İşgalci
siyonistlerle mücadele edilmesine ve sivillere saldırılmadığı Kassam Tugayları
tarafından deklare edilmesine rağmen Gazze'deki gerçekleri görmeyen Batı
medyası, Kassam mücahitlerine iftiralar atıyor. Asılsız iddialarını
kanıtlayamayan Batı medyası haberlerini bir bir geri çekiyor. İşgal rejimi,
hakikati aktaran gazetecileri ise hedef alıyor.
İnsanların
temel hak ve özgürlükler çerçevesinde sahip olduğu özgürlük alanlarından birisi
olan ifade özgürlüğü, diğer özgürlük alanlarıyla kıyaslandığında oldukça kritik
bir öneme sahiptir. Bu durum, ifade özgürlüğünün birçok özgürlük alanıyla iç
içe olması ve o hak ve özgürlüklerin kullanılmasında dolaylı ya da doğrudan
etkisinin bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bir toplumda, ifade özgürlüğünün
olup olmaması, aynı zamanda o toplumda düşünce, kanaat, basın-yayın haberleşme,
örgütlenme gibi pek çok özgürlük alanının hangi seviyede olduğu ile ilgili
çıkarımlar yapılmasını kolaylaştırmaktadır.
Batı medyası,
özellikle söz konusu Müslümanlar olunca ırkçı söylemler ve kıyaslarda bulunuyor
Halkların
ifade özgürlüğünün yansıması olarak kabul edilen basının özgürlüğü, kişi veya
toplumların kendi fikirlerini özgürce dile getirebilecekleri bir bağlamı ifade
etmekte ve kitlelerin enformasyon ihtiyacı açısından büyük önem taşımaktadır.
İdeal koşullarda görev ve yükümlülüklerin yanı sıra özgürlük alanları da
belirgin olan bu çerçevenin pratikte ne denli suistimal edildiği ise günümüz
dünyasında devam eden bir tartışma konularından birisidir. İngiltere'de basın
mensubu olmak ile Ortadoğu'da da basın mensubu olmak; aynı sıfat ile betimlense
de çok farklı koşullar, çok başka kaygılar ve düşüncelerle gerçekleşiyor. Batı
medyası, özellikle söz konusu Müslümanlar olunca ırkçı söylemler ve kıyaslarda
bulunuyor. Özellikle ABD ve İngiltere merkezli medya kuruluşlarının; son
günlerde Filistin'de yaşanan olaylarda tutunduğu "iki yüzlülük" had
safhaya ulaşmış durumda.
Batı dışı
olarak gördükleri toplumlarda şiddeti ve terörü teşvik eden, kutsayan
gazeteciler yargılandığında bile, "ifade özgürlüğü bizim en hassas
değerlerimizden biridir" diye yalan söyleyenler, kendileri ile ilgili
sıradan bir yazıyı baskı ile sansürlemekten geri durmuyorlar. İslam karşıtlığı
içeren, Müslümanlara hakaret eden yazılara yer veren ve bu tip yazıları
yayınlayanları el üstünde tutan Batı medyasının büyük çoğunluğu, kendi
devletlerini, medyalarını ve düşünce insanlarını, İslam karşıtlığı üzerinden
eleştiren bir yazıya yer veremiyorlar. Yani İslam'a, Müslümanlara ve onların
kutsal değerlerine saldırmak, aşağılamak, hakaret etmek hatta bunları teşvik
etmek "düşünce ve ifade özgürlüğü" bahanesi ile serbest, ama bu
saldırıları yapanları en hafif dille ya da ima yoluyla bile eleştirmek yasak.
Batı medyası
"Filistin" ifadesinden dahi rahatsız
Kanadalı
gazeteci Davide Mastraci'nin yaptığı araştırma Batı medyasının Filistin'e karşı
taraflı tutumunu gözler önüne serdi. Buna göre BBC, Washington Post, Deutsche
Welle gibi önemli yayın kuruluşları çalışanlarına "Filistin diye bir devlet
yok, 'Filistin ve Filistin devleti' tabirini kullanmayın" şeklinde brifing
verdiği ortaya çıkmıştı. Hazırlanan rapora göre, Amerika’nın önde gelen medya
kuruluşlarından Assocaited Press, kurum politikası klavuzunda
"Filistin" kelimesinin kullanımına ilişkin çalışanlarına katı
talimatlar verdi. "Filistin bayrağı, Filistin otoritesi, Filistin
Başbakanı gibi kelimeleri sadece uluslarası kuruluşlarla ilgili çalışmalarda,
kuruluşların faaliyetlerinde geçiyorsa kullanın" uyarısında bulunan AP yönetimi,
"Bağımsız bir Filistin devleti yok, bu yüzden Filistin ve Filistin devleti
ifadelerini kullanmayın. Filistin toprakları için Batı Şeria veya Gazze’yi
tercih edin" talimatını verdiği ortaya çıkmıştı. Çalışmada Kanada'nın
devlet adına yayın yapan resmî medya organı CBC'nin, "Modern bir Filistin
devleti yoktur. Bu yüzden Filistin’e atıfta bulunmayın veya Filistin’i ülke
olarak gösteren bir harita göstermeyin" brifingi ile çalışanlarına baskı
yaptığı ifade edildi. İngiltere'nin en önde gelen ulusal medya kuruluşu BBC'nin
ise çalışanlara, "Gazze ya da Batı Şeria'dan bahsederken Filistin
dememelisiniz. O tarihi bir varlık" talimatı verdiği belirtilmişti.
