ÇOCUKLAR TARTIŞMA KONUSU DEĞİL, GELECEĞİMİZDİR

Abone Ol

DEM parti vekilleri geçtiğimiz günlerde Mecliste LGBT gibi sapkın akımları savunmakla kalmadı, söz konusu sapkın akımların ifsadını çocuklara kadar indirgedi. DEM partinin bu tutumu siyasi çirkefliğin ötesinde, çocuk istismarcılığını meşrulaştırma girişimidir.

DEM partinin sapkınlığı çocuk yaşlara kadar indirgemesi, toplumun ahlaki yapısına, aile kurumuna ve geleceğimize yönelik büyük bir suikasttır.

Çocukları cinsel istismara sürükleyecek DEM partinin bu söylemi, toplumun namus, gayret ve evlatlarına karşı ırz düşmanlığıdır. Çocuk istismarcılığını savunan DEM parti vekillerinin siyasi ahlaksızlığına karşı toplumsal tepkiler çığ gibi büyüdü.

Toplumların en hassas meselesi çocuklardır. Çünkü çocuk, bir ideolojinin, bir siyasetin ya da bir tartışmanın tarafı değil; korunması gereken ortak değerimizdir. Bu nedenle çocuklar söz konusu olduğunda kullanılan dilin de atılan adımların da savunulan politikaların da çok daha dikkatli ve sorumlu olması gerekir. Son yıllarda çocuklar üzerinden yürütülen tartışmalar, ailelerde ciddi bir endişe ve güvensizlik duygusu yaratıyor.

Anne ve babalar çocuklarını büyütürken yalnızca biyolojik değil, ahlaki ve psikolojik bir sorumluluk da üstlenirler. Bir çocuğun hangi değerlerle tanışacağı, hangi bilgilerin hangi yaşta aktarılacağı, hangi konuların aile onayıyla ele alınacağı meselesi ebeveynlerin en doğal hakkıdır. Bu hakkın göz ardı edilmesi, aile kurumunun zayıflatılması anlamına gelir. Devletin ve kamusal aktörlerin görevi ailelerin yerine geçmek değil, onları desteklemektir.

Çocukların gelişim süreçleri son derece hassastır. Psikoloji bilimi, çocukların maruz kaldıkları toplumsal tartışmaların kafa karışıklığına, kaygıya ve uyum sorunlarına yol açabileceğini açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle eğitimde yaşa uygunluk, pedagojik denge ve ebeveyn bilgilendirmesi vazgeçilmez ilkeler olmalıdır. “Çocukların iyiliği” iddiasıyla yapılan her çalışmanın bu ilkelerle uyumlu olması şarttır.

Ne yazık ki bugün bazı siyasi çevreler, çocukları toplumsal ve ideolojik tartışmaların merkezine çekmenin normal ve hatta gerekli olduğunu savunuyor. Oysa çocukları bir tartışmanın öznesi hâline getirmeye çalışan zihniyetin amacı çocukları korumak değil; onları sapkın akımların tuzağına düşürecek şekilde açık hâle getirmektir. Çocuklar deney alanı değil, sapkınların oyuncağı değil, toplum mühendisliğinin de siyasi hesapların da taşıyıcısı hiç değildir.

Burada asıl sorun, farklı görüşlerin sapkınlıkların çok normalmiş gibi çocuklar üzerinden dayatılmaya çalışılmasıdır. Demokratik fikir özgürlüğü dedikleri şey sapkınlık mıdır? Sapkınlık ne zamandan beri özgürlük oldu işte bu tartışılabilir. Ancak bu tartışmaların adresi çocuklar değildir. Çocukların duygusal ve zihinsel güvenliği, her türlü görüşün, düşüncenin, fikrin üzerindedir. Kaldı ki sapkınlık bir görüş ve fikir değildir. Bu çizgiyi aşmamak gerekir. Bu çizgi aşıldığında, toplumda haklı bir tepki doğar.

Aile kurumu, bir toplumun en güçlü dayanak noktasıdır. Aile zayıfladığında yalnızca bireyler değil, sosyal yapı da yara alır. Bu yüzden ailelerin endişelerini küçümseyen, onları “geri kalmışlık” ya da “cehalet” gibi etiketlerle susturmaya çalışan yaklaşım asla kabul edilemez. Anne ve babalar çocukları için kaygılanıyorsa, bu ses duyulmalı, bastırılmamalıdır.

Devlete düşen görev çocukları her türlü istismardan, baskıdan ve yönlendirmeden korumak. Bu koruma yalnızca fiziksel değil; psikolojik ve sosyal boyutlarıyla da ele alınmalıdır. Eğitim politikaları şeffaf olmalı, içerikler ailelerle paylaşılmalı ve ebeveyn onayı esas alınmalıdır. Toplumda rahatsızlık uyandıran, aileleri endişeye sevk eden uygulamalarda ısrar etmek, çocuklara, geleceğe ve ailelere vurulan en büyük darbe olur.

Çocuklar bugünün değil, yarının emanetidir. Onlara bırakacağımız en büyük miras; güvenli bir aile ortamı, sağlıklı bir gelişim süreci ve tartışmaların dışında tutulmuş bir çocukluk olacaktır. Hiçbir siyasi hedef, hiçbir ideolojik savunma bu sorumluluğun önüne geçemez.

Şunu açıkça ifade etmek istiyorum ki, çocuklar hiç kimsenin, hiçbir siyasi çıkarın, hiçbir ideolojinin, hiçbir sapkın akımın oyuncağı değildir. Çocukların üzerinden kirli bir siyaset yapmak en açık tabir ile ahlaksızlıktır. Çocukları korumak, onları tartışmalardan, farklı fikir ve düşüncelerden uzak tutmakla başlar. Ailelerin söz hakkını yok sayan hiçbir yaklaşım toplumsal meşruiyet kazanamaz. Toplum olarak ihtiyacımız olan şey daha fazla gerilim, toplumda rahatsızlık, endişe ve korku değil; daha fazla sağduyu, daha fazla şeffaflık ve çocuklar için ortak bir koruma bilincidir. Çünkü çocuklar hepimizindir ve onları korumak hepimizin görevidir.