İTTİHAD-UL
ULEMA'nın Diyarbakır'da bu yıl sekizincisini düzenlediği Âlimler Buluşması'nda
konuşan Irak Kürdistanı Komaleya Dadgeri (Adalet Topluluğu) Partisi Genel
Başkanı Ali Bapir, "İslam'da, âlimlerin önemli bir yeri ve büyük bir
itibarı olduğu açıktır." dedi.
"Âlimlerin
Toplumdaki Rolünün Gerilemesinin Sebepleri ve Tedavisi" konulu bir konuşma
yapan Ali Bapir, "İlim adamlarının hakka imana odaklanmaları ve Allah'a
(celle celaluhu) olan bağlarını ibadet, takva ve tezkiye eksenli
güçlendirmeleri gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Konuşmasına
âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd ve Resullerin Efendisi Muhammed Mustafa'ya
salat ve selam ile başlayan Ali Bapir "İlk olarak, bu etkinliği
düzenleyenlere teşekkür ediyor onlara Allah'tan (celle celaluhu) en güzel
mükâfatları temenni ediyorum. Konuya doğrudan girerek şunları belirtmek
istiyorum." dedi.
"İslam'da,
âlimlerin büyük bir itibarı olduğu açıktır"
"İslam'da,
âlimlerin dürüst ve gerçekçi olduklarında önemli bir yeri ve büyük bir itibarı
olduğu açıktır; başkalarına nadiren sağlanabilen ayrıcalıklara sahiptirler.
Bunun kanıtları Kur'an ve hadislerde birçok şekilde mevcuttur." diyen Ali
Bapir, söz konusu ayet ve hadislerden bazılarını şöyle sıraladı:
"Allah
(celle celaluhu), uluhiyetinde tekliğe tanıklık etmeleri için âlimlerin
şahitliğini, kendi tanıklığı ve meleklerin tanıklığından sonra zikretmiştir.
Nitekim Allah (celle celaluhu) şöyle buyurmuştur: 'Allah, melekler ve ilim
sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. O'ndan başka
ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.' (Ali İmran:
18).
Allah (celle
celaluhu), onları kendilerine kitabını verdiği seçkin kişiler olarak
adlandırmıştır. 'Sonra biz kullarımızdan seçtiklerimizi o kitaba mirasçı
kıldık.' (Fatır: 32).
Peygamberlerin
büyüğü ve sonuncusu Hazreti Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm), âlimleri
kendisine varis ve vekil olarak kabul ederek şöyle buyurmuştur: 'Âlimler
peygamberlerin mirasçılarıdır. Peygamberler, dinar veya dirhem miras
bırakmamıştır, ancak ilim miras bırakmışlardır. Onu alan, büyük bir pay almış
olur.' (Timizi: 2682, Elbani sahihtir demiştir)"
"Alimler
hayatlarını ortaya koyarak mücadele ediyorlardı"
"Geçmişte
ve bugün, tarih boyunca, her biri kendi güçleri ölçüsünde, âlimlerin toplum
için merkezi ve temel bir rolü vardı." diyen Ali Bapir, "Özellikle
hükümdarların ve yetkililerin sapkınlık gösterdiği, halka zulmettiği
durumlarda, herkesin sığındığı bir sığınak oldular. Bu durum, Emevî Devleti,
Abbasiler ve Osmanlı Devleti gibi devletlerin tarihinde açıkça görülmektedir.
Nitekim
âlimler, sapkın hükümdarlara karşı göz açtırmaz bir şekilde hareket ediyor,
hayatlarını ortaya koyuyor, hapse atılmaya, işkenceye ve aşağılanmaya karşı
bile olsa mücadele ediyorlardı." dedi.
"İslam âlimlerinin
toplum hayatındaki olumlu rolünde gerilemelerinin nedenleri"
"Günümüzde,
İslam âlimlerinin toplum hayatındaki olumlu rolünde ciddi bir gerileme ve
azalma görüyoruz. Bunun nedenleri ve bu olumsuz hadise ile nasıl başa
çıkılacağı konusunda birçok nedeni sayabiliriz." diyen Ali Bapir
"Bence en önemli nedenleri şunlardır." diyerek sözlerini şöyle
sürdürdü:
"1-İmanın
dört temel unsuru ve altı rüknünü kapsayan zayıflık ve Allah'a (celle celaluhu)
olan bağlılığın azalması.
2-İbadet,
nefis tezkiyesi ve takvanın zayıflaması ve bu kavramların gerçek anlamlarını
kavrayamamak. Bu sebebin ilk şıkta zikrettiğimiz zayıf imandan kaynaklandığı
açıktır.
3-Dünya
hayatını ahiret hayatına tercih etmek ve dünya hayatını ve zevklerini hayatta
daha yüksek bir hedef olarak görmek. Bu sebeple, Peygamberimiz (aleyhissalâtu
vesselâm) bir duasında şöyle buyurmuştur: '(Allah'ım) dünyayı en büyük
endişemiz ve ilmimizin sonu kılma!'.
