Bir dizi ziyaretlerde bulunmak için Şırnak'ın Cizre ilçesine gelen HAK-PAR Genel Başkanı Düzgün Kaplan, açılım süreci, Öcalan'a yapılan çağrı ve yeni anayasa tartışmalarına dair açıklamalarda bulundu.

 Meselenin PKK'nin silah bırakması olmadığını, asıl meselenin Kürt meselesi olduğunu ifade eden Kaplan, "Evet, bugün Cizre'deyiz. Cizre, Kürtlerin ilk yerleşim yerlerinden biri ve önemli bir yerdir. Şırnak Cizre, Botan halkı da Kürt milli hareketinde önemli bedeller ödemiş bir toprak, o yüzden Cizre'de olmaktan mutluyuz. Buradan da güney Kürdistan'a geçeceğiz. Biliyorsunuz, son dönemlerde parlamentoda Devlet Bahçeli'nin ve DEM Parti milletvekillerinin elini sıkması ve sonrasında Öcalan eğer isterse, gelip DEM Parti grup toplantısında PKK'nin silah bırakmasını çağırabilir. Bu imkan her zaman var. Ayrıca, 'umut hakkı' diye bir mesele de var; idam cezası almış insanlara yönelik bir ihtimal var, bunu da konuşabiliriz. PKK'nin silah bırakması iyi olur. Yani, ne olursa olsun, Devlet Bahçeli de söylese, eğer Öcalan çıkıp silahları bırakın dese, PKK bunu kabul ederse biz bunu destekleriz. Çünkü PKK'nin kullandığı silah, Kürt halkına yaramıyor, fayda sağlamıyor. Bu bile başlı başına önemli." dedi.

Kürd meselesi, PKK'nin silah bırakmasına indirgenmemesi gerektiğini belirten Kaplan, "Fakat Devlet Bahçeli'nin söylediği mesele sadece PKK'nin silah bırakmasına indirgeniyor. Mesele, PKK'nin silah bırakması mıdır? Hayır. Mesele Kürt meselesidir. Yani, bu topraklarda yaşayan ve dört parçaya bölünmüş (Türkiye, Suriye, Irak, İran) 50 milyonun üzerinde bir kitleden bahsediyoruz. Bu kitlenin temel hakları, kolektif hakları var. Bu haklar, millet olmaktan kaynaklanır. Bu millet kendi haklarını almazsa, Orta Doğu'da kan ve gözyaşı bitmez. O yüzden, eğer Türk devleti gerçekten PKK'nİn silah bırakmasını istiyorsa, bunun basit bir yolu var. Kürtlerin temel haklarını verecek. Eğer Kürtlerin temel haklarını verirse, PKK zaten kendiliğinden biter. Niye PKK, gençleri dağa götürebiliyor? Bunun nedeni nedir? Çünkü Kürtlerin temel haklarını vermediği içindir. Eğer devlet Kürtlerin temel haklarını verirse, PKK diye bir örgüt kalmaz. Türkiye'deki savaş yanlısı partiler de kalmaz. Kürt halkı bir ulustur. Ulus olmaktan kaynaklanan kendi ana dili, kendi kültürü, kendi coğrafyası ve kendi pazarı vardır. Kürtler bunu kendi kendilerine idare edebilir. Biz, Hak ve Özgürlükler Partisi olarak, buna federasyon diyoruz. Federasyon, iki halkın eşit şekilde yaşamasını öngörür. Eğer bunu bu şekilde çözerlerse hem Türk halkı mutlu olur, savaş ve gözyaşı olmaz hem de Kürtler huzur içinde yaşar. Kürtler, eski Kürtler değil. Artık Kürtler, yoğurdu üfleyerek yiyorlar. Lozan'da yaşandığı gibi bir süreçte Kürtleri sessize alarak, Orta Doğu'daki değişen sınırlardan Türkiye'yi nasıl koruruz hesabı yapılmamalı. Kendi sınırları içinde yaşayan Kürt halkının temel haklarını versin. Verirse, dediğim gibi, iki halk da huzur içinde, mutluluk içinde yaşar." ifadelerine yer verdi.

"İlk 4 maddesiz çok renkli, çok kültürlü bir yapıya uygun yeni bir anayasayı destekleriz."

Peygamber Sevdalıları: İşgal rejimi Anadolu'yu hedef alıyor Peygamber Sevdalıları: İşgal rejimi Anadolu'yu hedef alıyor

Anayasanın mutlaka değişmesi gerektiğini ifade eden Kaplan, "Biliyorsunuz, Türkiye Osmanlı döneminde çok uluslu, çok kimlikli bir yapıya sahipti. Fakat Cumhuriyetten sonra bu kimlik yapısı kayboldu. Yani Türk Devleti, tek etnik gruba, tek dile, tek inanca dayalı bir devlet yapısına büründü; adeta bir nevi deli gömleği giydirildi. Bu sistemde, diğer etnik gruplar, başta Kürtler olmak üzere, inançları yok sayıldı. Şimdi bu 12 Eylül Anayasası da böyle bir anayasa; faşist ve çok renkli yapıya uygun olmayan bir anayasa. Bu anayasanın mutlaka değişmesi gerekiyor. Başta bizim önerimiz federatif yapıdır. Çünkü siz bu topluluğu çok renkli üniter bir yapıyla çözemezsiniz. Bir defa, sistemin kendisi değişmeli. Bütün kesimlere eşit mesafede olunmalı ve bütün haklar verilmelidir. Ben bazen şunu söylüyorum. Türkiye'de Kürtlerin olmadığını varsayalım. Sadece Türkler yaşadığını kabul edelim. İstanbul gibi 20 milyonluk bir nüfus, Ankara'da yönetilemez. Yerel yönetimleri güçlendirmek lazım. O yüzden anayasa buna uygun olmalı. Çok renkliliğe, çok dilliliğe ve çok inançlılığa uygun bir anayasa olması lazım. Mesela bazen diyorlar ki, 'İlk 4 madde değişmez.' Ancak ilk 4 madde zaten bu tekçi, akıl almaz anlayışa sahip bir anayasa. Eğer bu 4 madde değişmeyecekse, o zaman Kürt meselesinden, Alevi meselesinden ve demokrasiden nasıl bahsedebiliriz? Bu 4 maddeyi gündeme bile almamak lazım. İlk 4 maddesiz, çok renkli ve çok kültürlü bir yapıya uygun yeni bir anayasayı destekleriz. Anayasa yapmak için ortam şartları uygun mu? Bana göre, uygun değildir. Böyle bir siyasi ortamda ve böyle bir Orta Doğu'da yeni bir anayasa çıkacağı düşüncesinde değilim. Biz HAK-PAR olarak, Kürtlerin tarafı olarak, yine görüşlerimizi ve anayasa ile ilgili düşüncelerimizi kamuoyuna açıklayacağız." dedi.

Kaynak: İLKHA