BEŞİNCİ GÜÇ: PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA

Abone Ol

Vakıa ile vukuatı, vukuat ile imkanatı, olasılık ile olmuşu, sanal ile gerçekliği, teori ile pratiği, potansiyel ile mevcudiyeti birbirine karıştırıyoruz.

Teknolojinin zirve yaptığı bir dönemde maalesef tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar, bilgi kirliliğine maruz kalıyoruz. Adeta ‘bilgi kirliliği’ çağında yaşıyoruz.

Bilgi kirliliği ve manipülasyon konusunda Firavunun sihirbazlarını aratmayacak cinsten, şarlatanlar türedi. Makyavel yaşamış olsaydı, ‘hedefe ulaşmak için bu kadar da ahlaktan yoksun olunmasını istememiştim’ diyecek kadar, kendine rahmet okutacaktı.

Milyonda bir toplumda görülecek olayları, toplumun tümünde varmış gibi algı operasyonları yapılıyor. Bu algı operasyonlarında özellikle her platformda belli bazı kesimler hedef tahtasına oturtuluyor.

Özellikle solcu ve sosyalist kesimler yalan, dolan ve iftira atmayı bir meziyetmiş gibi piyasaya yayıyorlar. Sosyal medyanın kirli yüzünü iyi manipüle eden bu kesimler, olayları çarpıtıp gerçekmiş gibi yanıltıyorlar.

Bilgi kirliliği ve dezerformasyon çağının karanlığında gezinen bu kesimler, toplumları manipüle etmek için her türlü yalan, dolan ve hileye başvurmaktan geri durmuyorlar.

DEM parti ve PKK çevreleri attıkları yalanlara bir süre sonra kendileri de inanıyorlar. Narin Güran olayında bunların ne kadar siyasi istismarcılar olduğunu gördük.

Her türlü yalan, iftira ve karalamayı HÜDA PAR çevresine yönelik yaptılar. Günün sonunda olayın adli vakıa olduğu ortaya çıktı. Çamur at izi kalsın, mantığı ile HÜDA PAR çevresi iftiralarla itham altında tutuldu.

Bu iftirayı atanlar sosyal medya mecralarının en karanlık kanallarında birer lağım fareleri gibi gezinmeye devam ediyorlar. Nede olsa kimse onlara ulaşamıyor, sanrısı ile istediklerini yazıp çiziyorlar.

Hiç kimse erişilmez değil, kim ne yaparsa yapsın mutlaka yaptıklarının hesabını er ya da geç hukuk önünde verecek.

Biz gelelim son günlerde sosyal medyayı sarsan yeni bir vakıaya dönelim.

Diyarbakır'da üniversite öğrencisi genç bir kız intihar etmiş… haberi okuyunca üzülmemek elden değil. Gencecik yaşta intihar etmek, zor bir imtihan.

İntihar vakası sosyal medyada büyük bir yankı uyandırdı.

Olay adli tıpa intikal etmiş… savcılık soruşturması devam ediyor…. Savcılıktan ve adli makamlardan henüz konu hakkında bir resmi açıklama yok. Henüz olay tüm yönleriyle aydınlatılmamış, var olan deliller üzerinden tahkikat sürüyor.

Malum kesim her olayı siyasi ranta çevirmekte kendini çok hünerli görüyor. Bu çevreler her olayı istismar aracı olarak kullandığı gibi bu olayı da istismar aracı haline getirmeye çalışıyor. En can sıkıcı yanı ne biliyor musunuz? Bu yalancıların yaptıklarının yanlarında kar kalması… attıkları yalanlara göz yumulması ayrıca başlı başına bir skandal.

Tıpkı Narin Güran, olayında olduğu gibi, yine siyasi istismarcılar işbaşı yaptı.

Çokoloji uzmanları, sosyal medya üzerinden olayın yargı makamı oluverdiler. Olayın öncesi ve sonrası hakkında bildikleri hiçbir şey olmadığı halde.

Herkes sosyal medya da duyduğunu veyahut sosyal medyaya yaydığını konuşuyor. Bunun üzerinde hüküm veriyor.

Tek bildiğimiz bir şey var… genç yaşta genç bir kız hayatını kaybetti.

İntihar ise neden, niçin, hangi sebepten dolayı intihar etmiş olabilir? Gencecik yaşta hangi travmaları yaşadı da intihar etti?

Farazi yorumların dışında kimse bir şey bilmiyor. Vefat etmiş bir insanın gizli dünyasını, ailesini ve akrabalarını düşünerek mahremiyetleri korunmalı… insanın ölüsüne hürmet, yakınlarına saygı duyulmalı.

Bu işin örtbas edilmesi ile ifşa edilmesi arasındaki ince çizgiyi bulmak lazım. Örtbas edilmesi gereken mağdurun ve yakınlarının mahremiyetinin korunması… ifşa edilmesi gereken ise somut delillerle olayın aydınlatılması.

Olayın analizinde hakim, savcı ve uzman olmaya gerek yok. İnsan olmak yeterli. Bu hassasiyet, ahlaki sorumluluk gerektiriyor.

Bu olay olmadan öncede eğitim sistemimizin hangi durumlarda olduğu konuşulup tartışılıyordu. Genç kızın ölümü olmasaydı, eğitim kurumunda bir sorun yoktu diyemeyiz. Sorunlar yumağını bir olaya ilişkilendirmeye gerek kalmadan çözmeliyiz.

Sosyal medya üzerinden çok şey yazıldı çizildi. Sosyal medya kendini beşinci güç olarak konumlandırıyor. Ancak bu beşinci gücün hiçbir güvenirliği yok. Dayanağı yok. Sertifikası yok. Sıradan bir fake hesap bile ortalığı karıştırabiliyor. Bu yüzden pimi çekilmiş bir bomba gibi olan sosyal medyayı kontrol edecek sıkı bir mekanizmaya ihtiyaç hasıl olduğunu Narin Güran olayında da hepimiz gördük. Aynı şekilde bu genç kızın intihar olayında da görüyoruz.

Toplumları ikame eden ve devletleri idare eden güçlere yeni paradigmaların katıldığını görüyoruz. Bir zamanlar yasama, yürütme ve yargı üçlüsüne zamanla basın ve medya dördüncü güç olarak katılmıştı.

Şimdilerde ise beşinci güç olarak sosyal medya görülüyor. Ama pimi çekilmiş ve her an patlamaya hazır bomba gibi olan sosyal medyanın güvenirliğini test edecek bir formül bulunmalı.

Pimi çekilmiş bomba ve beşinci güç olan sosyal medyanın kontrolü sağlanmalı… yalan haberlerle toplumu manipüle edenlere yönelik ciddi para cezaları kesilmeli.

Yalan atmak artık bedava olmamalı. Her yalana para cezası kesilmeli. Zamanla insanlar o cezayı ödememek adına da olsa doğru konuşmak zorunda kalacak.

Yoksa çok gereksiz yere, birçok kimlik, parti ve şahsiyet karalama ve iftiraya maruz kalmaya devam edecek.