DİYARBAKIR'IN FETHİNE KİMLER GÖLGE DÜŞÜRÜYOR

Abone Ol

Diyarbakır'ın fethinin bin 386'ncı yıl dönümüne girdik. Diyarbakır'ın fethine girmeden önce fetih ile işgal arasındaki farka değinmek istiyorum.

Fetih ile işgal çok zıt anlamları barındırıyor. Her iki kavram birbirine o kadar zıt ki; siyah ile beyaz, soğuk ile sıcak, zulüm ile adalet, hak ile batıl kadar zıt.

Her iki kavram arasında ince çizgiyi yakalamadan Diyarbakır'ın fethini tam olarak idrak edemeyiz.

Kimler Diyarbakır'ın fethine gölge düşürüyor, sorusunun cevabı ortada… DEM parti yetkililerinin Diyarbakır'ın fethini işgal olarak lanse etmeleri İslam'a olan düşmanlıklarının yansımasından başka bir şey değil.

Bundan birkaç yıl önce DEM'li Ahmet Türk, Yezidi konferansında Halid bin Velid ’in Kürtlere soykırım uyguladığı iftirasını atmış, asılsız ithamlarda bulunmuştu. Ayrıca, bir dönem Diyarbakır'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış Mehdi Zana, Kürtlerin zorla, yanlışlıkla, kılıç zoruyla Müslüman yapıldığını yalanını atmış, İslam'ın Kürtlere bir şey vermediği iftirasında bulunmuştu.

2019 yılında dönemin HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından Hazreti Muhammed'in sahabelerinden İyaz Bin Ganem'in adı verilen caddenin ismi değiştirilmiş, ne olduğu belli olmayan bir komünistin adı verilmişti.

Kalplerinde İslam düşmanlığı olan art niyetli malum kesim Diyarbakır'ın fethine gölge düşürmek için fethi işgal imiş gibi gösterme cüretinde bulunuyorlar.

Kavram karmaşasına girmeden kısa öz olarak fetih ile işgal arasındaki ince çizgiye değinmek istiyorum.

Fetih toprakların mamur edilmesini, halkların yaşatılmasını, insan onurunun teminat altına alınmasını ve ihya etmeyi barındırıyor… Fetihlerde bölge halkının can, mal, namus, inanç ve değerleri koruma altına alınıyor.

Diyarbakır'ın fethi tarihe mal olmuş, fetihler arasında yer alıyor.

Oysa işgal öyle değil. İşgal talan ve yıkımı barındırıyor. İşgallerde taş üstüne taş, omuz üstüne baş bırakılmıyor.

Tarihe mal olmuş Zerdüştlerin Diyarbakır'ı işgali, talanı ve soykırımı barındırıyor.

Biraz tarihi belgeleri karıştırdığımızda Kürtleri katliamlardan geçirenlerin Zerdüştler olduğunu göreceğiz.

Şöyle tarihe bir yolculuk edelim…

Yıl 503… Sasani Kralı Zerdüşt Birinci Kavad, Diyarbakır'ı işgal ediyor.

Şehri yerle bir eden ateşperest Kavad, 80 bin Kürdü katlediyor. Diyarbakır’ın sokakları kan revan içinde. Mecusi ateşperestlerin bu zulmü, masallarda anlatılan hikayeler değil, gerçek hayatta yaşanmışlıklardan ibaret.

Tarihi belgelerde sabit… o dönemde ateşperest Mecusiler şehri işgal ettiğinde Diyarbakırlıların mallarını talan etmiş, kadın, çocuk, yaşlı ve siviller soykırıma maruz kalmıştı.

Diyarbakır’ı kana bulayan ve 80 bin Kürdün kanına giren katliamcı, soykırımcı Zerdüştlere, ateşperestlere sevgi besleyenler, ne yazık ki Mecusilerin soykırımını görmezden geliyor.

İdeolojik bağnazlık, basireti körelten en büyük felaket bu olsa gerek.

Yıllarca Zerdüştlerin ve Hıristiyan Bizans'ın zulmüne maruz kalan Diyarbakırlılar bir kurtuluş muştusu arıyordu.

Kürtler adalet sancağı olan İslam’ın doğduğunu duymuşlardı. İslam’ın fethettiği yerlerde büyük bir adalet, hakkaniyet sağladığını haber almışlardı. İslam’ın can, nesil, akıl, mal ve din emniyeti sağladığını biliyorlardı.

Yıl 639… Diyarbakır İslam orduları tarafından fethediliyor.

Diyarbakırlılar, savaşmadan İslam dinini kabul ediyorlar. Savaşmadan İslam dinini kabul etmelerinin arka planına bakmak gerekiyor.

Yüz yıllarca Zerdüştlerin ve Hıristiyan Bizans'ın zulmünden kurtulmak için öyle bir tercihte bulunmuşlardı.

Fetih Diyarbakırlılar için rahmet olmuştu…Diyarbakır’ın fethi hem ateşperest Mecusilerin hem de Hristiyan Bizans'ın zulmünden kurtulma fırsatını sunmuştu.

Diyarbakır’ın fethinden sonra mazlum Kürtler, tarihe önemli bir mesaj vermiş ve Müslüman olmayı kabul etmişlerdi.

Tarihin birikmiş zulümlerinden kurtulmak isteyen Kürtler, İslam’ın fetih ordusuyla çarpışmadan şehri İslam’ın adaletine teslim ettiler.

Kürtler hiçbir çatışma ve zorlama olmadan, gönüllü ve istekli bir şekilde İslam’ı kabul etmiş ender kavimler arasında yer almalarının arka planında önceden yaşadıkları zulümlerden kurtulmanın refleksi olduğunu görüyoruz.

Tarafsız bir mantık ile tarihi belgeleri karşılaştıralım… Kimler Diyarbakır'ı işgal etmiş, kimler fethetmiş ortada.

Batının uşakları, batının kafasına göre Diyarbakır'ın fethine gölge düşürmeye çalışmaları oryantalist bakış açısından başka bir şey değil. Batının uşağı olmaktan vaz geçip, ideolojik gözlüklerini çıkarıp, meseleleri tahlil ederler mi? Hiç sanmıyorum.

Ama şunu unutmayın, Diyarbakır'ın fethini işgal gibi lanse etmeye çalışmanız beyhude.

İslam düşmanı, inanç ve değerlerimizin suikastçılarına tavsiyem, halkımızın değerlerine savaş açmaktan vazgeçin.

DEM parti yetkilileri ve ortağı Türk solu Diyarbakır'ın fethini işgal imiş gibi göstermeleri, kalplerindeki kinin ve İslam düşmanlığının yansıması olduğunu halkımız artık biliyor.