-STK’larda zor bir gerçek-
Hepimizin hayatında böyle insanlar vardır. Ne yapsanız yaranamazsınız; iyi niyetli bir iş yaparsınız, bir eksik bulurlar. Büyük bir emek verirsiniz, küçümserler. Hele bir de sivil toplum kuruluşlarında çalışıyorsanız, bu tarz insanlarla karşılaşma ihtimaliniz oldukça yüksek. Peki neden böyleler?
Gelin birlikte muhabbet tadında düşünelim.
‘Sivil toplum kuruluşlarında en zor şey, işin mutfağında olmadan dışarıdan yorum yapanlarla uğraşmaktır.’
Çoğu zaman bu kişiler, bir çözüm önerisi sunmadan sadece “bu da olmadı”, “yine yanlış yapmışsınız”, ”ben söylemiştim” gibi cümlelerle süreci eleştirirler.
Ama dikkat edin, bu kişileri bir şeye davet ettiğinizde mesela “gel sen de katkı sun” dediğinizde genelde geri adım atarlar. Çünkü onların asıl meselesi “yapmak” değil, “görünür” olmaktır. Yani, işin parçası olmaktan çok, dışarıdan yorum yaparak kendilerini önemli gösterme derdindedirler.
Eleştirinin kendisi kötü bir şey değildir. Hatta yapıcı eleştiri, kurumların gelişmesi için çok kıymetlidir. Ama her şeye karşı çıkan, sürekli muhalefet eden kişiler haddi zatında istemeseler bile yıkıcılığa meyillidirler. Bu da bize şunu düşündürür:
“Bu kişi gerçekten daha iyi olmasını mı istiyor, yoksa sadece yapılanı değersizleştirerek kendi egosunu mu besliyor?”
Ne yazık ki birçok durumda cevap ikincisi oluyor. Çünkü yapıcı insanlar eleştirirken çözüm de önerir. Yıkıcılar ise sadece “yıkmak” ister.
Hiçbir şeyden memnun kalmayan bu insanlarla başa çıkmak için ilk yapılması gereken şey; Dinlemek!
“Dinlemek. Dinlemek. Dinlemek. Sonra… konuşmak” olmalıdır.
Evet, bu kişileri dinlemek gerekiyor. Çünkü bazıları gerçekten sadece sesinin duyulmasını istiyor. Kendini dışlanmış hissediyor olabilir.
Bir insanı “eleştiriyorsan, buyur sen de gel çalış” diyerek sorumluluğa davet ettiğinizde ya katkı sunmaya başlar ya da sessizleşir. Çünkü artık dışarıdan izleyen değil, içeride çözüm arayan biri olmuştur.
Biraz empati yapalım.
Bu kişilerin bazılarında, “Kendini değersiz hissetme, kuruluşa ve yöneticilerine duyulan güven eksikliği, kuruma ait olmadığını düşünme, geçmişte yaşadığı olumsuz deneyimleri bugüne taşıma, önceki projelerde başarısızlık, yanlış yönetim nedeniyle oluşan hayal kırıklıkları” gibi düşünce ve tavırlar sivil topluma karşı olumsuz veya mesafeli olmalarına etki edebilir.
Bu tür bireyleri kazanmak ve kuruma yeniden dahil etmek ise tamamen dışlamakla değil, diyalog kurmakla mümkündür. Yıkıcı da olsa eleştirileri dinlemek, gerekirse birebir görüşmeler yapmak ve bu kişileri sorumluluk üstlenmeye teşvik ederek bakış açılarını değiştirebiliriz. Çünkü çalışmaya katılan bir birey, emeğin ne kadar zor olduğunu fark eder ve eleştirirken daha yapıcı davranır.
Bu alanda deneyimli kurumların, bu sorunları nasıl ele alıp çözdüğüne baktığımızda;
Geri bildirim mekanizmaları kuruyorlar. Herkesin fikrini paylaşabileceği açık toplantılar yapıyorlar. Şeffaflık çok güçlüdür, yapılan her iş raporla destekleniyor. “Bu böyle olmadı” diyen birine “İşte sebepler ve sonuçlar” denilebiliyor.
Katılımcılık esas… Eleştiride bulunan kişilere “gel, sen de çalışmalara katkı sun” denilerek hem şikayet azaltılır hem sahiplenme artırılır.
Gelelim meselemizin can alıcı noktasına:
STK’da yönetici ve üyeler olarak ne yapmalıyız?
Eleştiriyi kişiselleştirmemeli ama dikkate almalıyız.
Yıkıcı eleştiriyi ayırt etmeli ve yapıcıya dönüştürmenin yollarını aramalıyız. Eleştirenleri kesinlikle dışlamamalı sürece dahil etmenin gayretinde olmalı, birlikte çalışmaya davet etmeliyiz.
Her şeyi açık, anlaşılır, şeffaf şekilde anlatmalı, görünürlük sağlamalıyız.
Ve en önemlisi: Herkesin psikolojisinin, geçmişinin ve bakış açısının farklı olduğunu unutmadan sabırlı ve adil olmalıyız.
Hasılı kelam;
Sivil toplum hepimizin ortak alanı. Eleştiren de bizim insanımız, çalışan da. Amaç “ortak akıl” ile diyalog kapılarını daima açık tutmak olmalıdır.
STK’lar da geldiği görev ve makama rağmen ‘değişmeden’ özveriyle çalışan, beraber çalıştıklarına vefalı olan, sorunlara imkanları nispetinde çözüm üreten, işinin ve görevinin şuuruyla kalbi temiz bir şekilde hizmet eden fedakar yiğitlere destek verip takdir edelim.
Sözün sonu:
Şikayet eden miyiz? Şikayet edilen miyiz?
Katılımcı mıyız? Karıştırıcı mıyız?