UNESCO 39. Dünya Miras Komitesi Toplantısı'nda (2015) "Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri" dosyası, "Dünya Kültür Mirası" olarak tescil edildi.
Tarihi Süreç: Diyarbakır Surları’nın tarihi çok eskiye dayanıyor. Bazı kaynaklar surların ilk kez M.Ö. 3-4 bin yıllarında Huriler zamanında İçkale sınırlarında ortaya çıktığını söylüyor. Ancak günümüzde ayakta duran sur duvarlarının büyük bölümü MS 4. yüzyılda, Roma/Geç Roma dönemi İmparator Constantinus tarafından yaptırılan esas duvarla bağlantılıdır.
Coğrafi ve mimari özellikler
Boyut ve Yapı: Sur uzunluğu yaklaşık 5.700 metre, yüksekliği yaklaşık 12 metre, genişliği yer yer 4 metreye kadar çıkıyor.
Yapısal Unsurlar:
• Burçlar (kule-çıkıntılar): Eskiden 98 burç olduğu belirtilen surlarda günümüzde restorasyon yapılan çoğu burç tamamlanmış durumda; halen ayakta duran burç sayısı bu rakama göre değerlendiriliyor.
• Kapılar: Urfa Kapı (batı), Mardin Kapı (güney), Dağ Kapı (kuzey), Yenikapı (doğu) gibi surlara açılan dört ana kapı bulunmaktadır.
Hevsel Bahçeleri: Dicle Nehri kıyısında, surlarla nehri arasında yer alan yaklaşık 700 hektarlık alanı kapsar. Tarih boyunca kentin beslenmesini sağlamış tarımsal alanlar; kültürel peyzaj kimliğini korumuş bir bölge.
Kültürel ve sosyal önemi
Diyarbakır Surları, üzerindeki yazıtlarla, kitabelerle, kabartmalarla, burçların mimarisiyle adeta açık hava müzesini andırır.
Bölge, farklı medeniyetlerin kesişim noktası olmuştur: Roma, Bizans, Artuklular, Osmanlı gibi devletlerin hakimiyetinde kalmış; mimari katmanlar bu uygarlıkların izlerini taşır. (Bu durum Hevsel Bahçeleri ile birlikte kültürel peyzaj bütünlüğünü güçlendirir.)
Koruma, restorasyon ve güncel durum
Restorasyon Çalışmaları:
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından "Surlarda Diriliş" adıyla başlatılan restorasyon süreci oldukça büyük ölçekli.
• Mevcut 98 burçtan bugüne kadar yaklaşık 70’inin restorasyonu tamamlandı.
• Surların en çok tahrip olan bölümleri arasında Saraykapı ile Keçi Burcu arasındaki bölüm geliyor. Bu kısmın restorasyonu ile surun genel bütünlüğü hedefleniyor. Ayrıca sur aydınlatma projeleriyle gece görünürlüğü ve görsellik de iyileştirilecek.
Zorluklar ve endişeler:
• Deprem Etkisi: 2023’te meydana gelen depremlerde, Diyarbakır Surları’nın bazı noktalarında taş düşmeleri görüldü. Ancak yapının genel dayanıklılığı korunduğu, büyük hasar olmadığı bildirildi.
• "Tehlike Altındaki Dünya Mirası" Listesi Tartışmaları: Sur ve Hevsel Bahçeleri ile ilgili olarak UNESCO nezdinde "tehlike altındaki dünya mirası" listesine alınması yönünde bir öneri hazırlandı. Ancak bu teklif, bazı ülkelerin oylarıyla reddedildi. Türkiye ise bu mirasın durumu izleme altında kalacak.
• Yerel Halkın Durumu: Surların etrafında yaşayan kişiler, özellikle eski yapılarının yıkılması, taşınmaları gibi sosyal ve ekonomik dönüşümler yaşamış durumda. UNESCO tescili sevinçle karşılanırken, tescilin beraberinde getirdiği koruma düzenlemeleri ve kentsel dönüşüm nedeniyle bazı endişeler de ortaya çıkmış.
Önemi ve gelecek perspektifi
Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın kültürel mirası açısından büyük öneme sahip. UNESCO listesine alınması, bu değerin uluslararası düzeyde tanınmasının bir göstergesi.
Turizm potansiyeli artacak: Restorasyon ve tanıtım çalışmaları sayesinde yerli ve yabancı turistlerin ilgisi daha da yükselecek. Bölgeye gelen ziyaretçi sayısının artması, ekonomik kalkınmaya katkı sağlayabilir.
Koruma bilincinin geliştirilmesi önemli: Sur ve çevresindeki yapılar, meydanlar, sokaklar, surlara bitişik yapılar gibi tüm bileşenlerin korunması gerekiyor. İyi bir alan yönetim planı, katılımcı restorasyon süreçleri ve sürdürülebilir koruma yöntemleri kritik.
Diyarbakır Surları ile Hevsel Bahçeleri’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabulü, hem tarihsel miras açısından hem de kültürel peyzaj bütünlüğü açısından büyük bir başarıdır. Bununla birlikte, bu mirasın korunması, sosyal ve fiziksel çevreyle uyumlu bir biçimde yaşatılması için yapılacak çalışmaların sürekliliği büyük önem arz etmektedir. Deprem gibi doğal afetler, restorasyon süreçlerinin titizliği ve yerel halkın sürecin içinde olması gibi unsurlar, mirasın hem fiziksel hem de toplumsal olarak sürdürülebilirliğini sağlayacak.