4-Peygamber
Efendimizin (aleyhissalâtu vesselâm) 'Şehitlerin efendisi Hamza'dır ve zalim
bir lidere doğruları söyleyip sonucunda öldürülen adamdır.' (İbn Hibban'ın
el-Mecrûhîn adlı eserinde (1/186) ve el-Hakim'in el-Müstedrek adlı eserinde
(4884) nakledilmiş olup, Elbani de es-Sahihah adlı eserinde (374) bu hadisi
sahih olarak değerlendirmiştir. Abu Davud da şu şekilde rivayet etmiştir: 'En
hayırlı cihat, zalim bir liderin karşısında adaleti söylemektir' (4344). Elbani
de bu hadisi sahih olarak değerlendirmiştir. Şuayb el-Arnavut da sahihun li ğayrihi
olarak değerlendirmiştir.) buyruğunun aksine; haksızlık karşısında susmak veya
yumuşak davranmak, yanlışla mücadele etmemek, liderlere ve yetkililere yaklaşma
ve yaltaklanmak.
5-Dinlerini,
Kur'an-ı Kerim'i derinlemesine ele almadan, ayetlerini tedebbür etmeden ve
Kur'anı pratik hayata indirgeyen sünneti nebeviden yoksun bir şekilde anlamış
olmaları. Ve öncekilerin söylemleri ve çıkarımlarıyla yetinip,
'Öncekilerin sonrakilere bıraktığı kadar biz de bizden sonra gelenlere
bırakalım' söylemi yerine 'Öncekiler bize bir şey bırakmadılar, söylenmesi
gereken her şeyi söylediler' sözünün arkasına saklanmaları. Kur'an'ın farklı
çağlarda ve çevrelerdeki tüm insanlar için indirildiği gerçeğini göz ardı edip,
öncekilerin, zamanlarının sorunlarını ortaya koymuş oldukları sonuçlarıyla ele
aldıklarını ve bu çıkarımlarının kendi zamanlarını kapsadığı gerçeğini
unutarak, görüş ve fetvalarının ihtiyaçlarımıza uymadığından gafildirler.
6-Âlimlerin
vahyi anlamak ve hayata uyarlamak için geliştirdikleri mezhepler, okullar ve
yaklaşımlar arasında sıkışıp kalmak ve Müslümanların zaman içinde bu inanç
sistemlerine sıkı sıkıya bağlanıp, dini bir sektör haline getirmeleri, isim ve
unvanlara fanatik bir bağlılık göstermeleri, bunları dindarlık ve İslam'ın bir
parçasıymış gibi kabul etmeleri yerine, bunları dinin bir kavramı ve
Müslümanların dinî deneyimleri olarak görmek gerekmektedir.
7-İnsanların
ve toplumun sorunlarıyla, özellikle yoksulların, muhtaçların ve ezilenlerin
sorunlarıyla etkileşimde bulunmama. Bu, peygamberlerin (Allah'ın selamı ve
bereketi üzerlerine olsun) toplum tarafından eleştirilmesine neden oldu, çünkü
kendilerine
sadece düşkünler ve zayıfların katıldığı söyleniyordu! Tıpkı Nuh kavminin
kibirlenen kötü kalplilerin dedikleri gibi: '…Sana sığ görüşlü ayak
takımımızdan başkasının uyduğunu da görmüyoruz…' (Hud: 27).
8-Çağdaş
bilimler, düşünce ve siyasi akımların öneminden ve gelişimlerinden habersiz
olmak ve sonuç olarak, çağın gerisinde kalmış insanlar olarak görünmek ve kendi
zamanlarından kopuk bir yaşam sürdükleri izlenimini vermek.
9-Bazılarının
dünyevi hayata odaklanan ve sadece bu dünyevi yaşama önem veren laik
materyalist akımdan etkilenmesi.
10-Aralarındaki
ilişkilerde, anlaşma ve iş birliği sağlanabilecek noktalara odaklanmayıp,
tartışmalı ve küçük konuları gündeme getirerek ayrışma ve bölünme nedeni haline
getirme eğilimi. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 'Gönülden O'na yönelin, O'na
saygısızlıktan sakının, namazı kılın ve şirke sapanlardan, dinlerinde ayrılığa
düşüp -her bir grubun kendindekini beğendiği- fırkalara ayrılanlardan olmayın.'
(Rum: 31-32)."
"Alimlerin yapması
gerekenler"
"Tedavi,
bu nedenlerin zıtlıklarına ve tersine odaklanmakta yatar, çünkü her şey genellikle
sebep olan nedenine karşı zıtlaşarak tedavi edilir." diyen Ali Bapir,
alimlerin yapması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
"İlim
adamlarının hakka imana odaklanmaları ve Allah'a (celle celaluhu) olan
bağlarını ibadet, takva ve tezkiye eksenli güçlendirmeleri, Ahireti ve Allah'ın
(celle celaluhu) rızasını dünyevi hayata tercih etme ve önceliklendirmeleri,
zalim yöneticilere karşı tavır alma ve hatalarını düzeltmeleri, Kur'an ve
hadislerin derinlemesine incelenmesi ve gerçeklerinin içselleştirilmesi ve anlaşılması,
düşünsel perspektifi genişletme ve hoşgörü ile donanmaları, halkın sorunlarına
duyarlılık ve empati göstermeleri, çağın bilim ve düşünce akımlarına ilgi
gösterme ve bu alanlarda bilgi sahibi olmaları, seküler maddeci eğilimlerden
etkilenmemeleri, ortak hedefleri ve uzlaşma noktalarını araştırma ve kötü
anlaşmazlıkları uyandıran her türlü şeyden uzak durmaları gerekmektedir."
(İLKHA)