AİLESİZ TOPLUM KİMLİKSİZ TOPLUMDUR -3-

Abone Ol

Popüler kültürün hegemonyasında değerlerimizi her geçen gün daha fazla yitiriyoruz. Kültür emperyalizminin tek tipleştirdiği dünyamızda maalesef değerlerimizi yitirirken bizleri ayakta tutan aile kurumumuzu da kaybediyoruz.

Bizleri biz yapan, son kale aile kurumumuzun durumu içler acısı…

Aile kurumumuz çöktü… neden, niçin, ne zaman, nasıl, ne oldu da aile kurumumuz birdenbire çöktü. Kim ve kimler tarafından aile kurumumuza operasyon çekildi. Savaşlarla, topla, tüfekle kaybetmediğimiz değerlerimizi, inancımızı, kültürümüzü ve aile kurumumuzu birkaç on yıl içinde niçin yitirdik.

Her geçen gün bir sonraki günü arar duruma geldik. Evlilik oranları azalıyor, boşanma oranları artıyor, genç nüfus azalıyor, yaşlı nüfus artıyor, doğurganlık hızı en dip seviyeye kadar iniyor.

Geleceğe yönelik pek karamsar olmak istemiyorum. Ama istatistiki veriler durumumuzun içler acısı olduğunu gözler önüne seriyor.

Aile kurumunun yok edilmesi ile neleri kaybettiğimizin farkında mıyız bilmem ancak gelinen nokta felaket. İstikbalimiz, istiklalimiz, geleceğimiz, kimliğimiz, varlık sebebimiz olan aile kurumumuz büyük bir tehlike ile karşı karşıya. Düşünebiliyor musunuz, birkaç yıl sonra istihdam edilecek genç nüfusu bulmakta zorluk çekeceğiz. Ciddi tedbirler alınmaz ise yaklaşık elli yıl sonra ülke yaşlılar ülkesine dönüşecek.

Geldiğimiz bu karamsar tablo aileyi ayakta tutacak değerlerin yetirilmesinden kaynaklanıyor. Cumhuriyetin ilk kuruluşunda toplumsal sosyolojimize zıt Avrupa’dan ithal edilmiş aile kanunlarıyla idare edildik. Yıllarca aile planlaması adı altında nüfusun düşük oranlarda tutulmasına yönelik programlar yapıldı.

Yakın tarihimizde ise aile kurumunu ayakta tutan aile reisliği itibarsızlaştırıldı. Anne-baba rolleri yok edildi. İstanbul sözleşmesi, cinsiyetsiz toplum, ailesiz toplum, LGBT, 6284 sayılı kanun ve daha ismini sayamayacağımız onlarca uluslararası sözleşmelerle aile yapımız adeta yok edildi.

AKP aile kurumunun yok olmasına zemin hazırlayacak birçok yasal uygulamayı getirdi. CHP, DEM parti ve diğer sol marjinal örgütler söz konusu yasal zeminden istifade edebildikleri kadar istifade ettiler ve aile kurumunu altına dinamiti koydular. AKP’nin feminist kolları da bu konuda CHP ve DEM partiden geri kalır yanı yok. Maalesef onlarda aile kurumuna zarar verecek birçok çalışmanın içinde bulundular.

Geldiğimiz nokta şu; bir baba evladının kötü yollara düşmesine, kötü arkadaşlar edinmesine karşı çıktığı zaman ve bu konuda evladıyla tartıştığında, evladını cezalandırdığında soluğu mahkemelerde buluyor. Aynı şekilde bir koca, hanımı ile tartıştığı zaman yine soluğu mahkemelerde, evden uzaklaştırılmalarda ve hapse atılmada buluyor.

Fıtrat gereği bir evin reisliği gidince, evin birliği de dirliği de bütünlüğü de yok olup gidiyor.

Geçenlerde tanıdık birini gördüm… bir meselesini anlatınca üzülmemek elden değil.

Kendisiyle muhabbet ediyorduk. Muhabbetimizde Diyarbakır gibi görece muhafazakar bir şehirde nasıl olurda sahil kentleri aratmayacak şekilde teşhirciliğin yayıldığından yakındım. Bunların anne-babaları yok mu? diye hayıflandım.

Muhabbet ettiğim eski dostum, şöyle bir içerlenip efkarlandı, ciğerlerini parçalayacak şekilde bir nefes çekip, bir ah çekti.

Sonra başladı derdini anlatmaya… derdini anlatırken açtı ağzın yumdu gözünü… ve başladı söylenmeye.

Var azizim var… kanunlar müsaade etmiyor, deyip başından geçen bir meseleyi anlatmaya başladı.

Kızının oje sürmesine kızdığı için, kızı tarafından şikayet edilmiş. Gece aniden baskınla gelip zavallı adamı paldır küldür karakola götürmüşler.

Efendim sen misin kızının oje sürmesine karşı çıkıp, kızına kızan. Seni ‘psikolojik şiddet’ uygulamaktan cezaevine göndereceğiz, demişler. Araya hatırı sayılır birkaç kişi girince babayı hapse atmaktan vaz geçmişler. Kızı da şikayetini geri çekince serbest bırakmışlar.

Şimdi soruyorum… bu aile nasıl ayakta kalacak. Babalığın olmadığı, kocalığın olmadığı, evlatlığın olmadığı bir aile nasıl ayakta kalacak. Böyle bir aile yok olmaya mahkum değil midir? Toplumda bunun gibi yüzlerce hatta binlerce aileyi bitirecek vakıa ile karşılaşıyoruz.

Ondan sonra aile kurumu yok oluyor, deyip dizimizi dövünüyoruz. Aile kurumu işte bu tür yanlış uygulamalardan dolayı yok oluyor.

Daha düne kadar toplumda kabul görmeyen, ayıplanan, dışlanan gayri ahlaki giyim-kuşam davranış biçimleri şimdilerde gayet normal olarak görülmeye başlandı.

Bazen teşhirciliği ön plana çıkarıp kendini sokaklara salanların arkasında tepkiler gelmiyor değil. Bu tür absürt giyinmiş olanlara yönelik toplumda karşılaşıyoruz… yok mu bunların anne-babası… var olmasına varda kimse evlatlarına yetemiyor artık. Evlatlarına yetmek isteyenlere de kanunlar müsaade etmiyor.

Kanunlar aile kurumunu bitirecek LGBT ve feminist örgütlere çalışıyor. LGBT ve Feminist örgütlerin olduğu bir toplumda aile kurumu kalır mı?

Durum bundan ibaret.