Batı medyası
haberlerinde siyonizm kokan bir dil kullanıyor
Batı medyası,
işgal rejiminin katliamlarını dünya kamuoyunun dikkatinden kaçırmak için akıl
almaz ve hayâsız bir gayrete girişti. İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin bölgede
yaşananları haberleştirirken, Gazze'de öldürülenler için "öldü",
işgalciler içinse "öldürüldü" ifadesini kullanması günlerce
tartışılmıştı. Okuyucuların aklına "Batı medyasına göre Filistinliler
'kendi kendine' mi ölüyor" sorusu geldi. BBC; sözde
"tarafsızlık" ilkesine rağmen barbarca dil ifadeleri sergilemeye
devam ediyor. Filistin'de dünyanın gözü önünde açıkça soykırıma uğrayan halk,
işgalci yetkililerin deyimiyle fiilen insan olmayan "insansı
hayvanlar" olarak kategorize edildi ve ana akım medyada hikayeyi bu
şekilde ele alıyor. Batı medyası haberlerinde siyonizm kokan bir dil
kullanıyor. Bu durumda açıkça, Filistinli masumların hayatının onlar için
önemli olmadığı ve işgalcilere ise olağanüstü
önem
atfedildiğini gözler önüne seriyor. Batı medyasında 75 yıllık işgali ve baskıyı
yok sayıyor. Gazze'ye yönelik devam eden soykırım suçu; Filistinlilerin insan
haklarının, medeni haklarının, siyasi ve ekonomik haklarının, insan olma
haysiyetinin tamamen reddedilmesi, büyük ölçüde ırksal üstünlük ve tahakküm
ideolojisine dayanıyor.
Ehli Baptist
Hastanesi katliamı
Aksa Tufanı
operasyonunun başlangıcından tarafsızlık iddialarını görmezden gelen Batı
medyası, siyonist rejimin çıkarları doğrultusunda sahte haberler yayınlıyor ve
aynı zamanda rejimin mazlum Filistin halkına karşı işlediği soykırım suçunu
meşrulaştırma ve haklı çıkartmaya çalışıyor. Filistin'deki katliamın Batı
medyasından nasıl aktarıldığına bakıldığında, Batılı ana akım medya
kuruluşlarının tek taraflı ve profesyonel olmayan faaliyetlerde bulunduğuna ve
ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine dair birçok kanıt görülebilir. Pek çok Batılı
medya kuruluşu, 7 Ekimden bu yana işgal rejimin çeşitli cinayetlerini
haberlerinde aktarmazken, siyonist rejimin anlatılarını anlatmaya ve böylece
katil rejimin yanında yer almaya çalıştı. Bunun en bariz örneği, işgal rejiminin
medyasının yanı sıra ABD merkezli CNN ve ABC TV kanalları ve İngiltere merkezli
BBC televizyonunun, operasyonunun ilk günlerinde 40 bebek ve çocuğun HAMAS
mücahitleri tarafından "başları kesilerek" öldürüldüğü yönündeki
iddialarıdır. ABD Başkanı Joe Biden bile buna tepki gösterdi ama çok geçmeden
Batı ve işgal medyası da bu iddianın yalan olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.
Aynı iddialar, Gazze'deki El-Ehli Baptist Hastanesi katliamında da tekrarlandı
ve Batı medyası en az 500 kişinin şehit olduğu saldırıdan direnişi suçlu
göstermeye çalıştı ancak bu algı da tutmadı.
Batı
medyasının, siyonist rejimi desteklediğini gösteren en büyük olaylarda biri de
işte bu El Ehli Baptist Hastanesine katliamıydı. Yüzlerce Filistinlinin
şehit olduğu ve binden fazla kişinin yaralandığı El Ehli Baptist Hastanesine
düzenlenen bombardımandan bir gün önce, BBC, "HAMAS hastanelerin ve
okulların altına tünel mi inşa ediyor?" başlıklı haberi yayınlayarak bir
şüphe oluşturmuştu. BBC'nin söz konusu haberi ile işgal kuvvetlerine adeta
hedef gösterdiği anlaşıldı.
Medyanın
yalan ve algı dolu haberleri üzerine açıklamalarda bulunan HAMAS, direniş
örgütlerinin çocukları hedef almadığına bir kez daha vurgu yaparak Batı
medyasını doğru olmaya davet etmişti.
Doğruyu
söyleyen medya hedef alınıyor
İşgal rejimi;
hakikatlere kör ve sağır Batı medyasının desteğini arkasına alırken, tüm
saldırılara karşı görevini layıkı ile yürütmeye çalışan basın mensuplarını da
saldırılarında hedef haline getiriyor. İşgal rejimi; gazetecilerin kaleminden
dökülen bir haber ve objektifinden yansıyan görüntünün atılan tonlarca bombadan
çok daha etkili olduğunu bildiği için gazetecileri hedef haline getiriyor.
Uluslararası sözleşmelere göre; savaş ve sıcak çatışma bölgelerinde tehlikeli
görevlerde bulunan gazeteciler, dokunulmaz olmasına rağmen, işgal rejimi
tarafından katlediliyor. Diğer taraftan Filistin'deki trajediyi dünya kamuoyuna
duyurmaya çalışan bazı gazetecilerin işine son veriliyor, mobing uygulanıyor,
baskı ve sansür yolu ile sesleri kısılmaya çalışılıyor. (İLKHA)