Diyarbakır’ın en gözde piknik alanlarından biri olan Eğil’in Yatır Köyü’ndeki mesire alanı, son günlerde hiç hak etmediği bir görüntüyle gündeme geldi. Tarihi, doğası ve özellikle de manevi atmosferiyle bilinen bu bölge, sorumsuz ziyaretçilerin bıraktığı çöp yığınları nedeniyle bir çöplüğü andırıyor. Pikniğe gelen bazı insanlar ardında bıraktığı plastik şişeler, poşetler, yemek artıkları ve daha birçok atık, bölgenin doğal güzelliğini olduğu kadar manevî ağırlığını da gölgeliyor.
Ziyarete gelen duyarlı insanlar gördükleri manzara karşısında haklı olarak tepkilerini gösteriyorlar.
“Burası piknik alanı mı, yoksa çöp alanı mı?” diye soranlar da var, “İnsan olan bunu yapmaz. Bu yapılanlar burada yatan nebilere saygısızlıktır.” diyerek tepkilerini dile getirenler oluyor.
Gerçekten de böylesi özel bir bölgeye böylesine duyarsız davranmak sadece çevre kirliliği değil, aynı zamanda toplumsal çürümenin, saygısızlığın, duyarsızlığın göstergesidir.
Oysa Eğil, sıradan bir piknik alanından çok daha fazlasıdır. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden Hz. Zülkifl (Aleyhisselam) ve Hz. Elyesa (Aleyhisselam)’ın türbelerine ev sahipliği yapan bu ilçe, asırlardır “peygamberler diyarı” olarak anılıyor. Osmanlı salnamelerinde dahi bölgenin manevi bereketinden, burada medfun bulunan büyük peygamberler ve sahabelerden övgüyle söz ediliyor. Yüzyıllardır insanların ziyaret ettiği bu topraklarda yalnızca türbelerin değil; Nebi Harun-i Asefi, Nebi Hallak, Nebi Harut, Nebi Zünnun, Nebi Hürmüz ve Nebi Ömer gibi manevî büyüklerin makamlarının da bulunduğu rivayet ediliyor.
Tarihi değerinin yanı sıra büyüleyici bir doğal güzelliğe de sahip olan Eğil, Dicle Baraj Gölü’nün sunduğu manzaralarla ziyaretçilerine eşsiz bir atmosfer sunuyor. Baraj yapılmadan önce Hz. Elyesa ve Hz. Zülkifl’in kabirleri Dicle Nehri kıyısında bulunuyordu; 1995 yılında sular altında kalmaması için büyük bir titizlikle taşınarak Nebi Harun Tepesi’ndeki bugünkü türbelerine yerleştirildiler. Böylesine kutsal ve tarihî bir bölgenin, insana yakışmayan davranışlar nedeniyle kirletilmesi kabul edilemez bir tabloyu gözler önüne seriyor.
Eğil’in manevi kimliğini bilen, bu toprağın kokusuna, tarihine ve ruhuna aşina olan herkes, bugün yaşanan kirliliği görünce içten içe hüzünleniyor. Çünkü mesele sadece estetik bir rahatsızlık değil; mesele bir vurdumduymazlık, bir sorumluluk eksikliği, bir kültürel erozyon meselesidir. İnsan kendi evini kirletmez; bir toplum da manevi değerlerini taşıyan mekânlara böylesine hoyrat davranmamalıdır.
Ancak burada sadece oraya gelip çöp bırakan insanları suçlayıp kenara çekilmek de doğru değil. Elbette piknikçilerin duyarsızlığı kabul edilmez, fakat bu bölgelerde düzeni sağlamak, temizliği takip etmek, gerekli önlemleri almak ve caydırıcı uygulamaları sürdürmek de yerel yönetimlerin görevidir. Özellikle Eğil Belediyesi’nin, peygamberlerin yattığı bölgelerin çevresel düzenlemesine daha fazla önem göstermesi, çöplerin birikmesine müsaade etmemesi ve sürekli gözlem hâlinde olması gerekir. Bu sadece bir temizlik meselesi değil; bölgenin kültürel, inançsal ve turistik değerini koruma sorumluluğudur.
Bugün bu alanlar çöple kaplıysa, yarın bölgenin değerinin bilinmemesi ve manevî atmosferin zedelenmesi kaçınılmaz olur. Oysa Eğil, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine niteliğinde. Doğasıyla, tarihiyle, peygamberleriyle bu kadar özel bir bölgenin gereken ilgiyi görmesi için herkesin üzerine düşeni yapması şarttır.
Eğil hepimizin ortak mirasıdır.
Kimseye ait değildir ama herkesin sorumluluğu altındadır.
Bir pet şişe bile bu toprağın ruhunu kirletebilir; bir çöp torbası bile bir medeniyetin duyarlılığını sorgulatabilir.
Artık sorumsuzluğu değil, duyarlılığı konuşmanın zamanı geldi.
Hem vatandaş olarak hem kurum olarak…
Çünkü bu topraklar, bu peygamberler ve bu tarih, bizden saygı bekler.