Her çağın ve her dönemin kendine özgü kolaylıkları ve zorlukları bulunmaktadır. Bu koşullar içinde yaşayan bireylerin kişilik ve karakterlerinin şekillenmesinde önemli rol oynar. Toplumsal gelişmeler ve teknolojik değişimler özellikle aynı kuşaklar da benzer anlayış ve düşünceleri oluşturuyor, hayatlarını kendi anladıkları şekilde devam ettirmek istiyorlar.
Böylece aynı yaş aralıklarında benzer özelliklere sahip topluluklar ortaya çıktığından bunlar sosyal bilimlerde "kuşaklar" olarak tanımlanır.
Kuşakları anlamak, toplumsal değişimi çözümleyebilmek için önemli bir araçtır. Sosyal bilimciler son yüzyıla baktıklarında kuşakları genellikle şu şekilde sınıflandırmaktadır:
1925–1945: Sessiz Kuşak (S)
1946–1964: Bebek Patlaması Kuşağı – Baby Boomers (B)
1965–1979: X Kuşağı
1980–1994: Y Kuşağı – Milenyum Kuşağı
1995–2012: Z Kuşağı – Zoomers
2013 ve sonrası: Alfa (Sosyal medya kuşağı)
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan hızlı nüfus artışı, "Bebek Patlaması Kuşağı "BABY BOOMER'ı ortaya çıkarmıştır. Günümüz gençleri olan Z Kuşağı ise dijital dünyanın içinde şekillenmiş ve bu nedenle "ZOOMER" olarak adlandırılmıştır.
Her kuşağın hayattan beklentileri, dünyaya bakışları, üslupları, inançları, davranış kalıpları, beslenmeleri ve yaşam tarzları birbirinden farklıdır. Siyasi görüşlerden yaşam hedeflerine, maddi beklentilerden özgüven düzeylerine, kadar pek çok alanda kuşaklar arası ayrışmalar görülmektedir.
Kuşaklar arasındaki bu farklılıklar, aile içi iletişimden iş hayatındaki ilişkilere kadar birçok alanda etkisini göstermektedir. Özellikle hızla değişen dijital dünyaya uyum süreci, genç kuşaklarla daha deneyimli kuşaklar arasında zaman zaman anlaşmazlıklara neden olabilmektedir.
Geçmişe bakıldığında bu farklılıkların ortaya çıkmasında iki ana etken ön plana çıkmaktadır. " Toplumsal olaylar ve teknolojik gelişmeler." Radyo, televizyon, telefon, elektrikli aletler ve özellikle internetin hayatımıza girmesi, kuşakların doğuşunda belirleyici rol oynamıştır.
Bu teknolojik dönüşüm, yaşam tarzlarını köklü şekilde değiştirirken bireyselleşme düşüncesini de güçlendirmiştir. Bireycilik, özgürlük ve eşitlik taleplerini artırmakla birlikte insanların toplumsal bağlardan uzaklaşmasına da yol açmıştır.
Teknolojik değişimlere paralel olarak tüketim alışkanlıkları, iş yapma biçimleri, nüfus oranları ve siyasal tercihler de dönüşmüştür. Yeni nesiller daha bireysel, daha özgürlükçü ancak kimi zaman daha bencil davranışlar sergileyebilmektedir. İletişim biçimleri, dünyayı algılama yöntemleri ve etkilenme kaynakları, özelliklede Aile ortamı değerlerinden uzaklaşma önceki kuşaklardan oldukça farklıdır.
Geleceğe yönelik değerlendirmeler, kuşaklar arasındaki farkların daha da derinleşeceğini göstermektedir. Yapay zekâ, robotik sistemler, biyoteknoloji ve sanal gerçeklik gibi yeni teknolojiler, Alfa Kuşağı ve sonrasında hayatın merkezinde olacaktır.
Bu durum, eğitimden ekonomiye, kültürden inanç sistemlerine kadar pek çok alanın yeniden şekillenmesine yol açacaktır. Dolayısıyla kuşaklar arası anlayışın güçlendirilmesi ve ortak değerlerin korunması, toplumsal uyum için her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır.
Geleneksel bilgi aktarımı geri plana çekilirken, dini ve kültürel bilgiler artık büyük ölçüde dijital ortamlardan öğrenilmektedir. Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte din, maneviyat ve kültürel değerlerle kurulan bağlar da biçim değiştirmeye başlamıştır.
Z kuşağı, Kendi kuşak geçişlerini yavaşlatma ile bir yetişkin gibi yaşama ve davranmayı da ötelemiş, Neticede Dini hassasiyetlerinde de zaaflar oluşmuş, dini ve manevi hassasiyetleri sadece yetişkinlerin yaptığı bir iş gibi algılamaya başlamışlardır.
Ancak bu çeşitlilik aynı zamanda toplumsal bir zenginlik olarak görülmeli, Farklı deneyimlere ve bakış açılarına sahip kuşakların bir araya gelmesi hem iş dünyasında hem de sosyal hayatta daha yaratıcı ve verimli çözümler ortaya çıkmasına katkı sağlamalıdır.
Aileler ve sosyal sorumluluğu olan kurumlar, vakıflar, dernekler…Z kuşağının İlgisini çekecek uygun manevi içerikler üretmeye, sağlıklı, rasyonel ve manevi açıdan beslenen içerikleri arttırmaya önem vermeliler.
Çok geniş ufuk ve düşünceleri ile çağı takip ettiğini belirten
Z kuşağı, yaşantılarında ise maalesef çok dar çerçevede hayatlarını sürdürmeye çalışarak Asosyal yaşam tarzına dönüştüler.
Hangi kuşak olursa olsun Sevgi, Saygı, Aile, Adalet, Özgürlük, Dürüstlük, Fedakârlık… gibi insani değerler yaşatılmalıdır.
Toplumun geleceğinde bu dönüşümlerin nasıl şekilleneceği ise kuşakların birbirini anlaması ve ortak bir zeminde buluşmasıyla yakından ilişkilidir