleri ile fuhuş çeteleri tarafından genç kızların tecavüze uğradıktan sonra şantaja maruz kaldığı sancılı ve bir o kadar trajik bir dönemin yaşanmışlıkları var.

Son gelişmelerle birlikte iki farklı DNA’nın Rojin’de bulunması… bir zamanlar Batman’da yaşanmışlıkların bir benzerinin Rojin’in başına da mı geldi, mide bulandıran geçmişe dair iğrençlikler yeniden mi yaşanıyor soru işaretleri yine aklımıza gelmiyor değil.

Rojin’in hayat dolu olması ve ailesinin intiharı kızlarına yakıştırmamalarını duygusal açıdan anlıyorum. Ancak aileye de hak vermemek elde değil.

İntihar bireysel değil, toplumsal bir olgu olduğuna göre hayat dolu olan Roıjin hangi toplumsal olgudan dolayı intihar etmiş olabilir.

Şayet gerçekten intihar etmiş ise intiharı tercih etmesinde yatan sebep ve nedenler neler olabilir. Bunların tek tek aydınlatılması gerekiyor.

İntihar bir yönü ile psikolojik tükenmişlik sonucu olarak gözükse de aslında psikolojik tükenmişliğe sürükleyen toplumsal nedenlere odaklanmak gerekiyor.

İntihar meselesi böyle…

Birde intihar süsü verilmiş azımsanmayacak kadar birçok şüpheli ölümleri haberlerden duyuyoruz.

Bu olaylardan biri de Rojin Kabaiş, olay olabilir… İntihar mı, cinayet mi, intihar süsü verilmiş cinayet mi? Sorusu son günlerde en çok konuşulan ve tartışılan bir mesele…

Rojin’in cansız bedeni bulunduğunda, ardında cevapsız sorular, eksik tutanaklar ve sessiz bir adalet bırakılmıştı. İşte bu durum kamuoyunda intihar süsü verilmiş bir cinayete kurban olduğu yönünde kanaatleri oluşturuyor.

O günden bu yana tam bir yıl geçti. Ama acı dinmedi, belirsizlik azalmadı. Çünkü Rojin’in ailesi, kızlarının “intihar ettiği” yönündeki iddiayı hiçbir zaman kabul etmedi. Onlara göre bu bir intihar değil, bir cinayetti. Ve Ronjin'in ailesi kızlarının intihara gidecek hiçbir vaziyetinin olmadığını ve cinayete kurban gidildiğini ilk günden bu yana dile getiriyor.

Son günlerde ortaya çıkan raporlarda aileyi destekler nitelikte. Savcılık dosyasında, olayın tahkikatının yapıldığı ilk günden itibaren “intihar şüphesi” öne çıkarıldı. Ancak ne olay yeri incelemesi ne de adli raporlar, bu iddiayı kesinleştirecek tutarlılıkta bir sonuç ortaya çıkarmadı.

Raporlardaki çelişkiler her gün basın, medya ve siyaset arenasında tartışılıyor.

Cinayet ise failler bir an önce tespit edilip adalete teslim edilmeli. İntihar ise neden ve niçin intiharı tercih ettiği ve arkasında yatan nedenler tespit edilmeli, bu konuda da varsa suçlular yine adalete hesap vermeli. Bu mesele artık kamuoyuna mal olmuş bir mesele…

Yaşanan dram sadece sıradan bir adli vaka olmaktan çıkıp, tüm Türkiye'nin meselesi oldu.

Umarım bir an önce olay ile ilgili sis perdesi aralanır. Olay tüm yönleriyle aydınlatılmış ve kamuoyu vicdanı rahatlatılmış olur.

Unutmayalım geciken adalet, adalet değildir.