Diyarbakır mutfağının unutulmaya yüz tutan hazinelerinden biri olan Serbizer Çorbası, özellikle kış aylarında sofraların başköşesine yerleşiyor.
Dicle ilçesine ait olduğu düşünülen bu çorba, buğday, nohut ve yeşil (ya da siyah) mercimekle hazırlanıyor. Geçmişte hemen her evde haftada en az bir kez pişirilen Serbizer, günümüzde de Diyarbakırlı kadınlar tarafından sıkça tercih ediliyor.
Çorbanın ana malzemeleri; 1 su bardağı yeşil mercimek, 1 su bardağı döğme, 1 su bardağı nohut, soğan, tuz, pul biber, kişniş tohumu ve 8 su bardağı et ya da tavuk suyu. Üzeri ise sade yağ, kuru nane ve pul biberli sosla tamamlanıyor.
Bakliyatlar bir gece önceden ıslatılıyor. Ardından orta ateşte yumuşayıncaya kadar pişiriliyor. Alev azaltıldıktan sonra baharatlar ekleniyor ve sonrasında yağlı sos çorbaya dökülerek servis ediliyor.
Kürtçede “pişirilmiş baş” anlamına gelen “Serbizer”, dana ya da koyun kelle etinden gelen kolajenle daha da zenginleşiyor. Özellikle soğuk algınlığı, halsizlik ve kemik ağrılarına karşı doğal takviye olarak değerlendiriliyor. Yüksek protein ve mineral içeriğiyle enerji verici bir çorba olarak tanımlanıyor.
Sur gibi Diyarbakır’ın eski semtlerinde bazı lokantalarda sabah servis edilmeye başlanan Serbizer, yerel halk tarafından adeta “enerji deposu” olarak anılıyor. Yerli ve yabancı turistler de bu otantik çorbayı deneyimlemek için kışın şehre akın ediyor.
Serbizer Çorbası, Diyarbakır’ın tarihi, kültürü ve beslenme geleneğini yansıtan önemli bir lezzet. Zaman içinde kaybolmaya yüz tutan bu tarifin gelecek nesillere aktarılması için yerel yemek atölyeleri düzenlenmesi, turizm tanıtımlarına dahil edilmesi ve sosyal medyada daha sık yer verilmesi faydalı olabilir.
Kış aylarında sıcak, doyurucu ve sağlıklı bir alternatif arayanlar için ideal olan Serbizer, sofralarda yeniden canlanmayı bekliyor.